ASTROLOJİ Sana Bana Özel 

KUZEY AY DÜĞÜMÜ İKİZLER BURCU KADERSEL ASTROLOJİK ETKİLERİ

Kuzey Düğümü İkizler Burcunda ve Kuzey Düğümü 3. Evde

Geliştirilecek Nitelikler

Bu alanlarda çalışmak gizli yeteneklerin ve becerilerin ortaya çıkmasına yardımcı olabilir.

•   Sağlıklı merak

•  Başkalarının ne düşündüklerini öğrenmek için sorular sormak

•  Bir durumun iki yanını birden görmek

•  Ölçülülük incelik

•   Mantık

•  İçsel ikiye bölünüşleri ifade etmek

•  Yaşama ve diğer insanlara karşı olumlu bir yaklaşım

•   Başkalarını bilerek neşelendirmek  

•  Fikirleri ifade ederken tehditkâr olmayan bir yaklaşım kullan­mak

•  Dinlemek

•  Yeni fikirlere ve deneyimlere açık olmak

•   Kararlar vermeden önce olgulara dayanan bilgi aramak

Geride Bırakılacak Eğilimler

Bu eğilimlerin etkisini azaltmaya çalışmak yaşamı daha kolay ve daha zevkli kılmaya yardımcı olabilir.

•  Kendi haklılığından emin olmak

•  Soğuk davranmak, uzak durmak

•  Başkalarının onun “nerede bulunduğunu” bildiklerini varsaymak

•  Gerçekten dinlemeden başkalarının ne söylediklerini bildiğini düşünmek

•  Haklı olmaya ihtiyaç duymak

•  Başkalarının görüşlerini dikkate almadan “Gerçeği” destekle­mek

•  Düşüncesiz spontanelik

•  Kestirme yollara başvurmak

•  Kendini aşırı ciddiye almak; yaşama karşı sıkıcı bir yaklaşıma sahip olmak

•  Olguları kontrol etmeden sezgiyle hareket etmek

•  Kendi inanç sistemine yabancı olan fikirlere direnmek

•  Geçmiş deneyime dayanarak şimdiki durumlar için peşin hü­küm vermek

KAÇINILACAK TUZAK

İkizler Kuzey Düğümü insanının farkında olması gereken Aşil’in topuğu kendi haklılığından emin olmaktır (“Eğer diğer insan­lar benim haklı olduğumu kabul eder ve bunun için beni takdir ederlerse, kendimi anlaşılmış ve kabul edilmiş hissedeceğim”); bu da onu sürekli olarak Gerçeği arama tuzağına düşürebilir (“Eğer ben tüm doğru yanıtlara sahip olursam, herkes bana değer vere­cektir; o zaman rahatlayabilir ve kendimi insanlara bağlanmış hissedebilirim”). Ama bu dipsiz bir kuyudur: Her zaman “haklı” olmak olanaksız olduğundan, o hiçbir zaman kendisini iyi hisset­mez. Ve o insanlarla tartışıp, onları haklı olduğuna ikna etmeye çalıştığında, insanlar onunla bağ kurmak istemezler.

Oysa eğer o farklı bakış açılarını hatta onun önceki dene­yimlerine uymayanları bile dinleyecek kadar alçakgönüllü ve açık olsa, insanları kendisini onlara daha bağlı hissetmesine yar­dımcı olacak biçimde tanımaya başlayabilir. Sonuç olarak, bir noktada o kafasını mutlak Gerçeğe takmayı bırakmalı, insanlar la oldukları gibi ilişki kurmaya, başkalarını dinlemeye ve onlar­dan öğrenmeye başlamalıdır. İroni şu ki, bu daha adil ve rahat ilişki ve etkileşim sürecinde Gerçek daha başarıyla iletilir. Ve ikizler Kuzey Düğümü insanı başkaları için neyin önemli oldu­ğunu gerçekten dinlediğinde, vereceği karşılık da daha uygun ve yararlı olacaktır. O zaman insanlar onu gerçekten takdir eder ve onunla bağ kurmak isterler.

BU İNSAN ASLINDA NE İSTER ?

Bu insan aslında, Gerçeği aramak için tamamen özgür olmak, serüvenler yaşamak, içinden geldiği gibi, spontane davranmak ve her zaman haklı olmak ister. O tamamen kendi Gerçeği’nden ve sezgisel sürecinden konuşmayı, herkesin onu anlamasını, ondan öğrenmesini ve yardımını takdir etmesini ister.

Bu hedefe erişmek için, ikizler Kuzey Düğümü insanı “ken­di Gerçeği”ne odaklanmayı bırakıp, çevresindeki insanlara odak­lanmaya başlamalıdır. Başkalarının yaşamlarıyla ilgili verdikleri bilgiyi dinlemeli ve anlamalıdır. İkizler Kuzey Düğümü insanı bu şekilde dinlediğinde, bazen ona “Hah! İşte!” dedirten bir içgörüye erişir ki bu tam da diğer kişinin muhtaç olduğu pers­pektif olabilir. Ve bu bilgi, diğer kişinin sorununa tam hitap etti­ğinden, şükranla kabul edilecektir.

YETENEKLER/ MESLEK

Bu insan (dinlediği zaman) başkalarının belirli düşünce süreçle­rine uyumlarına ve onlara sorunları daha geniş bir perspektif­ten görmelerini sağlayan bilgi verme yeteneğine sahiptir. Satıcı­lık, yazarlık, öğretmenlik ve her şekilde iletişim ona mutluluk ve maddi başarı getirebilir.

İkizler Kuzey Düğümü insanı felsefe ve din alanlarında da yeteneklidir ve ahlak kurallarının ve ahlaklılığın doğal bir farkındalığına sahiptir. O, kendi Gerçeği’ni kaybetmeden başkala­rının düşünce tarzını anlamak için ruhsal ve sezgisel farkındalığını kullanabilir. Ancak, eğer o Gerçeğin ya da dinin peşine nihai bir amaç olarak, profesyonelce düşerse, sonunda kendisini tecrit olmuş hissedebilir. Doğal yeteneklerini başkalarıyla günbegün de­rin bir bağ kurmak için kullanması onun için daha iyi olur.

İkizler Kuzey düğümü İçin iyileştirici onaylamalar

•  “Bu, insanlara yönelik bir enkarnasyondur.”

•  “Ben yavaşlayabilirim ve başkalarıyla bağ kurmak için zaman ayırabilirim.”

•  “Başkalarının ne düşündüklerine uyumlandığımda, ne söyle­yeceğimi bilirim.”

•  “Dinlemeye ve diğer kişi hakkında bir şeyler öğrenmeye gö­nüllü olduğumda, kazanırım.”

•  Eğer arınamazsam, sorular sormam uygundur.”

KİŞİLİK

İkizler Kuzey Düğümü insanının iki çok farklı türde geçmiş ya­şam deneyimleri olmuştur ve bunlar tek bir ortak paydaya sa­hiptir: Gerçeği aramak. O, bazı enkarnasyonlarında Hindistan’ da gezgin bir sadhu, çölde bir göçebe, bir münzevi, ya da doğanın sırlarını öğrenmek için tek başına vahşi bölgelere giden sıradan bir insan olarak Gerçeği kendi başına aramıştır. O birçok enkarnasyonunda, Gerçeği ortak bir ideal olarak da aramış, dinî ör­gütlere katılmıştır. Her iki durumda da, Gerçeği, ruhsallığı, ah­lak kurallarını ve aydınlanmayı aramak onun tüm yaşamını yönlendirmiş ve o toplum ve insan ilişkilerini ihmal etmiştir.

FİLOZOF

Bu insan birçok enkarnasyonu Filozof Kral olarak geçirdi. Peş pe­şe yaşamlar boyunca, ister Budist, ister Musevi, Müslüman ya da Hıristiyan olsun, Gerçeği aramak için çevresindeki herkesi terk edip gitti. Bu yaşamda, onun yine herkesi terk ederek kendi başı­na gitme eğiliminde olmasının nedeni budur. Tüm geçmiş ya­şamları boyunca o aydınlanmayı aradı Gerçeğin zirvesine eriş­mek için dağların tepelerine tırmandı. Ama Gerçeğe odaklana­rak geçirdiği birçok enkarnasyondan sonra, onu buldu! Bu yaşam­da onun bu arayışı sürdürmeye ihtiyacı yoktur. Sonunda, dağların tepesinde, o yapayalnız kalmıştı. Şimdi, bu enkarnasyonda, onun başarması gereken şey, kendi Gerçeği’ni paylaşmak, topluma ye­niden katılmak ve insanlarla bağ kurmaktır.

Kendini haklı görmek, İkizler Kuzey Düğümü insanının baş­kalarıyla etkili bir biçimde ilişki kurmasının ve gerçek bağlılıkta doğal olarak bulunan huzuru ve sevgiyi hissetmesinin önündeki en büyük engel olabilir. O geçmiş yaşamlarda filozof ve rahip ol­duğundan, diğer insanlar onun talimatlarına uydular. O her za­man hiçbir kuşku olmadan “haklı” görülmeye alışmıştı, dolayı­sıyla onun bu kez doğuştan biraz kibirli olması anlaşılabilir bir şeydir. Ancak, diğer insanlar bu kendini üstün görme tutumunu hissedebilirler ve bu onların bu insanı dinlemelerini engeller. Bu insan da, onu dinlemediklerinden ötürü, diğer insanların onun zekâsını küçümsediklerini düşünmeye başlar. Bu onun iletişim sorunundan ötürü nasıl acı çektiğinin bir örneğidir.

İLETİŞİM SORUNLARI

Geçmiş yaşamlarındaki yalnızlık ve tecrit olmuşluktan dolayı, İkizler Kuzey Düğümü insanı bir sohbeti saatlerce tek başına sür­dürebilir. O diğer kişiye, “Nasıl gidiyor?” gibi genel bir soru sor­mayı hatırlayabilir, ama eğer diğer kişi dikkati tekrar ona döndürürse, o bu fırsatı yakalar ve bir daha bırakmaz. Diğer kişi soh­bete tek bir sözcük katamadan, o yaşamında olup biten her şey hakkında konuşup durur, anılarını anlatır, bir düzine öykü anla­tır ve her bir öykünün kahramanı olarak ortaya çıkar. Karşı ta­rafla etkileşme ya da kendi öyküsünü paylaşma şansını asla bu­lamayan diğer kişi bu insana olan ilgisini yitirir. Yalnız geçirdiği birçok yaşamdan sonra, bu insan sürekli ola­rak konuşma ihtiyacı duyar. Sessizlik ona yalnızlığı ve tecrit olmuşluğu hatırlattığından, sessizlikten rahatsızlık duyar. Şimdi o diğer insanlarla ilişki kurmak ister; böylece, eğer etkileşimde bir sessizlik olursa, o bir “sorun” bulunduğunu sanır ve sırf boşluğu doldurmak için her şey hakkında konuşur.

O, sohbetin ustalıklı bir etkileşim süreci olduğunu öğreni­yor: Bu, kişinin kendi görüşünü diğer kişinin onu nasıl işittiğine duyarlı olarak paylaşmasını, diğer kişiyi karşılık vermeye davet etmesini ve geribildirime açık olmasını içerir. Bu insan, projek­törü zaman zaman diğer insanın üzerine tutmayı, ona yaşamı hakkında sorular sormayı ve o insanın yaşamıyla ilgili olarak ona yararlı olabilecek bir bakış açısını paylaşmayı hatırlamalıdır. Eğer ikizler Kuzey Düğümü insanı projektörü kendisi üzerinde çok uzun süre tutarsa, diğer kişinin etkileşime kattığı enerjiyi yi­tirir. O bu enerji kaybını hissettiğinde, bu ona diğer kişinin ko­nuşmasına izni vermesini işaret etmelidir. Sohbet nefes alıp ver­mek gibidir bir nefes alma ve bir nefes verme; ikizler Kuzey Dü­ğümü insanı, hangi kişi dikkat odağı olursa olsun, her iki kişinin de sohbete katılma şansı bulması gerektiğini öğreniyor.

Örneğin, o birisine bir iş arkadaşıyla yaptığı tartışmayı an­latırken şöyle diyebilir: “Sen bu konuda ne düşünüyorsun? Sen­ce durumu doğru biçimde değerlendirdim mi?” Diğer kişi yanıt verdikten sonra o şöyle sorabilir: “Senin günün nasıl geçti? Gü­nün sakin geçti mi, yoksa sen de birileriyle tartıştın mı?” Eğer o diğer kişinin konuşmak istemediğini düşünüyorsa, şöyle sorarak bunu anlamalıdır: “Bu konuda konuşmak istemiyor musun, ya da aklında başka bir şey mi var?” Bir sohbette canlılığı sürdüre­bilmek için, her iki kişinin de sohbete aktif bir biçimde katılması gerekir. Bir kez bu insan sohbetin nasıl yapıldığını anladığında, bu konuda uzman olur.

İkizler Kuzey Düğümü insanı iletişimi merakın bir aracı ola­rak görmeyi diğer kişi hakkında bir şeyler öğrenmek istemeyi öğreniyor. O başkalarından gelen bilgiyi iyi karşılamalıdır, çünkü kendi fikirleri ve içgörüleriyle birleştiğinde, bu her iki “gerçe­ğin” tek başına olduğundan daha güçlü bir gerçek üretebilir.

Bazen bu insan hırçın, kavgacı görünür. O, söyleyeceği önemli bir şeyi olduğunu düşünür ve anlaşılamayacağından kor­kar. Böylece, söylemek istediği şeyi karşı tarafın anlamasını sağ­lamak için iletişime epey coşku ve enerji katar. O öylesine ateşli ve sert konuşuyor olabilir ki, karşısındaki kişi saldırıya uğradığı­nı hissedip savunmaya geçebilir. O zaman, diğer kişi onun söyle­diklerine karşı çıkıyor göründüğünden, o daha da sertleşebilir, böylece etkileşim giderek mantıksız ve aşırı duygusal bir biçimde kızışır. Ama o, karşı çıkılanın onun görüşü değil de, o görüşü su­nuş tarzı olduğunu anlamalıdır.

İkizler Kuzey Düğümü insanı çok kesin bir biçimde konuş­ma görüşünü değiştirilemez bir Gerçek olarak sunma eğilimindedir ve onun Gerçeği’nin herhangi bir biçimde tartışılması ağız dalaşına yol açabilir. O bundan hoşlanabilir ve bunu canlandırıcı bir fikir alışverişi olarak görebilir, oysa diğer kişi bunu boş bir fi­kir çatışması olarak görebilir. Bu onun dostlarıyla her gün etki­leşime girmesini engelleyebilir, çünkü bir süre sonra insanlar ça­tışmadan usanırlar, ikizler Kuzey Düğümü insanı geriye çekil­meyi ve diğer kişiyi daha dikkatle dinlemeyi öğrenmelidir. O, gü­cünün heyecanda değil, berrak sessiz düşüncede olduğunu anla­malıdır. Onun içgörüleri (o doğru soruyu işitmiş olduğunda) ge­nelde güçlü, doğru çözümlerdir ve o onları dramatik olmayan bir biçimde ifade ettiğinde, fikrin gücü gerçekten işitilebilir.

Bu insan diğer insanların zekâsına güvenmeli ve onların Gerçeği boğazlarına tıkıştırılmadan da görebileceklerine inanma­lıdır. İkizler Kuzey Düğümü insanı eğer söylemek istediği şeyin gerçekten anlaşılmasını ve insanlarla başarıyla bağ kurmak isti­yorsa sabırsızlığın yerine saygıyı geçirmesi gerektiğini öğreni­yor.

Bu insanın fikirlerini söylerken bu denli ateşli olmasının bir başka nedeni, kendi Gerçeği’nin “doğru” olduğunun kabul ve tasdik edilmesini istemesidir. Görüşünün kabul edildiğini bilmek onun özsaygısını geçerli kılar ve rahatlamasına yardımcı olur. Ama bu insan, Gerçeğin kendi ayakları üzerinde, kendi de­ğeri üzerinde durduğunu, kendi egosal enerjisinin onu ileriye sürmesine, ya da onun doğruluğunu borazan öttürerek ilan et­mesine ihtiyacı olmadığını anlamalıdır. Aslında, Gerçek ne ka­dar sessizce iletilebilirse, o kadar iyi olur; böylece, diğer kişi onu kabul edecek kadar dinginlik hisseder. Güdüsü ne kadar asil olursa olsun, bu insan kendi görüşünü kabul ettirmek için kişi­sel egonun ateşli enerjisini kullanmamalıdır. Aksi takdirde, di­ğerleri onu dinlemeyeceklerdir.

SABIR VE DÜŞ KIRIKLIĞI

İkizler Kuzey Düğümü insanı iletişim aksaklıklarını düzeltme konusunda kendisine ve başkalarına karşı sabırlı olmayı öğreni­yor. O konuşmaya alışık değildir. Ne de olsa, o dağların tepesin­de yaşıyordu; iletişim hakkında o ne bilir ki? Bu, çevresindeki insanlar İngilizce konuşurlarken, onun Latince konuşması gibi­dir. O sabırlı olmalı, yavaşlamalı, sözlerini karşısındaki kişinin konuştuğu dile çevirmeli ve o kişinin söylediği şeyi gerçekten dinlemelidir.

Onun iletişim kurarken yaşadığı sorunların birçoğuna uy­gunsuz yanıtları neden olur; bu da onun diğer kişinin söylediği şeyi gerçekten işitmemesinden kaynaklanır. İşte basit bir örnek: İkizler Kuzey Düğümü insanının Kasaba Puan’ın bir standında çalışan ve tam 100 elmayı sayması gereken bir arkadaşı var­dır. O elmaları 67, 68, 69, 70…” diye tek tek sayarken, insanlar orada durup bir şey sorarlar ve o sayımı şaşırır. Arkadaşının bir sorunu vardır, böylece doğal olarak İkizler Kuzey Düğümü insa­nı ortaya çıkacaktır, çünkü o tüm yanıtları bilen kişidir! Onun arkadaşı şöyle der: “Bu elmalar Kasaba Fuarı için. Saymam ge­reken…” İkizler Kuzey Düğümü insanı ilk birkaç sözcüğü işite­cek ama gerisini dinlemeyecektir. O, sorunun ne olduğunu anla­dığını varsayar ve dalar gider. Diğer kişinin konuşmayı kestiğini fark ettiğinde o “geri döner,” ama sorunun ne olduğunu gerçekten duymamış olduğundan, büyük olasılıkla uygunsuz bir yanıt verir: “Ah, bu konuda endişelenme, fuar alanında iki elma yirmi beş sente satılıyor!” Arkadaşı sinirlenecektir, çünkü onun gerçek bir sorunu vardır ve ona gereksindiği yanıt verilmemiştir. Ve ikizler Kuzey Düğümü insanı da düş kırıklığına uğrayacaktır, çünkü arkadaşına yardım etmek için kendi işini bırakmıştır ve o bunu takdir etmemiştir. Her iki kişi de kaybetmiştir.

Düş kırıklığına uğrayacak yerde, ikizler Kuzey Düğümü insanı durup düşünmelidir: “Pekâlâ, arkadaşım yanıtımı kabul et­mediğine göre, bu etkili bir biçimde iletişim kuramadığım anla­mına gelir. Belki de sorunu tam olarak anlamadım.” O, arkada­şına geri dönmeli ve özür dilemelidir: “Hay Allah, affedersin, belki de sorununu tam olarak anlamadım. Bana tekrar anlatır mısın?” Arkadaşı onun geri dönecek kadar onu umursamasını tak­dir edecek ve yeniden iletişim kurmaya başladıklarında, “Fuar için yüz elma saymam gerekiyor,” diyecektir; İkizler Kuzey Düğü­mü insanı bunu dikkatle dinleyebilir ve sorunu doğru olarak gö­rebilir. Sonra o şunu önerebilir: “Peki, her biri on elmadan oluşan on küme yapsana.” Arkadaşı birden rahatlayacaktır: “Teşekkür ederim! Aradığım yanıt buydu!” Diğer kişi yanıtı minnetle kabul ettiğinde, her iki taraf da mutlu olur ve her iki kişi de kazanır.

GERÇEĞİN TAŞIYICISI

Çoğunlukla, bu insan ilettiği mesajların tam etkisini fark etmez. Yukarıdaki örnekte, arkadaşı o akşam eve gidebilir ve birden şu­nu idrak edebilir: “Evet, hayatımın yolunda gitmemesinin nedeni işte bu! Her şeyi bir araya sıkıştırdım ve yapmam gereken şey, onlarla başa çıkabilmek için onları küçük parçalar halinde dü­zenlemektir.” İkizler Kuzey Düğümü insanı hiçbir konuyu ko­nuşmaya değmez bulmamalıdır. Eğer birisi içtenlikle ilgileniyor ve bilgi arıyorsa, bu insan o kişinin bu bilgiyi bulmasına yardım­cı olmaya çalışmalıdır. Bu insan Gerçeğin taşıyıcısıdır ve başka­larının aradıkları bilgiyi bulmalarına yardım ederken, çoğunluk­la, daha büyük bir Gerçeği gözler önüne serer.

“ÖZGÜRLÜK KASETLERİ”

Geçmiş yaşamlarda, özgürlük ikizler Kuzey Düğümü insanı için çok önemliydi kendi Gerçeği’ni keşfetmek için o özgür olmalıy­dı. Şimdi onun bilinçaltında, “Özgür olmalıyım; özgür olmalıyım,” diye çalıp duran bir “kaset” vardır. Ama bu yaşamda, bu kaseti dinlemek onun yararına değildir. O bir ilişki içindeyse, diğer ki­şinin ne söylediğini gerçekten anlıyorsa ve büyük bir uyum yaratı­yorsa, birden onun zihninde “özgür olmalıyım; özgür olmalıyım” diyen o kaset çalmaya başlarsa, o bu etkileşimden ayrılacaktır. Sonra o kendi başına gider ve kendisini özgür hissedeceğini dü­şünür, ama onun yerine kendisini yalnız hisseder (bir dağ tepesi daha!) ve şöyle der: “Neler oluyor? Burada hiç enerji yok.”

Ama geri dönüp, “Ben fikrimi değiştirdim,” demek bu in­san için sağlıklı bir tutum olur. Bu onun her zaman haklı olması gereken bir enkarnasyon değildir. O bir şeye iki farklı yanıt al­dığında dürüst olmalıdır. Örneğin, o bir ilişkiyi sürdürmek isteyebilir, ama aynı zamanda, ilişkiyi sürdürürse yapmak istediği şeyi yapamayacağından korkar. O noktada, İkizler Kuzey Düğü­mü insanı yaşadığı içsel çatışmayı, ikiye bölünüşü dürüstçe ifade etmelidir: “Gerçeği söylemek gerekirse, içimde bir ikiye bölünüş hissediyorum. Bir yandan seninle kalmak istiyorum, öte yandan, eğer çok yakınlaşırsak, kendi başıma yapmam gereken şeyleri yapamayacağımdan korkuyorum.” Ya da o çocuklarıyla konu­şurken şöyle diyebilir: “Senin neler hissettiğini ve daha çok öz­gürlüğe ihtiyaç duyduğunu anlıyorum, ama aile düzenini koru­yabilmek için belli bir disipline sahip olmamız gerekiyor.” O, so­runun her iki yanını da paylaştığında, çözüm kendisini sunacak­tır. Karşısındaki kişi onun ne söylediğini anlayacak ve onunla uyum içine girecektir.

Onun “özgürlük kaseti”ne sahip olduğunu fark etmesi bile, bu sorunu çözmesinin büyük bir bölümüdür. Bu kaset bilinçal­tında bulunan ve aşırı geliştirilmiş bir kas gibidir ve şimdi bu kas en uygunsuz zamanlarda kendisini gösterecektir. Bu yüz­den, eğer o bu sesi duyarsa, onu fazla ciddiye almamayı seçebilir.

İÇSEL ÇATIŞMALAR

Kuşkular ve Korkular

Ruhsal danışman, akıl hocası ve rehber olarak geçirdiği birçok geçmiş yaşamda, başkaları kuşkularını ve korkularını ifade et­tiklerinde, ikizler Kuzey Düğümü insanı kesinlik pozisyonunda olmak zorundaydı. Kendi bilinçaltı ona şöyle der: “Senin tüm ya­nıtları bilmen gerekir.” Onun hedefleri tam bir iman ve güven gerektiriyordu; bu yüzden bu enkarnasyonda, bilinçaltı onun hissettiği her türlü korku ve kuşkuyu geçersiz kılmaya çalışır.

O, kendisini başkalarıyla kendi hislerini geçersiz kılacak biçimlerde kıyaslayarak, mantıksal kılıf giydirme eğilimindedir. Örneğin, bir ikizler Kuzey Düğümü insanı şöyle diyebilir: “Evet, yaptığım iş beni gerçekten mutlu etmiyor… Ama şu anda ne yap­mak istediğimi bilmiyorum… Ve bir işim olduğu için şanslı sayılı­rım! Ve hiç kimse işini sevmez!” Bu insan, kendisini her şeyi an­lamış gibi sunar. O, “Hayatta ne yapmak istediğim hakkında hiç­bir fikrim yok,” demeyecektir. Bunun yerine, “Hukuk fakültesine gitmeyi düşünüyorum,” diyecek ve bunun için altı neden göste­recektir: Hatta dezavantajları da sıralayacaktır: “Bunun olum­suz yanını da düşündüm, ama sanırım yapmak istediğim bu.” O kendisini başkalarına tüm yanıtları biliyormuş gibi sunduğunda, bu tutum iletişimi, etkileşimi ve ona yeni bilgi ve içgörüler sağla­yabilecek paylaşımı engeller.

O kendisini zayıf hissetmek istemediğinden, başkalarının fikirlerini ve görüşlerini ortaya çıkarmakta tereddüt eder aslın­da tüm yanıtları bilmediği gerçeğiyle karşı karşıya kalmak iste­mez. Diğer kişinin ona duymak istemediği bir şey söyleyeceğin­den korktuğundan, istemeden, onu sohbete görüşleriyle katkıda bulunmaktan vazgeçirecek biçimde konuşur. Bu insan ayrıca, başkalarıyla gerçek iletişimin kendisi hakkında daha derin bir şeyi açığa vurabileceğinden korkar, çünkü bu onun korkuları­nın, kuşkularının ve içsel karışıklığının ortaya çıkmasına yol açabilir.

Toplumda Yaşamak

İkizler Kuzey Düğümü insanı toplumda seçim özgürlüğü oldu­ğunu öğreniyor. Herkes aynı kurallar dizisine uymamaktadır. Her birimiz kendi bireysel yolumuzu izlediğimizden, kararsız ol­manın, kuşkular duymanın ve başkalarına fikirlerini soracak ka­dar alçakgönüllü olmanın bir sakıncası yoktur aslında, bu teş­vik edilir, işbirliği, insanları kendilerini ifade etmek için yete­neklerini kullanma, arzularını gerçekleştirme ve yalnızca kendi­lerine değil, diğer insanlara ve tüm topluma yararlı olacak şeyler yapma konusunda güçlendirir.

Bu insan dağın tepesinde kendi başınaydı, ama toplumda hepimizin güçlü ve zayıf yanları vardır. İnsanlar bir araya gelip bilgilerini paylaşırlar tesisatçı tesisatçılığı bilir, avukat hukuku bilir. Ancak, bu insan yardım istemeye alışık değildir. O bunun zekâ eksikliğini gösterdiğini düşünür. Oysa toplum, hiç kimse­nin her şeyi bilmediği temel varsayımıyla iş görür. Hepimiz aynı gemideyiz ve en çok uzmanlığa sahip olan kişi gemiyi yönetir.

İkizler Kuzey Düğümü insanı kendisini karşılıklı dayanış­manın rahatlığından ve yoldaşlığından tecrit edebilir, çünkü baş­kalarının ona ne yapacağını söylemelerine karşı koyar, özellikle başkaları Gerçek hakkında ondan daha az şey biliyor görünüyorlarsa. Ancak, bu enkarnasyonda o toplumda başarıyla yaşaması­nı öğrenmelidir ve bu konuda ondan daha çok şey bilen pek çok insan vardır! Bu insan alçakgönüllülüğün yararlı olduğunu ha­tırlamalıdır, çünkü alçakgönüllülük onun başkalarını dinlemesi­ni ve onlardan öğrenmesini sağlar. O, hem “kendisi” hem de toplumun işbirlikçi bir parçası olmayı, bunu nasıl yapacağını öğ­renmelidir. Ayrıca, alçakgönüllülük onun Gerçeğin herkes kana­lıyla gelebilecek evrensel bir enerji olduğunu öğrenmesine izin verir; öyleyse, o tüm bakış açılarına açık olmalıdır.

DUALİTE

Bu insan dualiteyi (ikiliği) kabul etmeyi öğreniyor: Başkalarındaki çelişkileri ve kendi doğasının dualitesini kabullenmeyi. Geç­miş yaşamlarda yalnızca Gerçeğin peşine düşerek, o insan olma deneyiminden ayrı kaldı. Bu enkarnasyonda, onun misyonu in­san doğasını yeni baştan öğrenmektir.

Dünya gezegeni ying ve yang, gece ve gündüz, soğuk ve sı­cak, kabullenici ve yaratıcı, dişi ve erkek prensipleriyle görü­nüşte birbirine zıt olup da bir bütün oluşturan bu prensiplerle varlığını sürdürür, ikizler Kuzey Düğümü insanı paranın “öbür yüzünü” gördüğünde yaşamı, insanları ve durumları daha iyi anlayacaktır. O hâlâ, “Ne olmuş yani, bu yalnızca bir para” tutu­munu benimsemek yerine, paranın her iki tarafını da görmeyi, kabul etmeyi, her iki tarafla da ilgilenmeyi öğreniyor. İçsel çatış­maları önemsememek yerine, kendi doğasının çelişkili yanlarını dürüst ve sevecen bir biçimde kabullenmekten gelen iç huzuru­nu öğreniyor. Dolayısıyla, o tüm tabloyu göremediği için kaygılanmamalıdır. “Bilmemenin” onun için bir sakıncası yoktur as­lında, bu enkarnasyonda bu tercih edilir bir şeydir! Her şeyi bil­diğini düşünmesi, onun durumu anlamasına yardım edebilecek yeni bilgiye açık olmasını engeller.

Bu insan düşüncelerini başkalarına açıklamaya çekinir, çün­kü onların zor gerçekleri işitmek istemediklerini düşünür. Böy­lece, birisi ona, “Falancadan ayrıldım,” ya da “Hukuk fakültesi­ne gitmekten vazgeçtim,” dediğinde, ikizler Kuzey Düğümü insanı şöyle diyecektir: “Sana söylemek istemedim, ama ben o adamdan hiç hoşlanmamıştım.” Ya da, “Hukuk fakültesine git­mek senin için iyi bir fikir değildi.” Diğer kişi, “Bunu bana neden daha önce söylemedin?” diye sorabilir. Ama bu insan “gerçeği söyleyerek” başkalarını kırmaktan korkar. O, kendi görüşünü ifade etmesinin diğer kişiye yardımcı olabileceğini anlamalıdır.

Bununla birlikte, onun görüşünü sunuşunun ardındaki gü­dü, öğüdünün nasıl alınacağı konusunda önemli bir rol oynar. Eğer onun güdüsü sevgi ve destek sunmaksa, diğer kişi onun iyi niyetini hissedecek ve öğüdüne açık olacaktır. Ama eğer onun gü­düsü yargılamak ya da “haklı” olmaksa, diğer kişi savunmaya geçerek karşılık verecektir. Eğer İkizler Kuzey Düğümü insanı gerçekten yardım etmek istiyorsa, etkileşim pürüzsüz bir biçim­de yürür. O kendi algısını başka bir bakış açısı olarak, bir ilgilen­me armağanı olarak sunmalı ve bu algının o durum için doğru olup olmadığını anlamayı diğer kişiye bırakmalıdır.

İYİMSERLİK

İkizler Kuzey Düğümü insanı körü körüne iyimser olma eğili­mindedir, bu onun tüm olguları adamakıllı incelemeden işin içi­ne atlamasına neden olabilir. Bazen o birisinin ona karşı dürüst olmadığını sezer, ama büyük bir karşılık alacağı umuduyla ve “her şeyin iyi sonuçlanacağı” beklentisiyle o sezgisini önemse­meyebilir. O bu dengesizliğin farkına vardığında, kendisini diğer seçeneklerini görüp kabul etmeye zorlamalıdır. Bu onun özgüve­nini yeniden kazanmasını sağlar.

O, mantıklı bir durum içinde olmadığını anladığında, kendi gücüne başvurmalıdır. Ama o kendisini her zaman işlerin üste­sinden gelmeye muktedir hissetmez. Bu insan dış dünyada onu daha iyi gözetebileceklerine inandığı insanlara körü körüne gü­venme eğilimindedir. Ve kendisi güvenilir bir insan olduğundan, başkalarının da güvenilir olduklarını düşünür ve bu da onun başını epey derde sokabilir.

İkizler Kuzey Düğümü insanı, ona yardım etmeleri için başkalarına güvenmelidir; ancak, bunu körü körüne yapmamalı­dır. Onun başarması gereken şey, çevresindeki insanları anlamak ve sırf başka bir seçimi olmadığı korkusuyla herhangi biri­ne güvenmemektir. O diğer kişinin sözlerini dinlemelidir ve bu insan temelde doğru sözlü olduğundan, başkalarının ona karşı dürüst olup olmadıklarını anlayabilir.

DÜRÜSTLÜK

İkizler Kuzey Düğümü insanı birlikte olduğu kişilerin ona ille de gerçeği söylemelerini beklemez. O, başkalarının sahtekârlığın, zararsız yalanlar söylemenin, para saklamanın, vb. geçerli oldu­ğu başka bir başvuru noktasından iş gördüklerini düşünür. Ve o kendisi bunları asla yapmayacağından, başkalarının daha düşük bir dürüstlük düzeyinden iş gördüklerini düşünür. Bir kez daha onun katı ahlak kuralları içeren geçmiş yaşam deneyimi devreye girer ve bu insan başkalarının “sahtekârlığı ve oyunları” olarak algıladığı şeylerle başa çıkmakta zorlanır.

Bu insan, onun işlevinin başkalarının düşünce biçimine ruh­sal ahlak kurallarını ve Gerçeği yeniden aşılamak olduğunu an­lamalıdır. Eğer o başkalarını “ahlaklı” olmadıklarından ötürü “kö­tü” kişiler olarak görüp dışlarsa, doğal olarak, onlar onun içgörülerine direneceklerdir hiç kimse kendisini bir günahkâr gibi hissetmek istemez! Bu yüzden, o insanların ruhsal yolu günlük yaşamlarıyla bütünleştirmelerine yardımcı olmalıdır. Aynı za­manda, başka görüşlere açık olmalı ve kendi pozisyonunun katı­lığını yumuşatmalıdır.

İkizler Kuzey Düğümü insanı verdiği sözleri tutar bu onun için bir ahlaklılık meselesidir. Ve o çevresindekilerin her iki tara­fın üzerinde anlaşmış olduğu kurallara göre oynamalarını bek­ler. Başkaları bir şeyi yapacaklarını söyleyip de hangi nedenden ötürü olursa olsun yapmadıklarında, bu insan aşırı derecede si­nirlenebilir. O başlangıçtaki anlaşmaya sadık kalınmasını ve herhangi bir değişiklik konusunda ona danışılmasını ister.

Örneğin, eğer o birisiyle tavan arasını temizlemek için an­laşmış ve sonra ortaya başka bir şey çıkmışsa, şöyle diyecektir: “Bu gün tavan arasını temizleyeceğiz demiştik, ama öyle görünü­yor ki buna zamanımız olmayacak. Herkes bunu kabul ediyor mu?” O, söylenilen bir şeyin yerine getirilmemesinden nefret eder. Ama başkalarının dikkatini bu özelliğe nasıl çekeceğini bil­mez o başkalarını üzmek ya da onların bir çelişkinin meydana geldiğini yadsımalarını istemez. Böyle bir durum bu insan için ciddi bir karışıklık alanı olabilir.

Böyle çelişkiler genellikle şu üç temel nedenin birinden ötü­rü meydana gelir:

1. Bu çelişki, İkizler Kuzey Düğümü insanının başlan­gıçta o sırada rahatsızlık duysa da açıklığa kavuştu­rulmadan geçmesine izin verdiği bir yanlış anlamanın sonucu olabilir. Eğer geçmişteki bir şeyi açıklığa ka­vuşturması gerekiyorsa, o bunu durumun olgularıyla birlikte söylemelidir: “Dün senin… Dediğini duydum ve şimdi… Diyorsun… Bu çelişkiyi anlamıyorum.

Ne dediğini daha iyi anlamam için lütfen bunu açıklar mısın?” Eğer onun güdüsü diğer kişiyi haksız göster­mek değil de, gerçekten anlamak ise, bu yaklaşım işe yarayacaktır. Aksi takdirde, diğer kişi kendini rahatsız hissedecek ve savunmaya geçerek karşılık verecektir.

2. Diğer kişi, ikizler Kuzey Düğümü insanının işitmiş olduğu şeyi söylememiş olabilir bu insanın yaşamın­da epey yanlış iletişim vardır. Eğer ikizler Kuzey Dü­ğümü insanı söylenilenleri iyi hatırlıyorsa, şöyle diye­bilir: “Dün… Dediğini duydum. Demek istediğin… miydi, yoksa başka bir şeyi mi kastettin?”

3. Diğer kişinin bir gün bir durumla ilgili olarak güçlü bir his duymuş olması ve sonra koşullardaki, algıla­madaki ya da geribildirimdeki bir değişimden ötürü fikrini değiştirmiş olması ve ertesi gün başka bir yönde aynı şekilde güçlü bir his duymuş olması da müm­kündür. Toplumda yaşamak, kısmen, başkalarından gelen geribildirime uyum sağlayıp yön değiştirmeyi öğrenmektir, insanlar ortaya bir fikir atarlar ve başka­larının ona nasıl bir tepki gösterdiğine bağlı olarak, hedefe en iyi biçimde erişmek için o fikir ya sürdürülür, ya da değiştirilir. Örneğin, birisi A dergisine rek­lam vermenin iş hacmini büyüteceğine inanmış olabi­lir. Sonra, sınırlı bir karşılık alınca, o, A dergisinin reklam için iyi bir seçim olmadığına aynı şekilde ina­nabilir, B dergisine bir reklam verebilir, ya da tamamen farklı bir medya kanalını kullanabilir. İkizler Kuzey Düğümü insanı bu durumları çelişkiler tutarsızlıklar olarak görebilir, ama bunlar yalnızca çevreden gelen geribildirime akıllıca uyum sağlama sürecini temsil eder. Dinî çevrelerde geçirdiği geçmiş yaşamlardan ötürü, bu insan ebedi gerçekleri asla değişmeyen mutlak evrensel yasaları aramaya alışıktır. Ama bu enkarnasyonda o sosyal bir çevrede yaşamayı öğreniyor ve bu ortamda kuralların nasıl işlediğini dinleyip öğrenecek kadar alçakgönüllü olmalıdır. Bu onun başkalarına karşı daha açık olmasına da yardım edecektir. Başkalarının tepkile­ri, bu insanın, gerçekten bir katkıda bulunup bulunmadığını ve duruma etkili bir biçimde olumlu enerji katıp katmadığını saptamasına yardımcı olabilir.

GEREKSİNİMLER

Kabullenme ve Paylaşma

İkizler Kuzey Düğümü insanı söylemek istediği şeyi karşı tarafa iletebilmeyi ve “işitilmeyi” çok ister, bu konuda adeta kendisini sıkıştıran bir duygu hisseder. Ancak, bu sıkıştırmanın altında, onun gerçekten istediği şey kendisini kabul edilmiş hissetmek­tir. Kabullenilmek onun “doğru yolda” olup olmadığının doğru bir göstergesidir. Diğer insanlar onun söylediklerini kabul ettik­lerinde, bu onun etkili bir biçimde iletişim kurduğunun işareti­dir. Eğer başkaları onun sözlerini kabul etmezlerse, bu onun ge­ri çekilmesi ve mesajını başkalarının anlayabilecekleri sözcükle­re dökmesi gerektiğini gösteren bir işarettir.

Bu insan için, gerçekler kutsal atlama taşları gibidir onun algılayışının temelleridir. O kendi gerçeklerini paylaşmakta te­reddüt eder, çünkü başkalarının onun deli olduğunu düşünecek­lerinden ya da para kazanmayı veya diğer maddi sorunları dü­şüneceğine, Gerçeği düşünüp durduğu için onu yargılayacakla­rından korkar. O kendisini başkalarına açıklamak ister, ama onun kutsal Gerçeği öylesine soyuttur, kavranılması güçtür ki, onun hakkında açıkça konuşmak zordur ve diğer kişi çoğunlukla ilgisini yitirir. O zaman İkizler Kuzey Düğümü insanı düş kı­rıklığına uğrar, çünkü o felsefesini birkaç sözcükle nasıl ifade edebileceğini bilmez.

Bu, dişi ağrıyan bir insanın bir diş hekimine gitmesine ben­zer. Hasta şunu bilmek ister: Dişi doldurulacak mı, çekilecek mi, kaplanacak mı, yoksa kanal tedavisi mi yapılacak? Hasta, diş he­kiminin ona dişçilik fakültesindeki tüm deneyimlerini anlatması­nı istemez. Diş hekiminin onca yıllık eğitimi onun o dişe ne yap­ması gerektiğiyle ilgili görüşünü desteklediğinden, hasta heki­min basit, olguya dayanan görüşünün ardındaki öğrenimi hisse­decektir. Aynı şekilde, İkizler Kuzey Düğümü insanı da diğer ki­şinin ivedi gereksinimini yanıtlamayı öğrenmelidir; ona tüm bir felsefe yerine, geçici ya da basit gibi de görünebilecek bir yanıt vermelidir. Bu enkarnasyonda onun için iyi sonuç vermesi prog­ramlanmış olan budur.

Gerçek bir kavram değil, bir enerjidir. Bu insan aslında Ger­çeğin enerjisini arıyor, ama o bu enerjinin ağır ve sıkıcı bir bi­çimde gelmesinin programlanmadığını hatırlamalıdır. O, günlük yaşamındaki sorunları çözmek için başkalarıyla fikir alışverişi yaparken, aradığı Gerçek ile temas kuracaktır. O başkalarının yü­zeysel bir sorunu ya da bir yanlış anlamayı aşmalarına yardım et­tiğinde bile, Gerçeğin enerjisi ortaya çıkacak ve işin içindeki her­kes çözümü ve iç huzurunu paylaşacaktır. Bu enkarnasyonda,  Kuzey Düğümü insanının Gerçeğe başkalarıyla basit, günlük etkileşimler ve samimi bağlar yoluyla erişmesi program­lanmıştır.

ŞİMDİKİ Zamanda Kalmak

Burada ve Şimdi Çözümleri

İkizler Kuzey Düğümü insanı uzak, genel çözümlerle öylesine il­gilenme eğilimindedir ki, içinde bulunduğu anın zevkine vara­maz. O, hâlâ “ebedi gerçekleri” aramaktadır. Ancak, bu enkar­nasyonda, o “burada ve şimdi” çözümleriyle daha çok ilgilenmeli ve eğer o (ve çevresindekiler) her an mutluysa, bu anların ço­ğalacağını ve mutluluğun süreceğini anlamalıdır.

Aynı şey onun iş meselelerinde de geçerlidir. O, “büyük tablo” ile aşırı ilgilenip, hemen başarılı bir sonucu nasıl yaratabi­leceğini gözden kaçırabilir. O, maddi sorunları halletmek için “sonsuz bir zamana” sahip olduğunu hissetmek yerine, zamanın daha çok farkında olmalı, projelerini tamamlayabileceği şekilde ayrı ayrı plânlamalıdır.

Örneğin, iki katlı evini kiraya veren, İkizler Kuzey Düğüm­lü bir müşterim vardı. Kiracılarından biri evi boşalttıktan son­ra, bazı ufak tefek su tesisatı onarımları gerekmişti. Bunu yapa­rak evi yeniden kiraya vermek yerine, müşterim su tesisatının tümüyle elden geçirilmesinin zamanının gelmiş olduğuna karar verdi. Sonra, temeli payandalarla desteklemenin zamanının gel­diğine karar verdi bu da hem (“esaslı bir iş yapmak için”) evi mevcut temelinden kaldırmayı, hem de büyük bir zaman ve (ken­disinde olmayan) para gerektiriyordu. Müşterim, eninde sonun­da (ikizler Kuzey Düğümü insanı her zaman ebediyet açısından düşünür) bunun yapılması gerektiğini, öyleyse bunu şimdi yapa­bileceğini düşünüyordu. İşi hemen bitirecek parası olmadığın­dan, ev aylarca boş kaldı. Üst kattaki aile de evden çıkınca, müş­terim projeyi yukarı katın su tesisatını da içerecek biçimde ge­nişletti (“eninde sonunda bunun yapılması gerekecekti”). O ba­na geldiğinde evi dokuz aydır boştu; kira geliri olmadığından, evi­ni kaybetme riskiyle karşı karşıyaydı.

İkizler Kuzey Düğümü insanı, geçici çözümlerin değerini, sorunları ortaya çıktıklarında halletmeyi ve geleceğe çok fazla projeksiyon yapmamayı öğreniyor. Aksi takdirde, o gelecekteki ge­nişleme için bir taban sağlayan sağlam temeli kaybeder. Dünya gezegenindeki yaşam geçicidir ebediyet yalnızca bilinçte var olur. Bu insan bakışını kısaltmak ve mevcut işlerini düzene sokmalı­dır. O, bir durumun göze çarpan yukarıdaki ve aşağıdaki tüm olgularına bakmalı ve mantığını kullanmalıdır.

Amaç  Duygusu

İkizler Kuzey Düğümü insanı yaşamın bazı alanlarında aşırı sa­bırlıyken, başka alanlarda kestirmeden gitmeye çalışır. Ama man­tıksız kestirme yollar uzun vadede daha çok işin çıkmasıyla so­nuçlanır, çünkü bu insan geriye dönmek, yavaşlamak ve her şe­yi baştan yapmak zorunda kalacaktır. O, daha önemli işler için “boş” kalabilmek amacıyla, her şeyi ve herkesi yolunun üzerin­den çekmekte acele eder. Çoğunlukla, bu içsel huzursuzluk ken­dini kaybolmuş hissetmekle ilişkilidir. Aslında, onun yaşamına yön verecek bir amaca ihtiyacı vardır. Ancak, bu amacı belirle­mek ona kalmış bir şeydir ve bu amaç Gerçeği aramanın dışında bir şey olmalıdır. Onun kendisini topluma bağlayan, bireysel, “şimdiki” bir amacı olmalıdır; o bu amacı belirleyene dek kendisi­ni kaybolmuş hissedecektir. Bu insanın sık sık iş değiştirmesinin bir nedeni de budur. Eğer mevcut işi onun içsel amaç duygusunu doyurmuyorsa, o işten ayrılmaktan ve “uyup uymadığını” görmek için yepyeni bir şeyi denemekten çekinmez. O, bunu sağlayabile­ceğini düşündüğü bir işe hazırlanmak için ne kadar resmi eğitim gerekiyorsa, o eğitimden geçmeye gönüllüdür.

İkizler Kuzey Düğümü insanının “amaç” arayışı, onun Ger­çeği aradığı geçmiş yaşamlarından kalma bir arayıştır, o yaşam­ların bu yaşam üzerindeki etkisidir. Ama bu yaşamda, onun ama­cı toplumla bağ kurma sürecini öğrenmektir. Örneğin, eğer bu insan dört kişiyle birlikte bir masada oturuyorsa, sohbetin baş­langıcında o harikadır. Ama eğer o her gün aynı dört kişiyle bir­likte olursa, giderek sinirlenir. O, söyleyebileceği her şeyi söyle­miş olduğunu düşünür. Gerçekten de söylemiştir, ama diğerleri­nin verdikleri yanıtları işitmemiştir ve bu da bir sonraki adım­dır! Bu insan, başkalarını dinlemeli ve ilişkinin gelişebilmesi için sözlerini onların yanıtları üzerine inşa etmeyi öğrenmelidir. Bu tür bir paylaşma, yeni ve karşılıklı keşif âlemlerine götüren mu­azzam bir enerji üretebilir. Masadaki dört kişi yeni deneyimler geçirdiklerinde, birbirleriyle paylaşacakları yeni içgörüler edinir­ler.

DEĞİŞİM

İkizler Kuzey Düğümü insanı, birçok enkarnasyonu Gerçek üze­rinde konsantre olan dinî örgütlerde “kısılıp kalarak” geçirmiş olduğundan, bu enkarnasyonda kendisini tek bir şey ile sınırla­maya karşı koyar. O dünyevi serüvenin yaşamı tatmanın, farklı türde ilişkileri, değişik meslekleri ve değişik yerleri deneyimlemenin eksikliğini hisseder, açlığını çeker. O, dünyada yaşama­nın yararlarının açlığını çeker.

Bununla birlikte, o kendini sadece bir işe, bir evliliğe, ya da yaşam tarzına veren insanlara imrenebilir. “Kendimi tamamen tek bir yaşam seçimine vermem nasıl olurdu acaba?” diye merak edebilir. Ama bilinçaltı onun geçmişte kendisini tek bir şeye ada­dığında yaşamın çok sıkıcı olmuş olduğunu bilir ve o bunu yapa­maz! Bu enkarnasyonda, yaşamını ilginç kılmak ve enerjisini ha­reket halinde tutmak için onun birçok seçeneği olmalıdır.

Yaşamı her zaman bir serüven olarak görmenin potansiyel sakıncası şu ki, bu onun karşılaştığı insanları yüzeysel bir biçim­de deneyimlemesine yol açabilir. O, başkalarının derinliğini on­ların geçmişini ve karakterini, şimdi bulundukları yere nasıl var­dıklarını gözden kaçırma eğilimindedir; onlarla bir serüveni pay­laşır ve sonra yoluna devam eder. Ama o diğer insanları gerçek­ten tanımak için zaman ayırırsa, aradığı bağlılığı ve iç huzurunu deneyimleyecektir. Böylece, yavaşlaması ve çevresindeki kişilere karşı sabırlı olması diğer kişiye sorular sormak ve onunla gerçek­ten bağ kurmak için zaman ayırması onun yararınadır.

SPONTANELİK

Bu insan içinden geldiği gibi, spontane davranmayı sever bu onun kendisini hafif ve mutlu hissetmesini sağlar! Spontanelik bazen onun yararınadır, ama daha yakın ilişkilerde bu bir engel de olabilir. Örneğin, o başkalarıyla son dakikada birlikte olmaya çalışma eğilimindedir ve çoğu zaman onun görmek istediği in­sanlar meşguldürler. Birçok insanın daha plânlı bir biçimde yaşadığını anlamak onun yararına olacaktır; eğer o birisiyle ger­çekten birlikte olmak istiyorsa, bunu o kişiye önceden bildirme­lidir. Eğer diğer kişi onunla birlikte olamazsa, o çoğunlukla, “kıs­met değilmiş” diye düşünür.

Bu insan spontaneliği plân yapmaya yeğler, çünkü belli bir kişiyle birlikte olmayı gerçekten isteyip istemeyeceğini önceden bilmez. O istediği yöne enerji her neredeyse oraya ve serüven duygusu onu her nereye götürürse oraya gitmekte özgür olmak ister. Ama o bazen örneğin, iş ilişkilerinde ya da spontane dav­ranmayı yeğlemeyen kişilerle ilişki kurduğunda spontane dav­ranma arzusunun onun yararına olmadığını öğrenmektedir.

Huzursuzluk

İkizler Kuzey Düğümü insanı biraz huzursuzdur. Ama geçmiş yaşam eğitiminden ötürü, hâlâ, hangi meslekte olursa olsun ona yüzde yüz odaklanabilir bu odaklanma uzun süreli olmasa da. Onun için, bu sağlıklıdır. O, tüm bu yaşamı tek bir şey yaparak geçiremeyeceğini hisseder, çünkü bu dünyada nasıl yaşayacağını değişik deneyimler yoluyla öğrenmektedir.

Ancak, bazen o bir mesleğe “saplanıp kalır.” O başarılı ola­bilir, iyi para kazanabilir ve bir düzeyde doyuma ulaşabilir. Bu­nunla birlikte, bir değişiklik yapmak için en iyi zamanın, kendi­sini gerçekten iyi hissettiği ve her şeyin iyi gittiği zaman olduğu­nu bilir. Bu bir öğrenme ve gelişme, bilgi toplama ve yayma enkarnasyonu olduğundan, o, eğer zamanı geldiğinde isteyerek bir değişiklik yapmazsa, yaşamın onun değişiklik yapmasına yardım edeceğini düşünür. Yine de, bu insan cesaretten yoksun değildir. O, genellikle, kumar oynayıp değişiklikleri kendisi yapacak ka­dar özgüvene, iyimserliğe ve yaşama duyulan güvene sahiptir.

Çoğunlukla, İkizler Kuzey Düğümü insanının yaptığı deği­şiklikler sezgisel bilişe dayanır. O, deneyimlemesi gereken bir son­raki serüveni hisseder. Sezgisi ona yol gösterse de, o bu değişik­likleri yaparken, başkalarının tavsiyeleri de dahil olmak üzere, izlenecek mantıklı yolu da dikkate almalıdır. Aksi takdirde, yolculuğu gereğinden çok daha fazla zor olabilir. Bu onun için bir “kendi işini kendin yap” enkarnasyonu değildir hedeflerine eri­şebilmek için, onun toplum içinde daha çok deneyim geçirmiş ki­şilerin bilgi ve tavsiyelerine ihtiyacı vardır.

Bu insan, durumun gerektirdiğinden daha titiz olma eğili­mi yüzünden bir yerlerde “saplanıp kalmamaya” dikkat etmeli­dir. O, geçmiş yaşamlarda aradığı kalıcı çözümler yerine, “geçici çareler”le yetinmeyi öğreniyor. Toplumda her şey sürekli olarak değişmektedir. Amaç, diğer insanlarla birlikte yararlı bir biçim­de iş görerek yaşamı olumlu bir yönde ilerletmeyi sürdürmektir. Eğer onun yaşamında hiçbir devinim ve ilerleme yoksa o hafiflemeli ve sorunlarını çevresindekilerin önerebilecekleri mantıklı yollardan çözmelidir. Bu, enerjiyi geri getirecektir!

Yalnızlık geçmiş yaşamlarda İkizler Kuzey Düğümü insanı­na rahatlık getirirdi, ama o bunun şimdi onun için doğru olmadı­ğını biliyor. Onun topluma geri dönmesinin nedeni budur: Kendi başına bulmuş olduğu o içsel uyumu başkalarıyla ilişki ve etkile­şimlerine katmak. O, başkalarıyla ilişkideyken bu uyumu nasıl koruyacağını, bu uyumu kendi dışına nasıl yayacağını öğreniyor.

Ama bu insan sosyal olarak o denli içedönüktür ki, bu zor bir iştir ve o sadece kendi içsel bilgisayarı aracılığıyla tekâmül et­meye çalışmaktadır. Bir başka deyişle, o başkalarının sorularını sormuyor; bunun yerine, o geçmiş yaşamlarda içinde sağlamca oluşturduğu bağlılık ipliğiyle içsel huzur ve uyum ipliğiyle bir tür süreklilik oluşturmaya çalışıyor.

Şimdi İkizler Kuzey Düğümü insanı topluma yeniden girmiştir ve başkalarıyla karşılıklı bağlar kurarken o içsel huzuru korumaya çalışmaktadır. İşte bu yüzden, geçici, yüzeysel ilişkiler bazen bu insan için iyi olabilir. O başka bir kişiyle birlikteyken sadece belli bir derinliğe inerek, kendi uyum duygusunu daha kolayca koruyabilir. Bir kez o bunu birçok farklı kişiyle yüzeysel bir düzeyde yapmayı öğrendiğinde, daha derin bir düzeyde ilişki kurmayı ve bu sırada enerjiyi ve uyumu korumayı da öğrenebi­lir.

Yavaşlamak

İkizler Kuzey Düğümü insanı başkalarına verecek çok fazla bil­giye sahip olduğunu hissettiğinden, verilecek tüm mesajlar ona bir yük gibi görünür. Oysa onun yaşamı geçmiş yaşamlarında tek başına yolculuk yaparken olduğu gibi aynı hızda işlememektedir. O kendisini yavaşlatmalıdır. Ne de olsa, bu onun insanlar­la birlikte geçireceği bir enkarnasyondur.

Eğer bu insan kestirme yoldan gitmeye çalışırsa, sonunda uzun yolu seçmiş olacaktır, çünkü geriye dönüp işleri tekrar yap­mak zorunda kalacaktır. O, tam bulunduğu yerin bulunması ge­reken yer olduğunu unutmamalıdır ve karşısındaki kişi onun mesajını işitmesi gereken kişi olabilir. Bu onun hissettiği baskıyı epey azaltabilir; ama eğer o bir sonraki kişiye ulaşmak için aşırı hızlı giderse, ilk mesajı etkili bir biçimde iletemeyecek ve o me­sajın ağırlığı onun üzerinde kalacaktır.

Başka bir sorun da, İkizler Kuzey Düğümü insanının me­sajı sadece iletme değil, diğer kişinin onu anlamasını sağlama konusunda da sorumluluk duymasıdır. Bir bakıma, bu doğru­dur. Bu enkarnasyonda o Öğretmendir ve onun işi mesajı karşı­sındakinin anlayacağı biçimde iletmektir. Ama eğer sabırsızlığa kapılırsa, yavaşlayıp mesajı o kişinin “dilinde” sunmak yerine, istemeden o kişiyi o mesajı almaya zorlar. O, bir düzine insana etkili bir biçimde iletilmiş on iki mesajın anlaşılmamış yüzlerce mesaja değer olduğu gerçeğine odaklanmalıdır.

SÖZCÜKLERE SAYGI GÖSTERMEK

İkizler Kuzey Düğümü insanının gençliğinde kekeleme eğilimi diğer düğümsel gruplardaki insanlarınkinden daha fazladır. Bu­nun nedeni, onun zihninin çok hızlı çalışması ve birçok yaşamı sessizlik ve meditasyon içinde geçirdiği için konuşmaya alışık ol­mamasıdır. Onun zihni bedenindeki ses sisteminden on kat da­ha hızlı çalışır. O iletişim kurmaya heveslidir, çünkü çok uzun bir zamandır toplumda bulunmamıştır ve yeniden onun bir parçası olmaktan dolayı mutludur, ama nasıl ilişki kuracağını bilmediğinden dolayı da korkar. Tüm bunlar kekeleme eğilimine katkıda bulunabilir. Bu konuda da, kendisini diğer kişinin “dalga boyuna” ayarlamak için yavaşlaması, kısa sürede daha az söz­cükle bir hayli bilgi aktarmasını kolaylaştırır.

Kekelemenin başka bakımlardan yararlı bir amacı olabilir. O, bu insanın seçtiği ilk sözcüğün doğru görünmemesi duru­munda, onu alternatif sözcükler bulmaya zorlar. Bu, onun ya­vaşlaması gerektiğini fark etmesini ve söylemek istediği şeyi doğru biçimde söylemesini sağlar: Bu ona sözcüklere saygı gös­termeyi ve söylemek istediği şeyi tam olarak ifade edecek söz­cükleri kullanma sanatını öğretir. Söylemek istediği şeyi tam olarak aktaracak sözcükler kullanmaya çalışarak, o son derece yaratıcı zihinsel enerjisini başkalarıyla ilişkilerine yapıcı bir bi­çimde aktarabilir.

İkizler Kuzey Düğümü insanının zihinsel enerjisi o kadar çoktur ki, eğer o sözcüklerin gücüne saygı göstermezse, sonuç düş kırıklığı olur. Pat diye konuşmamak, sözcükleri ağzından ka­çırmamak onun için çok önemlidir; acele etmeden doğru sözcük­leri bulmak onun enerjisini kanalize eder ve ona gerekli olan odağı verir. O tam olarak ne söylemek istediğini bilir, ama onun anlaşılmasını sağlamakta zorlanabilir. Başkalarının net bir bi­çimde bir iletişim kurduklarını görür ve kendisinin bu konuda neden o kadar zorlandığını bilmez. Aslında, o insanların söyle­dikleri şeyleri ve onları nasıl söylediklerini izleyerek öğrendiğin­den ilginç ve karışık diyaloglar içeren filmlerden hoşlanır.

Bu insanın hatırlaması gereken en önemli şey, “yavaşlamak”tır. O, daha birincisi kabul edilmeden bir dizi fikri pat diye söylemek yerine, söylediği her şeyin ilgili herkes tarafından tam olarak anlaşıldığından emin olmalıdır. Örneğin, eğer o, “Yabancı ülkelere yaptığım yolculuklarda hiç eğlenmedim” derse, durup çevresindekilerin nasıl bir karşılık verdiklerine bakmalıdır. Eğer onlar, İkizler Kuzey Düğümü insanının Tahiti’de çok eğlenmiş olması gerektiğini söyleyerek onun bildirimini onaylamazlarsa, bu insan durmalı ve ilk başta söylediği şeyi açıklığa kavuşturma­lıdır. Belki o şöyle diyebilir: “Yabancı ülkelere yolculuk yapma­nın herkes için hoş olmadığını söylemiyorum, ama ben bu yolcu­luklarda çok eğlenemiyorum.” O bunun herkes için bir gerçek olduğunu söylemediğini açıkça belirttiği sürece, hiç kimse bir başkasının kişisel deneyimini geçersiz kılamaz. Acele etmeden ilk noktayı açıklığa kavuşturduktan sonra, o başkalarının farklı deneyimlerinden öğrenebileceğini fark edebilir. O şöyle sorabilir: “Sizin yabancı ülkelere yolculuk deneyimleriniz nasıldı?” Kendi algılarını genişletmek amacıyla başkalarının yaşama nasıl bak­tıklarını anlamaya çalışması bu insanın yararına olur.

Zamanlama

İkizler Kuzey Düğümü insanı konuşmadan önce düşünmeyi öğreniyor. O, söylemek istediği şeyi söylemek için uygun zamanla­mayı beklemenin ne kadar önemli olduğunu da öğreniyor. O diğer kişinin sorununa mükemmel bir çözüm sunsa bile, eğer o kişi bunu almaya hazır değilse, bunun hiçbir yararı olmayacaktır. Ve eğer diğer kişi alıcı değilse, ikizler Kuzey Düğümü insanı baş­ka bir fırsat ortaya çıkana dek bundan vazgeçmelidir. O uyuma ve iyi niyete odaklanmalıdır; bunu da ancak iletişimde hiçbir ki­şisel yatırımı yoksa sunabilir. O, diğer kişinin onun söyleyeceği şeyi kabul ve tasdik etmesine yatırım yaptığında, bu yatırım onu yenilgiye uğratacak bir yoğunluğa dönüşür, bu da diğer kişiye vaaz verme ya da kavgacılık gibi görünebilir. Bu insan, yardım etmek isteyen şefkatli biridir, ama bazen o en büyük şefkati diğer kişiyi o kişinin onu anlamaz göründüğü anlarda bile desteklemeye gönüllü oluşuyla gösterebilir.

İLİŞKİLER

ÖZGÜRLÜK GEREKSİNİMİ

İkizler Kuzey Düğümü insanı bu enkarnasyonda özgürlüğe mu­azzam bir ihtiyaç duyar. Eğer bu dürtü onu yeni insanlar tanımaya itiyorsa, bu onun için sağlıklıdır ve canlılığında bir artışla sonuçlanacaktır. Ancak, eğer özgürlük arzusu onun “özgürlük kaseti”ni dinlemesine ya da başkalarıyla bağ kurma mücadele­sinden kaçmaya dayanıyorsa, sonuç huzursuzluk ve yalnızlık olacaktır.

Bağ Kurma Korkusu

Başkaları bu insanın “bam teline basıp” onu sinirlendirdiklerin­de, onun tepkisi ilişkiyi tamamen kesmek ve kendi “dağının te­pesine” çekilmektir. O, insanlarla bağ kurmanın kendisini zayıf düşürdüğünü hisseder ve bilinçaltı olarak, başka bir kişi tarafın­dan derin bir biçimde anlaşılmaktan korkar. Ayrıca, kendi ger­çeklerini paylaşma sürecinden geçmek onun için düş kırıklığı ya­ratıcıdır. Gerçeğin ona çok kolayca gelmesine karşın, o bunu baş­kalarının anlayabilecekleri ve takdir edebilecekleri biçimde açık­lamakta çok zorlanır.

İkizler Kuzey Düğümü insanı başkalarını dinlemeyi öğren­mekte olduğundan, sorular sormak onun için iyi bir alışkanlık­tır. İyi bir dinleyici olmak, sorular sormak ve diğer kişinin yaşa­mına ilgi duymak demektir; bu insan bu süreçle meşgul oldu­ğunda, mutlu ve huzurludur. O başkalarıyla derin ve samimi bir bağ kurmaya korkar; ama bunu yaptığında, kabul edilme ve ta­mamlanma duygusu derin bir biçimde doyum verici olur. O, geç­miş yaşamlarda erişmek için çok uğraştığı sükûnetle yeniden bağ kurabilir.

Yakın ilişkilerde başarı için, o kendisinin geçmişte bir “ko­za” içinde bulunduğunu kabul ederek başlamalıdır. O, korkuyu aşmalı ve niyetini bildirmelidir: O, kozasından çıkıp, diğer kişiy­le yalnızca umutlar ve hayaller düzeyinde değil, korkular ve kuşkular düzeyinde de bağ kurmak istemektedir. O zaman, soh­bet sırasında kendisini gözler önüne sererken, gerçekten dürüst olabilir. O yalnızca durumlarla ilgili iyimser genel bakış açısını paylaşmayacak, günlük yaşamın onun için gerçekten nasıl oldu­ğunu anlatacak ve kendi mücadelelerinden de söz edecektir. Başkalarına karşı açık olması, onun günlük yaşamında tek başına hiçbir zaman elde edemeyeceği zaferlere erişmesine çok yardımcı olabilir.

BAĞLILIK

Bu düğümsel gruptakilerin çoğu evlenip “sakin bir yaşam” sür­mek ister, ama onların bir yanı bu tür bir süreklilikten korkar. Onlar, gelişmek ve değişmek, dolaşmak ve değişik şeyler yapmak için özgür olmak isterler. Eğer onlar aynı yaradılıştaki birisiyle birleşebilirlerse, her iki dünyada da en iyi şeyleri elde edebilirler. Ama eğer özgürlüklerini sınırlayan bir ilişkiye girerlerse, bu iliş­ki genellikle yürümez.

İkizler Kuzey Düğümü insanı ilişkilerinde “bağlılığı” kolay­ca anlayıp kabul edemez. O kendi içindeki Gerçek ve uyum ipli­ğine bağlıdır. Felsefesinin etkilenmesini, değiştirilmesini istemez ve başka bir kişiyle inançlarını kaynaştırmadan ona nasıl tam olarak bağlanacağını bilmez. Bu insan, onu kendisi kılanın kendi gerçekleri olduğunu düşünür, o gerçeklerle özdeşleşir. Bununla birlikte, her iki kişi de açık oldukları ve birbirlerinin felsefelerini kabul ettikleri sürece, o farklı inançları olan biriyle birlikte yaşa­yabilir.

Bu insan, ilişki ve etkileşimlerini sınırlayan herhangi bir şeyi yapma konusunda da isteksizdir. O, toplumla ilişki kurmayı ve yeniden bütünleşmeyi öğreniyor ve bunu nasıl yapacağını an­lamak için o birçok farklı insanı deneyimlemelidir. O, topluma Gerçeğin farkındalığını ve içsel uyum duygusunu getirmek ve o süreklilik ipliğini başkalarını da içerecek şekilde genişletmek is­ter. Değişik durumlarda değişik kişilerle “pratik” yaparken, baş­kalarıyla etkileşim sırasında kendi içsel mutluluğunu sürdürme yeteneğine daha çok güven kazanır. O zaman insanların ona da­ha çok yaklaşmalarına izin verebilir, çünkü kendi uyumunu ko­ruyabileceğini bilir.

Böylece, İkizler Kuzey Düğümü insanının bir bağlılık ilişki­sine girmesi daha uzun bir zaman alabilir, çünkü eğer o çok çabuk, çok derine giderse kendi içsel huzur duygusunu yitirir. Baş­kalarıyla ilişki ve etkileşimini kısıtlayacak bir evlilik ya da bağlı­lık aslında onun daha büyük hedeflerini ters etkiler. Onun top­lumda ilerleme gereksinimini destekleyen bir partnere ihtiyacı vardır. Potansiyelini tam olarak gerçekleştirebilmek için onun epey “uygulama” deneyimine ihtiyacı vardır. Bu, tek eşliliğin onu ters etkileyeceği anlamına gelmez sınırlanmaması gereken şey, onun değişik insanlarla zihinsel etkileşime girebilmesidir.

VARSAYIMLARA GÖRE DAVRANMAK

Bilinçaltındaki tüm “düzenbazların” içinde, İkizler Kuzey Düğü­mü insanının ilişkilerini en sık sabote edeni, onun varsayma eği­limidir. O, olguları bir araya getirmeden ya da başkalarına bilgi vermeden hareket ettiğinde, düş kırıklığına uğrayabilir. Kuşku duyduğunda, o diğer kişiyle konuşmalı ve onu yargılamadan din­lemelidir. O başkalarının “her şeyin yolunda olduğunu” bildikle­rini varsaydığında ise, çoğunlukla başı derde girer. Durumu gün­begün kontrol ettiğinde diğer kişinin nasıl olduğunu öğrendi­ğinde ve kendisinin nasıl olduğu hakkında bilgi verdiğinde çok daha mutlu olacaktır. Başarılı ilişkiler yaşamak için, o aradaki iletişim hatlarını açık tutmaya çaba göstermelidir.

İLETİŞİM EKSİKLİĞİ

Bu insan bir ilişkinin içindeyken, diğer kişinin onun ne hissetti­ğini bildiğini ve onun deneyimlemekte olduğu şeyi deneyimlediğini varsayma eğilimindedir. Örneğin, bir adamla çok güzel bir ge­ce geçirmiş olan bir kadın müşterim vardı. O geceden sonra adam onu hiç aramadı ve o da adamın kendisinin hissettiğinden daha farklı bir şey hissetmiş olduğunu varsaydı. Ama gerçek, müşterimin bunu bilmiyor olduğuydu! Adamın onu aramamasının çeşitli nedenleri olabilirdi: O, müşterimin telefon numarası­nı kaybetmiş olabilirdi; henüz bitirmediği bir başka ilişkinin içinde olabilirdi; öncelikle ilgilenmesi gereken bir işi çıkmış, bu kadar uzun bir aradan sonra müşterimi aramaya utanmış olabilirdi; ya da müşterimin çıkardığı sonuç doğru olabilirdi. Ama müşterimin yapacağı en iyi şey, adamı arayıp, yaşamının nasıl gittiğini sormak, o geceden ne kadar çok zevk almış olduğunu açıklamak ve onu neden aramadığını sormak olabilirdi. Bu düğümsel gruptaki insanlar olumlu sonuçlara inanmalı ve yaşam­larında olumlu sonuçlar yaratmanın sorumluluğunu üstlenme­lidirler.

İkizler Kuzey Düğümü insanı bir ilişki içindeyken, çoğun­lukla, diğer kişiyi uzun süreler aramaz. Eğer o olumsuz bir şeyin içinden geçiyorsa ya da yaşamındaki bir şeyden emin değilse, di­ğer kişiyle temas kurmak istemez, çünkü şunu söylemek zorun­da kalmak istemez: “Aslında, erkek arkadaşım beni terk etti,” ya da “Kredi kartımı geri aldılar.” O olumlu durumu paylaşabil­mek için her şey düzelene dek beklemek ister en iyi durumda değilken iletişim kurmak istemez.

Doğal olarak, birçok kişi bu iletişim eksikliğini ilgisizlik olarak yorumlar. Bu insan iletişim eksikliği yüzünden birçok ro­mantik ilişkiyi yitirmiştir, diğer kişi onun ilgilenmediğini varsa­yarak başka birisiyle ilişkiye girmiştir. Eğer o bir ilişkiyi sürdür­meyi gerçekten istiyorsa, diğer kişinin “her şeyin yolunda oldu­ğunu” bildiğini varsayamaz. Aradaki bağı sürdürmek için o kişi­yi düzenli olarak aramalı ya da ona yazmalıdır. Eğer bir kuşku ya da belirsizlik döneminin içinden geçiyorsa, bunu şöyle açıkla­yabilir: “Seni aramakta tereddüt ettim, çünkü seni hemen şimdi görmeye hazır değilim. Yaşamımda bazı şeyleri bitirmeliyim, ama seni düşündüğümü bilmeni istedim ve nasıl olduğunu öğrenmek istedim.”

Eğer arada bir yanlış anlama varsa, bu insan bunu düzelt­menin sorumluluğunu da üstlenmelidir. O diğer kişiyi potansiyel sorunlara karşı uyarmayı da yararlı bulabilir: “Bazen insanların ne dediğini işitmiyorum, çünkü zihnim ileri atlıyor. Eğer seni an­lamadığımı düşünüyorsan, lütfen bunu bana bildir, çünkü senin­le açık bir iletişim kurmak istiyorum.” ikizler Kuzey Düğümü insanı bir şey düşünüyor olabilir ve bunun diğer kişi tarafından an­laşıldığını varsayabilir. Herkesin dünyayı onun gibi yorumlamadığını öğrenmesi bu insan için bir şoktur. Onun diğer kişiyle bir­likte çifte kontrol yapması ve zihnindekini ifade ettiğinin bilin­cinde olması gereklidir. Eğer o diğer kişiyi kendi düşünce ve fikir­lerinden incelikli bir biçimde haberdar ederse, ilişkisinin yeni ve olumlu bir biçimde değiştiğini görecektir.

DUYGULARI İFADE ETMEK

İkizler Kuzey Düğümü insanı kişisel deneyimleriyle ilgili kendi bakış açısını acele etmeden, doğru biçimde ifade ettiğinde, diğer kişi bundan derin bir biçimde etkilenir. Bunun bir sonucu ola­rak, İkizler Kuzey Düğümü insanı kabul edilmenin ve duygularının anlaşılmasının sevincini yaşar. O, her şeyi “haklı” olmak ya da bir görüşünü kanıtlamak zorunda olmadan paylaştığında, so­nuçlar yürekten gelen sonuçlar olacaktır. Başkalarına ruh düze­yinde ulaşmak için, o ne hissettiğiyle ilgili gerçeği söylemelidir.

Örneğin, bu düğümsel gruptan olan ve kız arkadaşı onun kredi kartıyla bir giysi mağazasında beklenmedik bir harcama yapmış olan bir müşterim vardı. Müşterim onunla yüzleşti ve bu alışverişin giysileri içerdiğini bilmesine rağmen, kız arkada­şının parayı neye harcadığını itiraf etmesini istedi. Kız arkadaşı ona “evle ilgili şeyler” dediğinde, müşterim onun doğruyu söyle­mesi için öylesine ısrar etti ki, kız ilişkiyi bitirdi. İkizler Kuzey Düğümü insanı yalandan nefret eder ve ona yalan söylenmiş ol­duğunu düşündüğünde, kendi haklılığından emin olmaktan kay­naklanan bir öfkeyle tepki gösterme eğilimindedir. Ancak, söz konusu durumda adamın tepkisi de doğru değildi. O şöyle deme­liydi: “Seninle konuşmak istediğim ve benim için çok önemli olan bir şey var. Kredi kartımda bazı beklenmedik harcamalar buldum, bu yüzden bir yanlışlık olup olmadığını anlamak için kontrol ettim. Üzerinde senin imzan bulunan üç kredi kartı makbuzu vardı ve bunlar giysi harcamalarıydı. Benim hep cö­mert davrandığımı biliyorsun iyi giysilere sahip olmanı isterim ama kredi kartımı kullanmadan önce sormadığın için kendimi incinmiş ve aldatılmış hissediyorum.”

O zaman, bu dürüstlükten, gerçeğin bir sonraki düzeyi or­taya çıkabilirdi: Olguları ve hissettiklerini dürüstçe ortaya koya­rak, müşterim kendisini kız arkadaşının karakterini daha doğru biçimde görmeye açabilirdi. Kız arkadaşı, onunla daha büyük bir ahlaki uyuma girecek şekilde değişebilirdi, ya da müşterim onun yakın bir ilişki için uygunsuz bir partner olduğunu görebilirdi. Bu insan, başkalarına ahlaken gelişmeleri için bir şans vermeli­dir. O, ancak kendisi dürüstçe davrandığında diğer kişiyi doğru­yu söylemeye zorlamak yerine, kendi duygularını dürüstçe açıkla­dığında buna zemin yaratabilir.

KENDİ HAKLILIĞINDAN EMİN OLMAK

İkizler Kuzey Düğümü insanı başkalarının “gerçeğine” özellikle her gün ilişkide olduğu insanların gerçeğine karşı güçlü bir bi­çimde direnir. İnsanların ona yalan söylemek zorunda oldukları­nı hissetmelerinin nedenlerinden biri de bu olabilir bu insan di­ğer kişinin neler yaşadığını gerçekten işitmek istemiyor olabilir. Ama onun dinlememe eğilimi, en çok önemsediği kişilerle arasın­da acı verici yanlış anlamalara yol açabilir.

O, “gerçeği” istediğini söylemesine karşın, başkaları ona gerçeği söylediklerinde sinirlenir. Ama eğer o gerçeği duymak istemiyorsa, bu tutum insanları ona yalan söylemeye teşvik ede­cektir. Hiç kimse “haksız çıkarılmak” istemez ve bu insan ki­min haklı kimin haksız olduğu konusunda kendi haklılığından o kadar emin olabilir ki, diğerleri onun çevresinde bulunmak iste­meyebilirler.

İkizler Kuzey Düğümü insanı, başkalarıyla olan mutlu uyu­ma felsefi Gerçeği zorlayıcı bir biçimde aramaktan daha çok de­ğer vermeyi öğreniyor. Bu onun yargıyı askıya almasını da ge­rektirir. Bu insan bir başkasını yargılarken, o kişinin ahlak ku­rallarını hesaba katmaz. O kişiyi daha iyi anlamak için, bu insa­nın sorular sorması gerekir: “Okulda ne okudunuz? İlk işiniz neydi?” İkizler Kuzey Düğümü insanı her şeyi o kadar şimdiki zamanda görme eğilimindedir ki, o insanların yaşamlarının her zaman aynı olmuş olduğunu varsayar yine de, o insanlar onları şimdiki durumlarına neyin getirmiş olduğunu anlattıklarında, bu onun ilgisini çok çeker.

Eğer o diğer kişiden “gerçeği” ya da olguya dayanan doğ­ruyu duymak istiyorsa, önce kendi güdüsünü çok berrak bir bi­çimde anlamalıdır. Onun güdüsü diğer kişiyi tanımak ve onun kendisini daha berrak bir biçimde açıklamasına yardımcı olmak mıdır? Yoksa onun güdüsü “haklı olmak” mıdır? Eğer asıl güdü­sü dinlemekse, o kazanacaktır; eğer asıl güdüsü haklı olmaksa, kaybedecektir.

Eğer diğer kişilerin kendisiyle dürüstçe iletişim kurmaları­nı istiyorsa, ikizler Kuzey Düğümü insanı onlara eşitlik tanıma­lıdır. Ve dürüstlük gelişir onun ille de ilk karşılaşmalarda ger­çekleşmesi gerekmez. Bu insan diğer insanların ona karşı daha dürüst davranmalarına fırsat verdiğinde, onun aradığı dürüst­lük ortaya çıkacaktır. Kişisel ilişkilerde, o diğer kişiye dürüstlü­ğün onun için ne kadar önemli olduğunu o kişiyi kendisinden soğutmayacak şekilde, yapıcı bir biçimde anlatmalıdır. Örneğin, o süptil, ama açık bir biçimde başlayabilir: “Birbirimize karşı dü­rüst davrandığımız zaman, birbirimizi aldatmaya çalıştığımız za­manlardan daha çok eğleniyoruz. Dürüstlük bizi birbirimize da­ha çok yaklaştırıyor ve birbirimizi kabul etmemize yardımcı olu­yor.”

İKİYE BÖLÜNMELERİ İFADE ETMEK

Eğer bu insan zihninde bir çatışma sürerken kendisini birisine evet ya da hayır demeye zorlarsa, ne söylerse söylesin bu bir ya­lan olacaktır, çünkü gerçek onun yanıtı henüz bulamamış oldu­ğudur. Böylece, “yanıt” ve diğer kişiye söylenecek doğru şey onun iki seçenek görebildiği ve bunlardan hangisini seçeceğini bilemediğidir. Bir kez diğer kişi bunu anladığında, İkizler Kuzey Düğümü insanı bir yolu deneyebilir ve o yolun iyi bir sonuç vermemesi durumunda diğer yolu seçme hakkını elinde tutar.

Örneğin, bu düğümsel pozisyonda bulunan ve kendisine bir büroda ya da evinde çalışma seçimi sunulmuş bir müşterim vardı. Bu hanım evde çalışmanın huzurunu ve yalnızlığını isti­yordu, ama büroya gitmezse üretkenlik düzeyinin düşebileceğin­den korkuyordu. Onun bana söylemiş olduğu şeyi patronuna söylemesi gerekiyordu: “Evde çalışmak istiyorum ve üretkenlik düzeyimi yüksek tutmak benim için çok önemlidir. Bu yüzden, evde çalışmayı denemek istiyorum, ama üretkenlik düzeyim dü­şerse, büroya dönmek isterim.”

Bu enkarnasyonda, ikizler Kuzey Düğümü insanının fikir­lerini değiştirmesi uygundur. Geçmiş yaşamlarda onun bunu yap­masına izin verilmemişti, böylece o şöyle demesi gerektiğini dü­şünür: “Bu böyledir. Bunun başka yolu yok.” Ama şimdi o başka seçenekleri görmeyi öğreniyor ve daha çok bilgi edindiğinde, ye­ni bilgiden yararlanmak için yolunu doğal olarak değiştirecektir.

Öyleyse, bu insan kararını (ya da o sıradaki görüşünü) ifa­de ettiğinde, bunu çok katı bir biçimde sunmamaya çalışmalıdır ki fikrini değiştirme seçeneğine sahip olabilsin. “Bu yanlıştır ve her zaman yanlış olacaktır,” demek yerine, o şöyle derse daha iyi olur: “Bu yanlıştır. Fikrimi değiştirebilirim, ama şimdi bu bana böyle görünüyor.” Onun görüşleri değişebilir, bu yüzden onun nihai bir yanıtının olmaması uygundur.

AŞK İLİŞKİSİ

DEĞİŞİKLİK

İkizler Kuzey Düğümü insanının değişik insanlara bağlanma karma’sı vardır: Sosyal olarak uygunsuz kişiler, spor düşkünleri, lisede okulu bırakmış olanlar, üniversite mezunları. Onun aşk ilişkisine girdiği insanlar yamalı bir bohça gibidir. Bazen o kendi “tipinin” kim olduğunu merak eder, çünkü tüm bu değişik kişi­lerle yüzeysel bir düzeyde ilişki kurar! Ruhsal kimliğini daha çok hissettiğinde ve insanlarla mesajları nasıl paylaşacağını anladığında ise, bu kadar çok değişik tipte kişiyle birlikte olması ona anlamlı gelmeye başlar. Onun “gerçeği” bu kadar çok değişik yü­zeyden geri yansıdığında, o bu gerçeği birçok farklı biçimde göre­bilir. Bu onun bir kavramın gerçekten “doğru” olup olmadığını anlamasına yardım eder ve o kavramın başkalarının değişik al­gılayışlarını etkilediğini görmekten sevinç duyar.

Örneğin, o kendi kendisine, “Yoksul nedir?” diye sorabilir. Sonra, o maddi olarak yoksul insanları izler ve bazı durumlarda yoksul olmanın bir kişiye zengin olsaydı sahip olabileceğinden daha iyi değerler verdiğini görür. Onun bu heyecan verici keşif­leri, fikirlerini çevrede gerçekten olup bitenlerle karşılaştırma ko­nusundaki açıklığından kaynaklanır. Onun aradığı uyum, diğer kişinin görüşlerini kendi gerçeğiyle bütünleştirmesinden gelir. Bu insanın başarması gereken şey, değişikliği, farklılığı kapsa­yan bir enerjiyi kabul ve tasdik etmektir.

İkizler Kuzey Düğümü insanı cinselliğini yaşamaya başla­dığında, etkileşime girecek değişik insanlar arama eğilimi göste­rir. Birçok enkarnasyonda insan ilişkilerinin sıcaklığından yok­sun kalmış olduğundan, o şekerci dükkânındaki bir çocuk gibi olabilir: Her şeyin tadına bakmak ister! Aslında, onun durumun­da ve mantıklı sınırlar içinde bu bir yanlış değildir özellikle gençlik yıllarında. Bu insan başkalarıyla kendi içindeki o Gerçek ipliğini koruyarak ve paylaşarak ilişki kurmayı öğreniyor. Deği­şiklik, çeşitlilik onun Gerçeği kaybetmeden paylaşmayı öğren­mesine yardımcı olabilir.

Bu insanın geçmiş yaşamlardan gelen iyi gelişmiş bir dü­rüstlük duygusu vardır ve o asla bir başkasını yanlış yönlendi­recek bir şey söylemez. O sırf diğer kişiyle yatmak için ona, “Se­ni seviyorum ve sonsuza dek seninle olacağım,” demez. Bununla birlikte, geçmiş yaşamlardaki dinî eğitiminden kaynaklanan suç­luluk duygusundan dolayı, o şöyle diyen bir ses tarafından taciz edilir: “Bunun yanlış olduğunu biliyorum, ben yalnızca tek bir ki­şiyle birlikte olmalıyım.” O yolun onun için doğru olduğu bir za­man gelebilir, ama bu kararın kendini ayırıcı bir biçimde haklı görmeye kaymadan diğer kişiyle birlikteyken kendi gerçeğini korumaya dayanması gerekir. Değişik insanlarla flört ederken, o çekicidir ve aradaki bağı geliştirmek için “iyi davranmayı” sürdü­rür. O aynı “iyi davranışı” yalnızca tek bir kişiyle birlikteyken ko­ruyabildiğinde, o zaman gerçekten doğru yolda olur.

O hâlâ değişik insanlarla flört etme süreci içindeyken, gü­düsü net olmalıdır. Eğer, sadece, seks yoluyla yalnızlığından kur­tulmaya çalışıyorsa, sonuçta o gece geçici bir doyum hisseder, ama ertesi gün duyduğu boşluk hissi artar. Bu yıkıcı döngüden kaçın­mak için, o cinsel ilişkinin temeli olarak diğer kişiyle zihinsel bağı geliştirmeyi sürdürmelidir. Cinsel bir ilişkiden önce duygu­sal bir bağ oluşturmalıdır. O zaman cinsel etkileşim o gerçeğin se­vinçli bir ifadesi olacak ve bu insan kendisini boş ya da suçlu hissetmeyecektir.

SAPLANTILI OLMAK

İkizler Kuzey Düğümü insanı, özellikle romantik/cinsel ilişkiler­de diğer kişiye saplantılı bir biçimde bağlanabilir. Eğer o bir fik­re ya da bir kişiye aşırı bağlanırsa, huzurlu ve yapıcı bir ruh hali­ni yeniden kazanabilmek için saplantısının yönünü değiştirmeli­dir. Eğer bir fikri kafasına takmışsa, düşünüşünü dengeleyebil­mek için başka bir bakış açısını dikkate almalıdır. Eğer başka bir kişiyi kafasına takıyorsa, bu daha yoğun ilişkiyi dengelemek için birlikte zaman geçireceği platonik bir arkadaş bulmalıdır. O zaman o ilk ilişkide başarılı olabilir. Seçenekleri olduğunu idrak etmek onun için daima iyi sonuç verir.

Bunun tam tersine, bu insan bağlanmamakta da aşırıya gi­debilir. Bu enkarnasyonda, o yine Filozof Kral olmak ister, bu eğilimi gösterir ama o dağın tepesine çıktığında, orada başka kim olacaktır? Onun en tehlikeli saplantılarından biri, düşünce­lerini içselleştirip benliğinin bir parçası haline getirmesidir; bu da onun ilişkilerinin ikinci sıraya düşmesine neden olur. O kendi düşünce sürecine çok yoğun bir biçimde odaklandığından, başka insanları kabul ve tasdik edemez. “Düşüncelerim o kadar doğru, o kadar anlamlı ki.” O diğer insanların görüşlerini hiç önemsemeyebilir ve işte o zaman gerçekten zararlı çıkabilir. Eğer o başka­larının görüşlerine açık değilse, gereksindiği değişikliği ve çeşitli­liği bulamayacaktır.

İkizler Kuzey Düğümü insanı insan ilişkilerine daha fazla ağırlık vermeyi öğrenmelidir; hedeflerine odaklanmaktan çok, in­sanlarla kaynaşmaya zaman ve enerji harcamalıdır. Eğer o aşırı düşünmeyi bırakabilirse, sonuçta insanlar bir hedef olabilirler.

YÜZEYSELLİK

Bu insan ilk karşılaşmalarda çok başarılıdır: Kendini tanıtıcı kı­sa konuşma, çekicilik, yüzeysel bağlantı. Ama o bir lokantadaki bir teşrifatçı gibidir diğer kişiyi iyi karşılar, herkesin anlayacağı bir kaç cümle söyler, ilk jestleri yapar ve gülümser; ama ondan sonra ne yapacağını bilmez. Romantik bir durumda o çoğunlukla tedirgin olur ve ya çekip gider ya da ilişkiyi hemen fiziksel düze­ye taşımaya çalışır. Bu insan bedeniyle çok rahattır, böylece, bir kez o kişiyle cinsel olarak birleşmeye başladığında kendisini ye­niden rahat hisseder. Ne yazık ki, eğer önce zihinsel bir bağ ve karşılıklı anlayış oluşturulmamışsa, onun cinsel ilişkileri çoğun­lukla kısa süreli ve geçici olarak doyum verici olur; onlar derin ve doyum verici ilişkilere götürmez.

Bu insanın aşk serüvenleri yaşadığı birçok geçmiş yaşamı da olmuştur. O, Gerçeği aramak için bir dağın tepesine tırman­maya hazırlanırken, yolda karşılaştığı çekici bir kişiyle cinsel bir serüven yaşamıştır. Ama bu insan kendisini bir ilişkiye adamak istemiyordu, o Gerçeğin peşindeydi, insanlarla besleyici bağlar geliştirmek ya da romantik ilişkileri daha derinleştirmek onun hedefine ters düşerdi. Bu enkarnasyonda, bu tür davranış insan­lardan ayrı ve yalnız kalmaya götürür, ama bu insan başkalarıy­la derin bağlar kurmaktan kaçmayı sürdürür. O başkalarına ya­kın olmak ister, ama bunu nasıl yapacağını bilmez. Ve bu bece­riksizlik onun için, özellikle romantik durumlarda, çok düş kı­rıklığı yaratıcı olabilir. Bununla birlikte, ikizler Kuzey Düğümü insanı, bir kez bu­nu nasıl yapacağını anladığında, insanlarla bağ kurma konu­sunda çok yetenekli olduğunu bilmelidir. Bunun anahtarı diğer kişiye karşı gerçekten ilgi ve merak duymaktır. O nasıl düşü­nüyor? Onun için önemli olan nedir? Onun ilgi alanları nelerdir? Diğer kişinin ona vereceği mesaj nedir ve onun diğer kişiye ve­receği mesaj nedir?

BİLİNÇLİ ETKİLEŞİMLER

İkizler Kuzey Düğümü insanı çok direkt konuşma eğilimindedir ve bu onun başını derde sokar. O, gerçekte ne söylemek istedi­ğine daha derin biçimde bakmalı ve sonra onu sorumlu ve du­yarlı bir biçimde ifade etmelidir.

Örneğin, yirmi altı yıldır ikizler Kuzey Düğümlü bir adam­la evli olan bir müşterim vardı. Bir gün kocası eve geldi ve pat diye şöyle dedi: “Eşruhumla karşılaştım ve senden boşanmak is­tiyorum.” Adam o kadınla yalnızca iki hafta önce tanışmıştı! Bu mesaj karısını şoke etmişti. Adamın bu sert bildirimine yol açan sorunların neler olduğunu anlamak için ikisi bir yılı aşkın bir sü­re yoğun yüzleşmelerde ve ruhsal incelemelerde bulundular. So­nunda adamın gerçekte istediği şeyin o kadınla birlikte olmak değil, karısıyla ilişkisini yeniden canlandırmak olduğu anlaşıldı. Onların karşılıklı olarak güçlü bir sevgiye dayanan iyi bir evlilik­leri vardı ve bu kitabın yazıldığı sırada onlar hâlâ birlikteler. Adam istediğini elde etti: Karısıyla ilişkisi dönüşüm geçirdi. An­cak, karısı duygusal bakımdan asla düzelemedi ve kocasının ona yaşattığı şeylerden ötürü onu tam olarak bağışlayamıyor.

İkizler Kuzey Düğümü insanı sözlerinin yapacağı etkiyi dik­kate almadan konuştuğunda başkalarını gereksiz yere incitebile­ceğini öğreniyor. Bu özellikle, o altta yatan gerçeği söylemek için değil de, sadece diğer kişiyi incitmek ya da onun dikkatini çek­mek için konuştuğunda geçerlidir. O, ne hissettiğini kendi zih­ninde açıklığa kavuşturmalı ve ondan sonra onu en iyi şekilde na­sıl söyleyebileceğine karar vermelidir. Onun güdüsü ilişkiyi yeniden canlandırmak mıdır, yoksa diğer kişiye kendisini suçlu his­settirmek midir? Çoğunlukla, bu insan direkt ve sert bir biçimde konuştuğunda, neler hissettiğini gerçekten ifade etmemektedir. O, sorunları daha sorumlu bir biçimde çözmeye odaklanmalıdır.

Yukarıdaki örnekte, koca, önceden iyice düşünmediği bir kararı pat diye söylemek yerine, karısıyla konuşup şöyle diyebi­lirdi: “Bak, çekici bulduğum bir kadınla karşılaştım. Onunla he­nüz bir ilişkiye girmiş değilim, ama bunu düşünüyorum, çünkü evliliğimizde çok mutsuzum.” Doğruyu olgulara dayanan, mantık­lı bir biçimde söylemesi, onun istediği şeyi evliliğinin yeniden canlanmasını karısını perişan etmeden elde etmesini sağlayacak­tı. Onlar ilişkilerindeki temel sorunları çözmek için birlikte çalı­şabilirlerdi. Ve sonuçta bir arada kalmalarına karşın, şok ve en­dişe o denli büyüktü ki, ilişkileri hiçbir zaman tam olarak düzel­medi.

İkizler Kuzey Düğümü insanı kendisini diğer kişinin yerine koymalı ve hangi yaklaşımın o kişiyi rahatlatacağını anlamalıdır. Sözcükleri saygıyla kullanmak, bu insanın diğer kişilerle olumlu biçimde bağ kurmasına yardımcı olur; bu, mutlu ilişkileri sür­dürmenin anahtarlarından biridir.

HEDEFLER

Mesajlar Vermek ve Almak

İkizler Kuzey Düğümü insanı iletmesi gereken mesajları nasıl vereceğini ve alması gereken mesajları nasıl dinleyeceğini öğre­niyor. Bunu en etkili biçimde yapmak için, o zihnin farklı işlevle­rini birbirinden ayırt etmeli ve olgulara dayanan, mantıklı bir yönelimi destekleyen veçheyi vurgulamalıdır.

SEZGİYE KARŞI BİLGİ

Bu insan birçok enkarnasyonun felsefesini geliştirerek ve sezgisi­ne güvenerek geçirdi. Gerçeği kişisel olarak ve tek başına arar­ken, sezgisel biliş onun en iyi rehberiydi. Ancak, şimdi o topluma geri döndüğünden, olgulara dayanan bilgi onun toplumla yeni­den içsel huzura kavuşacak biçimde birleşmesine yardımcı ola­caktır. Eğer o sadece sezgiye dayanan kararlar verirse, bu he­men her zaman başkalarından ayrı ve yalnız kalmasıyla sonuç­lanır. Eğer o bir durumla ilgili olarak kararsızlık ya da sıkıntı hissediyorsa, daha fazla bilgi aramalıdır. Bu insanın yanlış anla­ması kolaydır ve o öyle bir şey olmadığı durumlarda bile kendi­sini reddedilmiş hissedebilir.

Bununla birlikte, eğer o bir şey hakkında güçlü bir sezgi hissediyorsa, onu hemen bir kenara itmemelidir. Onun yapacağı en iyi şey, acele etmeden zihnini rahatlatacak sorular sormaktır: “Ne söylediğini duydum, ama bir nedenden ötürü bu konuda içim rahat değil. Nasıl bir işe girdiğimden emin olmak için biraz daha bilgi edinmek istiyorum.” Bu insan, ona içindeki “gerçeğin” güven verici hissini veren bilgiyi toplamaktan her zaman yarar görür.

SPONTANELİĞE KARŞI MANTIK

Bu enkarnasyonda, spontane itilimlere dayanan kararlar ver­mek ikizler Kuzey Düğümü insanının yararına olmaz. Eğer o bir uçağa atlayıp Peru’ya gitmek için spontane bir arzu duyarsa, dur­malı ve bu fikri mantıksal olarak gözden geçirmelidir. Güvene ya da yüksek umutlara dayanan kararlar yerine, mantığa dayanan kararlar, uzun vadede onun için en iyi sonucu verecektir. Bu en­karnasyonda, bu insan bütün olguları hesaba katmadan kestir­meden gidemez.

İkizler Kuzey Düğümü insanı günlük durumlara mantık uygulamanın değerini de öğreniyor. Örneğin, eğer onun gerçek­lerinden biri dostluğun değerine inanmaksa, o bu hedefi dostluk yaratmayı aklında tutmak ve sonra hangi davranış tarzının dost­luk yarattığını mantıklı olarak gözlemlemelidir. Sıradan bir tanı­şıklıktan bir dostluk nasıl gelişir? Başarılı dostluklardaki ortak paydalar nelerdir? Onun aradığı dostlukları hangi davranışların en iyi şekilde yaratabileceğini mantık ona söyleyecektir. Her şeyin üzerinde, mantık onun için sakinleştiricidir. Mantık ona, iyi bir sonuç yaratacak sırasal bir süreç sağlar, bu da onun için sakin­leştiricidir. O mantığı kullandığında, kendisini topluma bağlan­mış hisseder ve toplumda nasıl etkili bir biçimde manevra yapa­bileceğini anlar. Yeni durumlarda, nasıl ilerleyeceğini mantıklı biçimde plânlayarak endişesiyle başa çıkabilir, çünkü plânlama ona gereksindiği süreklilik hissini verir.

DİNLEMEK

İkizler Kuzey Düğümü insanı Gerçeğin enerjisini topluma yay­mak için buradadır. O bir insanın daha yüksek bir gerçeği gör­mesini sağlayamadığında, bu çoğunlukla onun o kişinin gerçek­te ne söylediğini dinlememesinden kaynaklanır. O uygun bir bi­çimde karşılık vermemektedir. Sohbet sırasında o diğer kişinin nereden geldiğini doğru olarak algıladığında, kendi gerçeğini onun anlayabileceği şekilde açıklamak için sözlerini ve zamanla­masını o kişinin düzeyine uydurabilir. O uygun biçimde karşılık verdiğinde, kopukluk hissi yok olacaktır. Bu onun sabır göster­mesini gerektirir. Bu, ayrıca onun zaman ve enerji yatırımı yap­mak için o potansiyel bağın içerdiği olanaklar karşısında yete­rince heyecan duymasını da gerektirir.

Ama bazen bu insan kimin onun sabrına “layık” olduğu ko­nusunda yargılayıcıdır. İroni şu ki, o karşılaştığı hemen herkesle doğru iletişim kurma kapasitesine sahiptir! O, kendisi gibi Ger­çeği arayan insanları aramaya alışıktır, ama bu enkarnasyonda o yalnızca diğer filozoflarla konuşamaz. O sıradan insanları dinle­melidir: Postacıyı ya da bakkal dükkânındaki tezgâhtarı. Onun bağlantı kurabileceği birçok değişik insan vardır ve mesaj verebi­leceği insanları kendisi bulmalıdır.

Ama o, evrenin ona doğru kişileri getireceğine güvenmeli­dir. Söylediklerinin karşısındaki tarafından berrak bir biçimde anlaşılmadığı her seferinde, onun sabır göstermesi gereken kişi o kişidir. Böyle bir durum, bu insan için, yavaşlamasını ve dikkati­ni karşısındaki kişiye vermesini işaret eden bir kırmızı bayrak­tır.

DİPLOMASİ

İkizler Kuzey Düğümü insanının bu enkarnasyondaki esas amacı öğretmektir. Başkaları günlük yaşamda Gerçeğin öneminin far­kında olmadıklarında, bu durum bu insana öğrenmiş olduklarını yumuşak bir biçimde öğretme fırsatını verir. O bunu yumuşak, sevecen ve mizahi bir biçimde, anlayışla, diplomatça, tatlı dille yapmalıdır. O, mesajlarını diğer insanları “yanlış, kusurlu” ola­rak nitelendirmeyecek biçimde paylaşmalıdır. O zaman diğerleri savunma haline geçmezler ve mesajı başarıyla alabilirler.

İkizler Kuzey Düğümü insanı doğal olarak yardımseverdir; birisinin başının dertte olduğunu gördüğünde, yardıma koşan ilk kişilerin arasında yer alır. Bununla birlikte, o fikirlerinin ardın­daki kesinliğin kendi haklılığından emin olma niteliğini taşıdığı­nı fark etmediğinde, ses tonu ve konuşma tarzı diğerlerine “vaaz vermek” gibi görünebilir. O gerçekten diğer kişiye ortadaki soru­nun çözümünü sunmak ister. Ama o, çözümü bilse bile, eğer ko­nuşma tarzı saldırgancaysa diğer kişinin onu işitemeyeceğini öğ­reniyor. Tıpkı bir çocuğa ilaç içirmeye çalışmak gibi, mesajı şe­kerle kaplamak onun herkes tarafından alınmasını kolaylaştı­rır. Bu insan davranış inceliğini öğrenmelidir: Fikirlerini kısa, bilgilendirici bir biçimde paketlemeyi öğrenmelidir ki diğerleri onu yutmaya istekli olsunlar.

AkIl Danışmak

İkizler Kuzey Düğümü insanı akıl danışmaktan kaçınır, çünkü bunun onun emin olmadığını göstereceğinden korkar ve diğer ki­şinin ne söyleyeceğini zaten bildiğini düşünür. Oysa diğer kişi onun beklediğinden çok farklı bir şey söyleyebilir ve bu da onun ikilemini çözecek şeyin ta kendisi olabilir! Başkaları bu insanın durumu farklı açılardan görmesine gerçekten yardımcı olabilir ve ona yeni içgörülere ulaşma fırsatı verebilirler.

O, bir sorunu olduğunu açığa vurmamış olsa da, başkaları­nın bu sorunun farkında olduklarını keşfettiğinde hep şaşırır. O, eğer iyimser bir yüz sergilerse, diğer insanların her şeyin yolun­da olduğunu düşüneceklerini sanır. Gerçekte, diğerleri bu insanın ruh hallerine karşı epey duyarlıdırlar ve ona yardımcı olacak bil­giyi verebilirler.

GENİŞLEME VE BÜTÜNLEŞME

EĞİTİM

İkizler Kuzey Düğümü insanı için resmi eğitim yararlıdır ve o yeni bilgiler edinmekten hoşlanır. Bu tür geniş öğrenim onun “büyük tabloyu” görmesine yardımcı olur ve onu toplumun dü­şünce tarzıyla temasa geçirir. Bu ona bir yapı sunar ve değişik bakış açılarıyla karşı karşıya bırakır; bu da onun kendi “Gerçeği”ne saplanıp kalmasını önler. Okumak da onun yaşamı bir başkasının düşünce perspektifinden görebilmesini sağlar. Bu in­san bir bilgisayardaki boş sabit (hard) disk gibidir: O bilgiye aç­tır. Ve değişik konularda okumaktan hoşlanır; aksi takdirde oku­maktan sıkılabilir. Okumak, bilgisini genişlettiği gibi, ona başka­larıyla konuşacağı çeşitli konular da sağlar; bu da onun ilişki kurma yeteneğine daha çok güvenmesini sağlar.

Yeni Çevreler

Bu insanın kendisini değişik kişiler tarafından çevreleneceği du­rumlara sokması sağlıklıdır, çünkü bu insanların her biri ona kendisi hakkında yeni bir şey öğretir. O çoğunlukla her şeyi ah­lakçı ya da ruhsal bir biçimde görür, bu yüzden, başkalarından aldığı dersleri yüreğinin derinliklerinde hissetmeye ve hayata ge­çirmeye gönüllüdür. Yeni durumlar onu kim olduğunu ve neye inandığını sorgulamaya zorlar. Bu yüzden o insanlarla buluşma­ya, sorular sormaya, okumaya başlamalıdır: Başka bir deyişle, her yeni durum hakkında bilgi edinmek için yapabileceği her şe­yi yapmalıdır. Bu onun için, dünyayı diğer insanların bakış açıla­rından görmeyi sağlayacak bir başka fırsattır.

Eğer İkizler Kuzey Düğümü insanı durgun bir yaşam sürüp kişisel gelişimden kaçınmaya çalışırsa, dışsal bir olay vuku bulacak ve onu yeni bir mücadeleye doğru itecektir. Bu onun “kaderinde olduğundan,” sezgisinin işaret ettiği yere gitmeyi ve hayatta gönüllü olarak ilerlemeyi seçmesi onun için daha akıllıca olur. Ama bu insan, öğrenmesi programlanmış olan dersleri öğ­renmeye direnebilir. O bu eğilimin farkında olmalı ve bir “uya­nış çağrısı” almanın gereksiz zihinsel ya da bedensel acısından kaçınmak için değişmeye bilinçli olarak açık olmalıdır. O değişi­mi seçtiğinde, yeni durumlar onu harekete geçirir ve tekrar ya­şam akışına sokar.

Yazı  Yazmak

İkizler Kuzey Düğümü insanının aradığı bütünleşmeyi yaşaya­bilmesinin en iyi yollarından biri de onun düzenli olarak bir gün­lük, kitaplar, makaleler, vb. yazmasıdır. Eline kalemi alıp dü­şündüklerini yazma süreci onun güvenli ve istikrarlı bir biçim­de köklenmesini sağlar. Yazı yazmak onun içsel huzursuzluğu­nu yatıştırmasını, gerilimi ve endişeyi ona huzur veren bir bi­çimde boşaltmasını sağlar.

Bu insan son derece yetenekli bir yazardır, ama yazmış ol­duklarına çok daha sonra dönüp bakana dek bunu anlamayabi­lir. Onun, düşünceleri kâğıt üzerinde basit bir biçimde açıklığa kavuşturma ve sözcükleri çok aşan şeyleri ifade edebilme yete­neği vardır. Ayrıca, sorunlarını ya da deneyimlerini yazmaya başladığında, bu onun bilinçaltını odaklar ve aradığı yanıt onun içinden gelip kâğıda dökülür!

Yazı yazmak onun için büyük bir rahatlamadır. Eğer o biri­sine sinirlenmişse, ya da kendisini yanlış anlaşılmış hissediyor­sa, en iyi terapilerden biri o kişiye bir mektup yazmasıdır. Onu hiçbir zaman göndermese bile, o mektubu yazması onun kendi­sini çok daha iyi hissetmesini sağlar. O, hatta şöyle bile yazabi­lir: “Zor bir gün geçirdim, kendimi çok gergin hissediyorum.” Onun o anda her neyi fark ediyorsa onu yazması bile, o yoğun zi­hinsel enerjinin bir kısmını boşaltacaktır. Bu şekilde, o ağır zihin sel stresi boşaltır ve kendisini ona huzur veren çözümlere açar.

Bu insan için, yazı yazmak iyi bir meslek de olabilir. O ka­dar çok esneklik ve gelişme olanağı vardır ki, yazı yazmak onun aradığı “tek şey” olabilir. Böylece, onun bir şirkete ya da kuru­ma bel bağlaması gerekmez; o herhangi bir yerde ve kendisi olabilir ve yaşamının işini yapar ve bu ona çekici gelir.

Konuşmak

İkizler Kuzey Düğümü insanı sessizliğe o denli alışmıştır ki, bü­yük gruplar içinde mesajını paylaşmaya utanabilir oysa o çok iyi bir konuşmacı olabilir. Grubun diğer üyelerinin görüşlerini din­ledikten sonra, ifade edilen ile gerçekte olup biten arasındaki çe­lişkiyi fark edebilir. Bu durumda, olgulara dayanan deneyiminin gerçeğini paylaşmak onun işidir. O öyle bir enerji ve tutku hisse­debilir ki, doğru şeyi söylemiş olduğundan emin olamayabilir. Ama eğer durumu uyum içine sokmak için bir şey söyleme itilimi duyarsa, bunu yapmalı ve onu paylaşmalıdır.

Bunu başarıyla yapmanın anahtarı, onun önce diğer kişi­nin söylemiş olduğu şeyi duymuş ve anlamış olduğunu kabul ve tasdik etmesi, sonra da o kişiyi onaylayacak şekilde olumlu bir karşılık vermesidir (örneğin, “Etkili, güzel, içtenlikle, cesaretle ko­nuştunuz,” vs.) Onun diğer kişiyle bir bağ oluşturmak için o ki­şinin sözcüklerini kullanması da yararlı olabilir. O, önce diğer kişinin söylemiş olduğu şeyi kabul ve tasdik ettiği sürece, o kişi de onun söylediği şeyi kabul ve tasdik edebilecektir.

ÖĞRETMEK

İkizler Kuzey Düğümü insanı bu kez öğretmek için enkarne ol­muştur. O, topluma Gerçekleri, prensipleri ve ahlak kurallarının pratik uygulamasını sunmak için buradadır. O evrensel yasayı anlar ve başkalarının onu günlük durumlara pratik biçimlerde uygulamalarına yardımcı olmak ister.

Bu insan, Gerçeğin sözcüklerin ardında yattığını ve başkalarının sordukları soruları anlamak için onların sözlerini dikkat­le dinlemesi gerektiğini öğreniyor. Eğer o kendi Gerçek fikrini bırakıp gerçekten dinlerse, diğer kişinin inanç sistemine kendili­ğinden uyumlanacak ve içten bir soruyla ya da yeni bir bilgiyle her ikisinin de perspektifini Gerçeğin yeni bir farkındalığına yönlendirecek olan sözleri spontane bir biçimde söyleyecektir.

İkizler Kuzey Düğümü insanı kendisini filozoftan çok öğ­retmen olarak gördüğünde, Gerçeği paylaşma deneyimi tümüyle değişir ve onun için tam bir mutluluk haline gelir. Öğretmen ola­rak, o kendisinin bildiğini başkalarının bilmelerini beklemez, bu da mesajlarını iletirken ona daha çok sabır verir. O bir insanın kendi gerçeğini bulmasına yardım ettiğinde, uyum hisseder ve Gerçeğin mevcudiyetinden gelen sıcak duyguyu paylaşır.

Öğretmen olarak, bu insan önyargılı bakış açılarından arın­malı ve diğer kişinin onu kendi ulaştığı sonuca yönlendirmeye çalışmadan özgürce düşünmesine izin vermelidir. Bu, gerçek bir soru ile belli bir etki yaratmak için sorulan soru arasındaki farktır. Gerçek bir soru, diğer kişiyi soruyu kendi içsel gerçeğiyle uyum içinde yanıtlamaya yöneltir, diğer soru ise diğer kişiyi ön­ceden saptanmış belli sonuçlara ulaşmaya yönlendirir. Belli bir etki yaratmak için sorulan sorular bu insanın işine yaramaz; gerçek sorular ve mantık, İkizler Kuzey Düğümü insanının baş­kalarının daha yüksek bir algılama düzeyine ulaşmalarına yar­dımcı olmak için getirdiği armağanlardır. O gerçek bir öğretmen gibi davrandığında, herkesin kazançlı çıktığı bir biçimde davran­mış olur.

Topluma Uymak

İkizler Kuzey Düğümü insanı, insan ilişkilerine değer vermeyi ve başkalarıyla günlük etkileşimlerinde iyi niyeti korumanın önemini öğreniyor. O kendi Gerçeğinin ve amaçlarının çok far­kında olma eğilimindedir ve bu yüzden başkalarına yumuşak ve nazik bir biçimde davranmanın önemini unutabilir.

Birçok geçmiş yaşamında ruhsal gerçeği yaşamış olduğundan, bu insan dürüst ve kendini gözler önüne seren bir iletişime kapı açabilir. O bunu yaptığında, ilgili herkesi bir sonsuzluk duygusu kutsar ve aydınlatır. Atmosfer, ruhtan ruha iletişim hissiyle yüklüdür. Daha sonra şu his ortaya çıkar: “Haydi, bu ge­ceyi kutlayalım… Haydi, geçmişe ağlayalım ve gülelim… Haydi, geleceği plânlayalım ve düşleyelim… Haydi, şu anda sadece ola­lım ve birlikte paylaşalım.” ikizler Kuzey Düğümü insanı “hak­lı” olmak ya da kahraman olmak istemeden derin benliğini göz­ler önüne sermeye gönüllü olduğunda, tamamen yeni bir iletişim düzeyini açabilir.

Sorular

Sorular bu insan için çok değerli bir araçtır. Onun bir soru sor­ması bir yanıt bulmasından daha iyi olabilir. Eğer o birisiyle anlaşamıyorsa, o kişinin ne düşündüğünü dürüstçe anlamaya çalışa­rak ona bir soru (yönlendirici bir soru değil, gerçek bir soru) sor­malıdır, ikizler Kuzey Düğümü insanının enerji alanı içinde Gerçek bulunduğundan, diğer kişi soruyu yanıtlama sürecinde kendi gerçeğine rastlayabilir!

Onun güdüsü bağ kurmak olduğu sürece, o doğru iletişim kurma biçimini ne söylemesi ve onu nasıl söylemesi gerektiğini kendiliğinden anlar. Bunu nasıl yapacağını kavrayana dek, bu ona zor gelebilir ve bilinçli bir çaba gerektirebilir. O kendisini dinlemeye ve sorular sormaya zorlamalıdır ve içindeki huzur­suzluğu kontrol etmek ona zor gelebilir. Yine de, ikizler Kuzey Düğümü insanı için, daha çok bilgi edinmek amacıyla sorular sormak çok önemlidir. Bu onun kendisini içinde bulunduğu “anda” hissetmesine ve etkileşime katılmasına yardımcı olur.

Bu insana zorluk çıkaran yanlış anlama, iki tür konuşma olduğu fikridir: İnsanların yalnızca günlük yaşamlarından söz ettikleri normal sohbet ve ancak ruhu araştıran önemli bir ko­nuyu tartışırken meydana gelebilen çok daha derin bağlar. İroni şu ki, İkizler Kuzey Düğümü insanı yaşamdan, ölümden, felsefeden, ya da önemli kararlardan söz etmeden de gerçek bir iletişim kurabilir, başka bir kişiyle derin ve anlamlı bir paylaşımda bulu­nabilir. Bu bağ yaşamın basit şeyleri hakkında konuşarak kuru­labilir, ama bu insan kendisini vermeli ve sorular sormalıdır. O bu şekilde kendisini verdiğinde, birden herkesin onun çevresin­de bulunmak istediğini görür çünkü onunla konuşmak başkala­rı için büyük bir zevktir. Sonra, o çok sayıda değişik insanın çevresinde olmak ister, çünkü yararlanabileceği deneyim çeşitlili­ğinden zevk alır.

Bununla birlikte, bu süreç kontrolü bırakmayı gerektirir, ikizler Kuzey Düğümü insanı küçük sohbetlerde çok iyidir, ama eğer bir arkadaşına, “Chicago’ya neden gidiyorsun?” diye sorarsa, diğer kişinin ne diyeceğini bilmez. Bu kendisinin nasıl karşılık vereceğini bilemeyeceği anlamına gelir. Diğer kişi ona yeni bir bilgi vereceğinden, o aslında, sohbetin kontrolünü o kişiye vermektedir. Bir düzeyde bu ona iyi gelir, ama o sonra ne söyleyeceğini bilemeyeceğinden korkar! Yine de, o ipin ucunu bırakıp, di­ğer kişinin sohbeti yönetmesine izin verdiğinde, söylemek istediği şey kendiliğinden gelir ve gerçek benliği olumlu bir biçimde ortaya çıkar.

Bu insan kontrolü bırakıp, diğerlerine yaşamlarıyla ilgili sorular sorduğunda ve bağ kurmaya açık kaldığında bir biçim­de bağ kurulur. O, evrenin iki kişi arasında enerjiyi hareket etti­rirken ne yaptığını bildiğine doğal olarak güvenir, burada da bu güvenine başvurabilir. İronik bir biçimde, diğer kişi ona sorular sorduğunda o hiç korku duymaz bu ona kendi gerçeğini paylaşma fırsatını verir!

İkizler Kuzey Düğümü insanı diğer kişiyle daha yüksek düzeyde bir etkileşimi gerçekleştirmek ister. O, her ikisinin tek başlarına gidebilecekleri yerin ötesine genişlemek ister. Ama o ancak başkalarıyla gerçekten iletişim kurduğunda yeni, geniş­lemiş fikirler ve çözümler ortaya çıkabilir.

Sosyal İncelikler

Bu insan çok uzun bir zaman boyunca dağların tepelerinde yalnız kalmış olduğundan, başkalarıyla ilişki kurmanın incelikle­rini unutmuştur. O, bir cam eşya dükkânına girmiş bir boğa gibi davranabilir, çevresindekilerin hassas duygularını hiç fark etme­den kendi amacını gerçekleştirmek için acele edebilir. O, sosyal inceliklerin ve görgü kurallarının farkında değildir, çünkü insanların genellikle başkalarının desteğini alacak biçimde davrandık­ları toplumda yaşamaya alışık değildir. Tecrit olmak kişinin gereksinimlerini karşılamasını gereksiz biçimde engelleyeceğinden, insanları kendinden uzaklaştırmamak için gerekli ilgiyi göster­mek ve gerekli zamanı ayırmak önemlidir. Bu insan şunu öğre­niyor: Sosyal incelikler onu toplumda yaşayacak ve bunun yararlarını elde edecek şekilde güçlendirecektir.

Beden Dili

İkizler Kuzey Düğümü insanı başkalarının tepkilerinin ve beden dillerinin farkında olmanın yararını görür. O, çoğunlukla, sözlerinin etkisinden çok mesajına dikkat eder. Bir şey söyleyebilir ve sonra diğer kişinin şoke olmuş göründüğünü fark eder. O bunu geçiştirmek yerine, diğer kişiyle konuşmalıdır: “Az önce irkildiğinizi fark ettim. Sizi incitecek ya da gücendirecek bir şey mi söyle­dim?” Eğer diğer kişi “evet” derse, bu insan şöyle diyebilir: “Niyetim sizi incitmek değildi, sanırım bir yanlış anlama oldu. Siz benim ne söylemiş olduğumu düşündünüz?” Onun ilişkilerde yaşadığı sorunların hemen hepsi dikkatsizce iletişimden kaynaklanabilir.

Bu enkarnasyonda, İkizler Kuzey düğümü insanı kendisini tanıyor ve insan olmanın ne anlama geldiğini öğreniyor. O kendisini değişik durumlar içinde deneyimlediğinde, onun insan do­ğasıyla ilgili anlayışı gelişir. Ayrıca, yaşadığı tüm değişik yaşam deneyimleri ona kendisi hakkında bir şey öğretir. O kendisini daha derin bir biçimde anladıkça ve insan deneyiminin bir parçası olan çelişkileri tanıdıkça, kendi doğasının değişik veçhelerini kabul etmeye başlar. Bu, başkalarının içindeki çelişkileri anlamaya ve kabul etmeye yol açar ve onun insanlık ailesine geri dönüşü sevinçle karşılanır.

Ruhsal Astroloji Jan Spiller

Bu, ruhsal kaderini geliştirmek isteyen herkesin mutlaka okuması gereken bir kitaptır.
Her Dem Bütünün Hayrına OLsun

Buna da Bakmalısın !

Leave a Comment

error: Content is protected !!