Enerji Santrallerimiz: Duygularımız
Sevgi enerjisinin varlığı kendini mutluluk ve sevinçle belli eder. Sevgi enerjisi, gelişmek, bütündeki yerimizi almak için gerekli gücü, frekansı ve bunların devamlılığını sağlar; hem de biz hiç farkına varmadan.
Sevgi enerjisini yaşamamız veya yaşamamamız tamamen duygularımıza tabidir. Yüksek duygular sevgi enerjisi üretir. Egosal duygular ise enerjimizi tüketir. Neden bazı kişilerle beraberken yoruluruz? Çünkü güç bela üretebildiğimiz, bizi ancak ayakta tutan bir enerjiyi, egosal duygular taşıyan biri bizden kendisi de bilmeden çalmıştır. Nasıl çalabiliyor? Bir enerjinin bizi etkilemesi için auramızla rezonansa geçmesi gerekir. Eğer bizde kısmi de olsa düşük titreşimler olmazsa bu rezonans sağlanmaz ve gücümüz başkasınca soğurulmaz. Düşük titreşim kısaca sevgi içermeyen her duygu, düşünce evimizin açık kapısıdır; haydutlar rahatlıkla içeriyi yağmalar.
Tüm varlıkların ve tabii ki insanın pozitif enerji üreterek varlığını sürdürdüğünü, bu enerjiyi sonsuz mekânlara yaydığını aynı şekilde sonsuz mekânlardan gelen enerjilere de muhatap olduğunu kabul etmek zorundayız. Biliyoruz ki benzer enerjiler birleşiyor ve muazzam tesir gücüne erişiyor. Şimdi insanın enerjiler karşısındaki durumuna bakarsak; insan önce pozitif, sevgi nitelikli enerjiler üretecek. Duygularını kontrol altına alacak. Bilgiyi unutmayacak. Her iş gibi bu da çalışma, çeşitli pratikler ister. Yoksa ne sağlığını koruyabilir ne de zamanla birlikte gelişebilir. İnsan kendi ürettiği bu yüksek titreşimli enerjiyi öncelikle yine kendisinin ürettiği düşük duyguların düşük enerjilerinden koruyacak. Çünkü insan, bir eliyle yaptığını diğer eliyle yıkmaktadır.
İnsan ürettiği enerjiyi kendinden koruyabiliyorsa, tüm dış tesirlerden de korumuş olur. Çünkü aurası ve diğer enerji alanları kontrol altındadır. Negatif enerji üretimi en alt düzeydedir. Dolayısıyla dışardan gelen bir düşük tesir onunla rezonansa geçemeyecektir. Görülüyor ki biz pozitif enerjimizi, sevgi enerjimizi hırsızlarla birlikte yağmalıyoruz! Çok şaşılacak bir durum.
Yüksek titreşimli enerji ancak sakin bir zihinden ürer. Zihni sakinleştirecek çalışmalara bir an evvel başlamalıyız. Bu konularla ilgili sayısız kitap okunmayı ve pek çok metot uygulanmayı bekliyor. Dünyanın bize sunduğu enerjiyi kullanamıyoruz. Çünkü insanın ruhsal ve bedensel şifasına aykırı bir yapılanma içindeki kentlerde, kendimizi yerkürenin enerjilerinden de izole ettik.
Sakin, sevgi üreten bir zihin bir paratoner gibi fizik ötesi âlemden sevgi enerjisini çekip dünyaya yayacaktır. Varlığın gerçek programında yazılı olan bu enerjidir. Bu yüksek sevgi enerjisinin dünyayı nasıl etkileyeceğini siz de düşünebilirsiniz. İnsanın hep şöyle bir itirazı vardır: ben tek başıma ne yapabilirim ki; kendime yetmezken dünyayı değiştirmek fikri gülünç geliyor.
Böyle değil. Çünkü hiç birimiz tek başımıza değiliz. Bugün teker teker insanlar çoğunlukla düşük, negatif enerji ağı içinde yer alıyor ve dünyamızdaki olumsuzluklar, ıstıraplar her gün biraz daha artıyor. Bizim yapacağımız sadece pozitif tesir ağına geçmek ve o enerji ağını güçlendirmekten ibaret.