Sürekli Karşılaştığımız Aynı Olaylar Bize Ne Anlatıyor?
Sürekli karşılaştığımız aynı tipte insanlar (ya da olaylar) bize neyi anlatmaya çalışıyor?
Ne demiş Tapduk Emre;
“Uyanma vakti geldiyse bir uyandıran olur elbet.
Kimine Hızır, kimine uçan kuş, kimine biten ot.
Kimine açan çiçek, kimine akan su, kimine dilsiz taş…”
Yolumuza çıkan hayatımıza giren herkes aslında bize bir şeyler öğretiyor. Dolayısıyla yolumuza çıkan herkes bir araç, uyanmamıza bir vesile…
Bir ders öğrenilmedikçe, ta ki siz anlayana kadar kendini tekrar eder durur deriz de hep.
Peki bir dersi öğrenmek ne demektir?
Başınıza gelen her şeyi olumlu bir bakış açısı ile yorumlamak. Neden başınıza geldiği üzerine suçu sürekli başkalarına atmadan sorumluluğu kabul etmektir. Hayatta başımıza ne geliyorsa bu bizim seçimlerimiz sonucunda oluyor. Yaşadığınız her neyse, biriyle bir sorun mu var, bir çıkmazda mısınız? Önce sorumlunun kendiniz olduğunu kabul edeceksiniz. Herkes sorunu başkasında ararsa çözüm nasıl olacak? “Evet ama bu sorunu ben çıkarmadım ki?” Mutlaka bir yerinden sizin de sorumluluğunuz var, düşünün bakalım ne yapmış olabilirsiniz? Siz de bir şey yaptınız ki çıkmasına sebebiyet verdiniz.
Tamam, olan her şeyi olduğu haliyle, hayrım için olduğunu kabul ettim. Peki Dönüşümü nasıl başlatırım?
Her şey birbiri ile bağlantılıdır.
Evrendeki enerji alanını bir göl gibi düşünün. Düşüncelerinizi ise taş olarak düşünün. Nasıl ki göle taşı attığınızda etrafında bir dalga oluşturur. Bir başkası başka bir taşı attığında o da dalga oluşturur ve bu dalgalar birbirine değer. İşte evrende her şey bir başka şeyle aynen böyle bağlantı kurar.
Evrende her şey birbiri le iletişim halinde.. Maddesel ve bilgi alışverişi sürekli devam etmekte. Bunu Deepak Chopra çok güzel anlatıyor. “Şimdi sokağın ortasında bir sigara kokusu aldığınızı farz edin. Bu koku bir blok ötede elinde sigara ile yürüyen birinden kaynaklanıyor olsun. Siz bir bakıma bir kilometre ötede yürüyen birinin nefesini içinize çekiyorsunuz demektir. Burada alacağınız koku sizi başka birisinin nefesini içine çektiğiniz konusunda uyaran bir -iz-dir. Bu önermede -iz- var olmasaydı da siz halen o başkasının nefesini içinize çekiyor olacak ama sizi uyaracak bir belirti olmadığı için bu durumun farkında olmayacaksınız. Ve nefes nedir ki zaten? Karbondioksit ve oksijenin o yabancının metabolizmasındaki hücrelerde metabolize olmuş halidir. İşte içinize çektiğiniz şey budur. Tıpkı başkalarınında sizin nefesinizi içine çektikleri gibi… Bu durumda hepimiz ölçülebilir moleküler anlamında vücutlarımızdan parçalar veriyor ve karşılığında parçalar alıyoruz.”
Hepimizin yaydığı bir titreşim var. Her bir frekans bir başkasının tesiri altında! Kendinden düşük titreşimi etkilediği gibi kendinden güçlü titreşimin de etkisine girebiliyor.
Olumsuzluğu olumsuz hisler ve düşüncelerle değiştiremezsiniz.
Aynen Einstein’in dediği gibi: Problemlerimizi o problemleri ortaya çıkardığımız düşünce şekliyle çözemeyiz.
Siz o duygu durumunda kaldığınız sürece sadece olanı daha fazla büyütürsünüz.Şu an yaşadığınız her şey düşünce şeklinizin ürünüdür. Yarınlarınızı da bu düşünce şekliyle şekillendireceksiniz. Her şey bir düşünce mesafesinde. Korktuğunuz hayal ettiğiniz her şey gerçekleşmiştir ya da gerçekleşmeyi beklemekte.
İnançla beslediğiniz düşüncelerinizi değiştirin hayatınız değişsin!