29 YAŞ BUNALIMI – SATÜRN DÖNGÜSÜ
29 yaş kişinin hayatında çok önemli bir dönüm noktasına işaret eder. Bunun astrolojik sembolü, Satürn’ün doğum anındaki yerine geri dönmesidir. Bu geri dönüş kişinin kendisini ve özbenini yeniden canlandırması gereken bir zamana işaret eder. Bu dönemde kişi kendisini gerçekleştirebilme işini başarabilmek için öncelikle tek bir adım atmalıdır. Ancak buna karar verirken yapması gereken en önemli şey bütünlüğü hedeflemektir. Yani kişi iç dünyasına uygun bir dış dünya yaratmaya yönelik olmalıdır. Fakat burada kendi bütünlüğüne doğru atacağı tek bir adım bile aşina olduğu güvenlik modellerini terketmesi anlamına gelebilir. Bu durumda kişi sanki ölümle tehdit ediliyormuşcasına panik duygusuna kapılabilir ve genellikle kendi alıştığı rahatlatıcı modellerde kalmayı tercih edebilir. O zaman kendi kaynaklarına sahip çıkamaz ve dış dünyada kabul edilen, daha önce denenmiş, başarısı ıspatlanmış yöntemlerle hedeflerine ulaşmak ister. Yani atması gereken adımı atamamış ve hedeflerini dış dünyanın kriterlerine göre belirlemiş olur. Genellikle bilinç dışının bu hedeften haberi yoktur. Bu durumda kişi kendisine toplum tarafından uygun görülen bir hayatı dayatmış olabilir, klişe kültürel yapılara teslim olabilir, sadece egosuna yönelik kararlar alabilir, şan, şöhret, mevki, itibar ve para kazanma konularını hedefleyip bunları hayatındaki herşeyin önüne koyabilir. Panik halinde bu hedefleri hayatının en önemli konusu yapıp hemen netice almaya çalışabilir. Bazen de felç edici bir korkuyla savunmaya geçme ihtiyacı kişiyi bulunduğu yerden kımıldayamaz hale getirebilir. Umutsuzluk ve depresyon eğilimi çok artar. Böyle durumlarda kişinin kendisini eleştirmen koltuğundan değil seyirci koltuğundan değerlendirmesi çok önemlidir. Çünkü şartlar çok zorlayıcı olduğunda eleştiriler öz yıkıcı bir hal alabilir ve bu durum ilerlemenin önünü kesen kalın bir duvar oluşturabilir.
Aslında bu dönemde yaşanan problemler ve gecikmeler önemli işaretlerdir. Problemli alanlar kişinin özellikle öncelik vermesi gereken konulara ışık tutar. Gecikmeler kişinin tekrar düşünmesine fırsat verebilir. Ancak bu fırsatlar ve işaretler her şeyin eskisi gibi olmasına çaba harcanması için değildir. Kişi hayatında önemli değişimler yapmak zorundadır. Bu kariyerini, işini yada eşini, ortağını veya yaşadığı yeri geride bırakması anlamına gelebilir. Çünkü şimdi yolunda gitmeyen, çalışmayan ve istenilen doyumu vermeyen şeylerin elenmesi dönemidir. Bu elemeler yenisine yer açılması için şarttır. Fakat ne yazık ki kişi tercihlerini her zaman bilinçli olarak yapamaz bu durumda bilinç dışı kişinin karşısına kaderi olarak çıkabilir. Her ne olursa olsun neticede bir kapı kapanır başka bir kapı açılır. İşte bu yüzden 29 yaş civarında hayatın pek çok alanında krizler yaşanabilir.
Bu yaşta kişi kendi iç dünyası ile irtibatını koparmadan önceliklerini belirlemelidir. Bunun getirdiği sorumluluğu kabullenmeye, gücünü odaklamaya ve bu yoldaki görevleri kabul etmeye de hazır olmalıdır. Bu durum kişinin yalnız kalmasını, kendi kaynaklarına ve emeğine güvenmesini gerektirebilir. Bu dönemde yaşanan deneyimler kişinin kendisi olma yolunda başarılı olması gereken bir dizi sınav gibidir. Eğer kişinin kendisine belirlediği öncelikler gerçekten kendi iç dünyasını yansıtıyorsa adım adım sağlamlaştıracağı bir yapının ilk tuğlalarını üst üste koymaya başlamış demektir. Ancak bunun için gereken özdisiplin ve kendi sınırlarını geliştirme sınavlarını da vermeye gönüllü olması gerekir. Ne olursa olsun çalışmak, didinmek, sorumluluk üstlenmek ve korkularla yüzleşmek zamanıdır ama herşeyden önemlisi kişinin kendisine karşı sorumluluğunu farketmesi gerekir. Kişi bu dönemde dışarıdan yardım almakta zorlanabilir. Eğer dışarıda bir gücün ve düzenin kendisine ne yapması gerektiğini söylemesine alışıksa bunu beklemek veya herhangi bir şekilde kendisini yansıtmayanı uygulamak ileride büyük bir hayal kırıklığına yol açabilir. Çünkü tam şimdi kişinin kendi hayatının otoritesi olma ve kendi doğasına uygun bir şekilde hayatını inşa etme zamanıdır. Kişi bu konuda sadece kendisine dayanmalı ve kendisini büyütmelidir. Bu noktada aşırı mükemmelliyetçilik yanlış yerlere götürebilir. Çünkü kişinin kendisinden beklentilerini fazla abartması onu pratik ve uygulamacı olmaktan alıkoyar. Oysa burada esas konu kişinin kendisinin ne olup ne olmadığını bilmesi ve bunu bir bütün olarak eksiğiyle fazlasıyla kabul etmesidir.
Bu başlangıcın gidişatı hemen belli olmaz. 7-8 yıl sonra kişi aslında yanlış bir adım attığını veya bu adımda bazı düzeltmeler yapması gerektiğini fark edebilir. Kişi bu hayata her kim olmaya geldiyse o olabilme cesaretini gösterdiğinde tam ve bölünmez bir bütünlüğe ve tehdit altında olmayan toplumsal bir statüye ulaşacaktır. Artık olduğu gibi olduğunda kendisini yeterli bulma duygusuyla eriştiği bu zirveye Güneş’ini yerleştirebilir. Kuşkusuz Güneş bu zirveden etrafını daha iyi aydınlatacak ve ısıtacaktır.