ASTROLOJİ Sana Bana Özel 

KUZEY AY DÜĞÜMÜ BALIK BURCU KADERSEL ASTROLOJİK ETKİLERİ

Kuzey Düğümü Balık Burcunda ve Kuzey Düğümü 12. Evde

Geliştirilecek Nitelikler

Bu alanlarda çalışmak gizli yeteneklerin ve becerilerin ortaya çıkmasına yardımcı olabilir.

• Yargılayıcı olmamak

•  Şefkat

•  Endişeyi Yüce bir Güce teslim etmek

•  Meditasyon ve içgözlem yoluyla zihni özgürleştirmek

•  Ruhsal yola odaklanmak

•  Olumlu sonuçlara güvenmek

•  Evrenle bağlantısını kabul ve tasdik etmek

•  Değişimi hoş karşılamak  

Geride Bırakılacak Eğilimler

Bu eğilimlerin etkisini azaltmaya çalışmak yaşamı daha kolay ve daha zevkli kılmaya yardımcı olabilir.

• Aşırı endişe tepkileri

• Aşırı analiz etmek

•  Saplantılı kaygı

• Ayrıntıların önemini abartmak

•  Eleştirici ilk tepkiler

•  Hata bulmak başkalarını haksız çıkarmak

•  Hata yapma konusunda aşırı endişelenmek

•  Bay ya da Bayan Kusursuz olmak

•  Nahoş durumlar içinde kalmak

•  Esnek olmamak

KAÇINILACAK TUZAK

Balık Kuzey Düğümü insanının farkında olması gereken Aşil’in topuğu onun düzen için duyduğu zorlayıcı gereksinimdir (“Yaşamımı sürdürmem, her şeyin benim yaşamın nasıl olması ve baş­kalarının nasıl davranmaları gerektiğiyle ilgili görüşüme uygun olmasına bağlıdır”), Ve bu onu sonu gelmez bir kusursuzluk ara­yışı tuzağına düşürebilir (“Eğer çevremdeki insanlar daha ku­sursuz olsalardı, rahatlayabilir ve güvenebilirdim”). Ama bu dipsiz bir kuyudur: Yaşam ve diğer insanlar asla bu insanın kendisini güvenli hissedeceği kadar uzun bir süre durağan bir kusursuz düzen hali içinde olmadığından, onun beklentileri sürekli gerilim ve endişeye yol açabilir. Yaşam ve başkaları asla onun kontrolü bırakmasına yetecek kadar ideal olmadığından, o sürekli ola­rak güvenmeyi ve mutlu olmayı erteler.

Sonuç, evrenin plânının onunkinden daha iyi olduğunu ve nasıl görünürse görünsün, her şeyin uygun bir biçimde geliştiğini kabul etmeyi içerir. Onun, Yüce bir Güce teslim olarak ve her şeyin gerçekten düzen içinde olduğuna güvenerek, “kusursuz düzeni” yaratabileceği tek yer kendi içindedir. İroni şu ki, Balık Kuzey Düğümü insanı, Sonsuza gözü kapalı güvendiğinde ve her şeyin onun daha büyük mutluluğuna katkıda bulunduğunu kabul ettiğinde, birden büyük tablonun farkına varır ve her şeyin nasıl onun yararına işlediğini hissetmeye başlar. O zaman, kontrolü bırakabilir ve mutlu olur.

BU İNSAN ASLINDA NE İSTER ?

Bu insanın aslında istediği şey, her zaman doğru olmak ve kendisinin ve başka herkesin zamanın yüzde yüzünde “plâna” uymak anlamında kusursuz olmasıdır. Ama o herkesin onun doğru olduğunu düşündüğü “plân “a tümüyle ve kusursuz biçimde uymasını ister. Önce o “plân”ın ne olduğunu bilmediğini kabul etmelidir. Katı fiziksel ve maddi plânlamadan vazgeçmeli ve da­ha büyük, ruhsal vizyona yeniden odaklanmalıdır. O, Yüce Güç’ ün bilgeliğine güvenerek ve ona teslim olarak, yaşam koşullarını gelişmekte olan şeyin gerçekten de “plân”ın bir parçası olduğu inancıyla izleyebilir. O zaman yol berraklaşır. Onun içi sükûnet­le dolar ve kendisini “plân”la uyum içinde hisseder, çünkü ruh­sal vizyon onun aradığı kusursuzluğun enerjisidir.

Balık burcu, aydınlanmış bilinç hallerine, tüm yaşamla birliğin okyanussal duygusuna hükmeder. Zaman zaman Balık Kuzey Düğümü insanı bir aydınlanma hali içine evrenle tam bir­leşme hali içine girmiştir. Onun yaşam amacı bu hali ruhen beslemek ve onu günlük deneyiminin bir parçası kılmaktır.

Yetenekler/ Meslek

Bu insanın kendi özel bürosu ya da yeri olmalıdır. O tek başına çok iyi çalışır ve bir vizyonun keşfedilmesini ve gerçekleştirilmesini içeren ve çalışmanın (araştırma, kütüphane çalışması ya da bilgisayar çalışması gibi) özel olarak yapıldığı projelerden zevk alır. Balık Kuzey Düğümü insanı, manastırlarda çalışmak ve yaşamak dâhil, ruhsal Gerçeğin bireysel olarak izlenmesini içeren herhangi bir meslekte başarılı olur. O özel hayalini başkalarına sunan harika bir ressam, zanaatkâr, oyuncu ya da müzisyen olabilir. O harika bir destekçidir de, çünkü “sahne arkası” faali­yetlerinde çok iyidir. O düzenli bir işte çalışsa bile, kendisine yalnız kalacağı ve içgözlem yapacağı bol zaman ayırmalıdır.

 Balık Kuzey Düğümü insanı, ayrıca, geçerli ayrıntıları fark etme ve bilginin anlamını analiz etme konusunda doğuştan yeteneklidir. O, geçmiş yaşamlardan gelen bu yetenekleri hayallerini gerçekleştirmek için kullandığında, doğal pratikliği ona yardımcı olacaktır. Ancak, eğer o ayrıntıya dikkat, derinlemesine analiz, mükemmeliyetçilik, ya da (muhasebecilik veya sistem analizciliği gibi) kesinlik gerektiren mesleklere girerse, büyük olasılıkla endişe ve huzursuzluk hissedecektir. Bu insan, mesleği bir vizyonu gerçekleştirmeye odaklandığında ve onu bu vizyonu gerçekleştirmek için pratik becerilerini kullanacak şekilde güçlendirdiğinde daha iyi durumda olur.

Balık Kuzey Düğümü İçin iyileştirici onaylamalar

•  “Her şey iyi ve her şey olması gerektiği gibi gelişiyor.”

 •  “Tanrı’nın ruhsal yönetimi asla uygunsuz olamaz.”

 •  “Sorunlarımı Tanrı’ya havale ettiğimde, kazanırım.”

 •  “Yaşamımı sürdürmem düzensizlik tarafından tehdit edilmiyor.”

 •  “Bu benim işim değil bu Tanrı’nın işidir.”

KİŞİLİK

Balık Kuzey Düğümü insanı birçok enkarnasyonu fiziksel şifacı ve yardımcı olarak geçirdi: Birçok farklı kültürde cerrah, doktor ve hemşire oldu. Bunlar onun odaklanması ve “işini doğru yap­ması” gereken kritik pozisyonlardı, çünkü bir kişinin yaşamı bu­na bağlıydı. Bu yüzden, bu enkarnasyonda o her şeyi kusursuz biçimde yapmaya çok bağlıdır ve bu konuda bir aciliyet duygusu hisseder. İşler plâna uygun gittiğinde, bu insan kendisini güvenli ve güçlü hisseder; her şey kontrol altındadır ve “operasyon” ba­şarıyla sürmektedir. Ama beklenmedik bir şey vuku bulduğun­da, o paniğe kapılır. Bilinçaltı olarak, o bir şey “ters” gittiğinde birisinin öleceğini düşünür.

Tıbbi personel olarak bu insan saptanmış kurallara ve yön­temlere bağlıydı hiçbir hata olamazdı. Bu yüzden, bu enkarnas­yonda o her şeyi tam ve kusursuz bir biçimde yapmaya aşırı bağlı­dır. Ve bu kusursuz davranış beklentisiyle yalnızca kendisini sıkıntıya sokmakla kalmaz, aynı katı standartları çevresindekilere de özellikle iş yerinde uygulama eğilimi gösterir. Belki de tıb­bi alanda çalıştığı geçmiş yaşamlarından ötürü, o sağlığına çok dikkat eder, kendisine hastalık bulaşmasından korkar ve çevre­sini tertemiz tutma ihtiyacı duyar.

Ayrıca, Balık Kuzey Düğümü insanının rahip, rahibe ve “Rahibe Teresa” gibi biri olarak kusursuz, “kitaba göre” davra­narak dünyada pratik hizmet verme yoluyla ruhsal gerçeği tem­sil ettiği enkarnasyonları olmuştu. O rol modeliydi; başkaları ruhani insanların nasıl davranmaları gerektiğini öğrenmek için ona bakmışlardı. Davranışları hayranlık ve ödüllerle sonuçlandı­ğından, o “kusursuz” olma ile maddi dünyada işlerin onun iste­diği gibi gitmesi arasında bilinçaltı bir ilişki kurar. Ancak, o geç­miş yaşamlarda bu insan biçim kusursuzluğuna “saplanıp kaldı” ve kendi iyileştirici gücünün özüyle teması yitirdi. Bu anlaşılabi­lir bir durumdu, çünkü o ayinler yapmalı ve her zaman belli bir biçimde giyinmeli ve davranmalıydı. Bu yüzden, bu enkarnasyonda o biçime bağlılığı bırakmak ve tekrar özle temasa geçmek istemektedir. Onun, geçmiş yaşam hizmetlerinden ötürü, huzur ve içsel doyum ödüllerine sahip çıkmasının zamanı gelmiştir.

ANALİTİK EĞİLİMLER

Geçmiş yaşamlarda, Balık Kuzey Düğümü insanı analiz işlemini aşırı kullanmış ve aşırı geliştirmişti, bu yüzden bu kez o her şeyi analiz etme eğilimiyle doğmuştur. O, sürekli olarak, nasıl işledi­ğini görmek için her şeyi analiz eder ve bunu anlayana dek tat­min olmaz. Zihni her zaman hızlı çalışır, çoğunlukla kendi hali­ne bırakılması gereken şeyleri analiz eder. Bir soğanı soyar gibi, o bir şeyi geride bir şey kalmayana dek kat kat soyar ve sonra kendisini boş ve endişeli hisseder. Bu enkarnasyonda, onun ara­dığı yanıtlan analiz yoluyla bulması programlanmamıştır.

Bu insan sorunları olası her yönden yoğun bir biçimde ana­liz eder, bu da diğer düğümsel gruplardaki insanları çıldırtır! O ters gidebilecek her şeyi kendisinin kontrol edemediği şeyleri dü­şünür. Bir kez o kaygılanacak bir şey olduğuna karar verdiğinde, bu onu gergin, çılgın bir hale sokar ve o bu halden kurtulmakta çok zorlanır. Şimdiki zamanda ne olacağından çok, gelecekte ne olabileceği onu kaygılandırır. Kaygılarının büyük bir çoğunluğu hiçbir zaman gerçekleşmez, ama bu onun sürekli bir endişe hali içinde yaşamasını önlemez.

Onun, düşündüğü “en kötü durum Senaryoları”nın gerçek­leşmesinin olası olmadığını görememesinin birkaç nedeni vardır: (1) O, korkuları sonucu önleyebilecek yeni içgörüleri ya da ey­lemleri dikkate almaz; (2) dış müdahaleye izin vermez ve (3) en önemlisi, sezgisinin geleceği doğru olarak “hissetmesine,” ger­çekten endişelenecek bir şeyin olup olmadığını hissetmesine izin vermez. O, geleceğe uyumlanıp onu “hissetmek” için düşünme­yi durdurmalıdır.

Balık Kuzey Düğümü insanı, aşırı analiz etme eğiliminden ötürü birçok sorunla karşılaşır. Örneğin, onun bir vizyonu var­dır ve sonra o, evrenin onu kendi yoluyla geliştirmesine izin ver­meden onu gerçekleşmeye zorlar. O bir patikayı görür, ama o yo­lun tümü olmayabilir; o yalnızca dar bir patika olabilir. Belki bir kişi o yöne gidebilir, ama işin içinde başkaları da olduğunda, bu daha geniş bir görüşü gerektirir.

Bu insan uygulamaya o denli alışıktır ki, eldeki göreve çok dar bir açıdan odaklanır ve diğer koşulları hesaba katmaz. Onun için en iyi yol işler onun plânına uygun gelişmediğinde geri çe­kilmektir. Paniğe kapılmak yerine, o, farkında olmadığı daha yük­sek bir plânın gelişmekte olabileceğini kendi kendisine hatırlat­malıdır.

YANITLARA SAHİP OLMAK

Kaos durumlarında düzen yaratarak geçirilmiş enkarnasyonlardan ötürü, bu insan her zaman yanıtlara sahip olması gerektiği duygusuyla doğmuştur. Bu yüzden, o sürekli olarak hem kendi­si hem de başkaları için şifa yaratmanın ve düzeni sağlamanın yollarını arar. Bir sorunla karşılaştığında gerilmeye başlar ve ya­nıtı bulmaya çalışır o zaman durum kötüleşir ve onun endişesi artar. Onun “doğru yanıtı” bulamadığı için hissettiği yetersizlik duygusunu aşması günler alabilir.

İroni şu ki, bu insan yanıtlara erişebilir haldedir, ama bunu ancak önce kendi başına yanıtlara sahip olmadığını kabul etti­ğinde yapabilir. O sorunu Yüce bir Güce teslim etmeli ve anali­tik süreciyle değil sezgisel süreciyle gelen içgörülere açık olmalıdır. O zaman “doğru” yanıtlar ya bir içgörü biçiminde ya da o du­rumda genel bir esenlik duygusu olarak gelir.

Örneğin, Avrupa’da yıllarca eğitim görüp, insanlara şarkı söylemeyi öğretmeye yönelik geleneksel teknikleri çok iyi öğren­miş olan Balık Kuzey Düğümlü bir müşterim vardı. Ama bu ha­nım bu teknikleri öğrencilerine uyguladığında, sonuçlar düş kı­rıklığı yaratıcı ve zaman tüketici olmuştu. Ancak o gevşemeye ve öğrencilerinin bireysel vokal bozukluklarının varlığına nüfuz et­mesine izin vermeye başladığında ve “sorunu” Yüce bir Güce tes­lim ettiğinde, her bir kişinin sesini açmak için gereksindiği pers­pektifi ona nasıl ileteceğini sezgisel olarak görebildi. İronik bir biçimde, “yanıtı” hemen bilmek zorunda olduğunu hissetmeye­rek, o bilinçaltının yanıtı bildiğini ve kendisinin öğrencilerinin seslerini geliştirme konusunda gerçekten yetenekli olduğunu an­ladı.

BENLİK KAVRAMI

Balık Kuzey Düğümü insanı her zaman nereye “ait” olduğunu anlamaya çalışır: Onun içine uyduğu yuvası nerededir, onun işi nedir, başkalarına nasıl uyar? Bu baskı yapıcı dürtü, onun işi ya da görevinden ayrı bir değeri olmadığı içsel duygusuna dayanır ve tanımlanmama fikri onun için dehşet vericidir.

Onun aradığı şey (azami güvenlik), kendi içinde nereye “uy­duğudur”. O bunu fark edene dek, boşuna bir arayışla zaman ve enerji harcar, çünkü bu enkarnasyonda onun somut bir pozisyo­na uyması programlanmamıştır. O, “uyduğunu” hissetmek için, yaşamın ruhsal boyutuna erişmelidir; bu meditasyonun, gevşe­me tekniklerinin, yoganın ve ruhsal uğraşların çok değerli olduğu yerdir. Bu uygulamalar onun dikkatini içinde tüm somut, mad­di şeylerin var olduğu soyut, ruhsal çerçeveye odaklar.

Maddi dünyada olup bitenlerin ardındaki ruhsal atmosfere odaklanmak, bu insana başkalarıyla birleşmenin rahat ve gü­venli bir duygusunu verir ve onun vizyonunu daha geniş bir farkındalığı içerecek vuku bulan her şeyin bütünlüğü duygusunu içerecek şekilde genişletmesine yardımcı olur. O, kendi içinde bütünlüğü ve dinginliği deneyimlerken, yarattığı atmosferin gi­derek daha çok farkına varacaktır. Kendi enerji alanıyla özdeş­leşmeyi öğrenerek, her nereye gitse onu çevreleyen atmosfere “uyabilecektir.”

MÜKEMMELİYETÇİLİK

Balık Kuzey Düğümü insanı, o kadar çok enkarnasyonu “kusur­suz” olması gerekerek geçirmiştir ki, bu enkarnasyona bilinçaltı­na gömülü olan bir “kusursuz ol” talimatıyla gelmiştir. O her za­man “Bay ya da Bayan Kusursuz” olması gerektiğini düşünür. İyi haber şu ki, bu enkarnasyonda onun hatalar yapması uygun­dur. Aslında, onun kusursuz olmasına izin verilmemiştir onun “kusursuz” imajını bozmak için her zaman son dakikada bir “ak­saklık” ortaya çıkar. Bu, evrenin ona bu enkarnasyonda hatalar yapmasını, insan olmasının ve kendisi olmasının pekâlâ oldu­ğunu hatırlatmasıdır.

Plânlama

Bu insan gerçekten plânlama meraklısıdır. O gitmek istediği ye­re odaklanır ve oraya nasıl ulaşacağını tam olarak plânlar. Son­ra, geçmiş yaşamlarda gözlerini ayrıntılardan ayırmamaya alış­mış olduğundan, plâna aşırı bağlılık gösterir ve vizyonu gözden kaybeder! Plânında en küçük bir değişiklik onu “altüst” edebilir, çünkü bu durumda istediği şeyi elde edemeyeceğini düşünür.

O, her şeyi “tam doğru olarak” yaparsa, dünyasını kontrol altında tutabileceğini düşünür. Ayrıntıya dikkat etmesine rağmen, dünyası yıkılmaya başladığında (karısı onu terk eder, işi batar, çocuk sorunlar yaratır, vb.) şok geçirir. Tam o plânlarını tümüyle oluşturduğunda, yaşam onun karşısına her şeyi sarsacak beklenmedik bir şey çıkarır. Bu, evrenin ona onun hedeflerine erişme yöntemine katı bir biçimde bağlanmasının iyi sonuç vermeyeceğini bildirme biçimidir çünkü o kendisini yol boyunca vuku bulan beklenmedik şeylerin eğlence ve serüveninin dışında bırakmaktadır. O aklını tam olarak ne istediğine taktığında, vuku bulabilecek en iyi şey onun önyargılı fikirleri tarafından sınır­lanır.

Örneğin, bu düğümsel gruptan bir insan ve onun bir dostu New York’tan Los Angeles’e gitmek isteyebilirler. Balık Kuzey Düğümü insanı muhtemelen tüm rotayı direkt ve pratik bir biçimde plânlayacaktır. Yola çıktıklarında, dost ileriye bakar, rotaları üzerinde bir kar fırtınasıyla karşılaşabileceklerini görür ve başka bir rotayı izlemelerini önerir. Balık Kuzey Düğümü insanı muhtemelen buna bozulacaktır: O tümüyle kendi plânına bağlıdır ve eğer tam olarak o rotayı izlemezlerse Los Angeles’e hiçbir zaman varamayacaklarından korkar.

Bu insanın aşırı plânlama eğilimi vardır; o kendisini kısa bir zaman içinde çok şey yapmaya zorlar. Ancak, çözüm, zamanını tüm faaliyetlerine yetecek şekilde düzenlemekte değil, hiç düzenlememekte sadece, kendisini eylem içinde gözlemlemekte yatar. Bu yaklaşım onun yaşamına kolaylık ve denge getiren doğal ve uygun bir zaman dağılımını yaratacaktır.

Balık Kuzey Düğümü insanının bu süreci teşvik etmek için yapabileceği bir şey, bilinçli olarak daha az yapmaktır: Daha az plânlamak, daha az programlamak ve daha fazla spontaneliğe izin vermek. Bu şekilde o vizyonuyla en iyi biçimde temasta kalabilir, bu da onun zamanını daha üretken bir biçimde kullanmasına yol açacaktır. O daha güçlü bir amaç duygusuna ve o amaca nasıl ulaşacağı konusunda daha esnek bir fikre sahip olmalıdır. Eğer o her şeyin akmasına izin verirse, bu onu içsel bir eminliğe, her şeyin yolunda gideceği bilişine götürür.

ELEŞTİRİ

Balık Kuzey Düğümü insanı aşırı yargılayıcı olma eğilimindedir. O başka herkesten çok kendisine karşı daha sert davranır ve “doğru ya da yanlış”ı böyle sürekli olarak yargılamak gerilime ve suçluluk duygusuna yol açar. Yakın olduğu insanların başına ge­len şeyler de dahil, o çevresinde “ters” giden her şeyden kendisi­ni sorumlu hisseder. Kusursuz davranmadığı için sorunlara ken­disinin neden olduğunu hisseder. Bu onun, yaşamında başkaları için sorunlara neden olma korkusuyla yapıcı değişiklikler yapamamasına yol açabilir.

Bu insan kendi kendisine empoze ettiği imaja uygun düş­meyen küçük şeylerden ötürü kendisini suçlama eğilimindedir. O yanlış davranmaktan nefret eder ve bir hata yaptığında kendisine karşı çok sert davranır. O hatayı analiz etmek, onu neden yapmış olduğunu mantığa göre açıklamak ve kendisini açıkla­mak ister. Onun için, “Özür dilerim, bir hata yaptım,” demek çok zor olabilir. Geçmiş yaşamlardan gelen mükemmeliyetçiliğinden ötürü o, bilinçaltında, temsil ettiği ideale kötü yansıyan bir biçim­de davranmanın korkusunu taşır. Bu yüzden, bu yaşamda “doğ­ru olmak” ona neredeyse kutsal bir yükümlülük gibi gelir.

İroni şu ki, o bir hata yaptığını kabul ettiğinde, güç pozisyonunu kazanır, çünkü o Gerçeğin içinde durmaktadır. O zaman yalnızca şöyle diyebilir: “Bir hata yaptım ve şimdi ne yapacağız?” Bu insan kusursuz olma çabası içinde kendisini hırpaladığında, kendisi ve çevresindeki herkes kaybeder. O aradığı huzuru bul­mak için tüm yargıları bırakmalıdır.

O her ne zaman, “İyi bir iş yapmadığım için buna neden oldum,” dese, geçmiş yaşamlardan gelen Aşil’in topuğuna bağlanıyor olur. Her ne zaman kendisini ya da bir başkasını bir idealle kıyaslayarak yargılamaya başlarsa, yolun dışına çıkmış olur. Evren onu “aptalca hatalar yaptığı” durumlara sokarak ona alçak­gönüllülüğü öğretmektedir, böylece o kusursuz olma ihtiyacın­dan kurtulabilir ve “bir şeyin yanlış olduğu” fikrini aşabilir. Hiçbir şey yanlış değildir; her şey yalnızca “olmaktadır.” O bunu idrak ettiğinde ve yaşamın Akışına uyduğunda, doğru yolda olur. O zaman, o olayların doğal gelişimi içinde kendi güveniyle şifalandırma pozisyonunda olur.

Onarmak

Balık Kuzey Düğümü insanı son derece ciddidir, çünkü daima onu onarabilmek için bozuk olan şeye odaklanmış haldedir. O, o denli aşırı farkındadır ki, “düzgün, kesintisiz akış”tan herhangi bir sapma olduğunda paniğe kapılır ve eleştirici, endişeli ruh hali çevresindeki herkesi rahatsız eder, hatta altüst eder.

Geçmiş yaşamlardaki çalışması ona çok dar bir odak vermişti ve bu yaşamda da o dar bir biçimde odaklanma eğilimindedir. Sorun, kısmen, onun dikkatini nereye yönelttiğiyle ilgilidir: O dikkatini somut düzeyde olup bitenin ayrıntılarına verir. Çoğu kez, kafasını bir soruna takar, çünkü o soruna, başka bir şeyi gö­remeyecek kadar çok yakındır. O, yüzünü cama yapıştırmış bir çocuk gibidir. O bir soruna bu şekilde, düzeni sağlayamadığı için kendisini etkisiz ve düş kırıklığına uğramış hissederek saplanıp kaldığında, kafasını “uygunsuz” görünen bir ayrıntıya kolayca takabilir. Bu kurtulması zor bir gerilim ve kaygı haline yol açabilir bir köpeği kemiğinden ayırmaya çalışmak gibi!

İronik bir biçimde, bu ikilemden çıkış yolu onun odaklan­ma yeteneğinde de bulunur: Bu insan, sorunun mekanikleri yerine, durumu Yüce bir Güce teslim etmeye odaklanmalıdır. Bu enkarnasyonda, o fiziksel dünyadaki sonuçlara bağlandığında, ilişkilerini ve yaptığı her şeyi etkileyen sinirli bir sabırsızlığa yenilir. O kadar gerginleşir ki, bu onun midesini adeta bir düğüme dönüştürür. Midesinde bu kasılmayı hissettiğinde, bu ona durumdan geri çekilmesini ve onu oluruna bırakmasını söyleyen bir işarettir.

Bazen kendini o durumdan ayırmanın en iyi yolu şu onaylamayı söylemektir: “Her şey yolunda ve her şey olması gerektiği gibi gelişiyor.” Durumu aşırı analiz etmeyi bırakmak ve ge­reksindiği psikolojik mesafeyi elde etmek için, onun bunu birkaç kez söylemesi gerekebilir. Sonra o durabilir ve ona neyin geldiği­ni görebilir. Onun hiçbir şeyi çözmesi, anlaması gerekmez; o sadece neyin geldiğini görmelidir. Sorunu Yüce bir Güce teslim ederek ve sadece durumun içinde olarak, şifa enerjisi ortaya çıkar ve uygun çözüm ilişkili olan herkesin gözleri önüne serilir.

Örneğin, kayınvalidesi kırıcı ve kaba bir biçimde konuşan Balık Kuzey Düğümlü bir kadın müşterim vardı. Eğer müşterim onu ziyarete gitmezse, kayınvalidesi savunmaya geçiyor ve bunu kişisel olarak alıyordu. Onun alkolle sorunu vardı ve genellikle çevresindekilerin kendi hayatlarını yaşamak isteme konusunda suçluluk duymalarına neden oluyordu. Müşterim, yıllar boyunca bu kadının kendisini daha iyi hissetmesine yardım etmeye çalıştı, ama başarılı olmadı. Sonra birden, müşterim ona yardım et­meyi kestiğinde, kayınvalidesi bir terapiste gitmeye başladığını söyledi ve ailenin her üyesinin bu tedavinin bir parçası olarak ona eşlik etmesini rica etti. Müşterim çok heyecanlanmıştı ve kayınvalidesini tümüyle destekledi. Onu en çok şaşırtan şey, bunun ancak o durumu olduğu gibi kabul ettikten, yardım etmeye çalışmayı bıraktıktan sonra gerçekleşmesiydi: O, “Ben bir şey yapmadım!” dedi.

Bu insan bir sorunu gerçekten bıraktığında ve yoldan çekildiğinde sihirli sonuçlar meydana gelir. O, dünyanın onun katılı­mına bağlı olduğunu düşünür ve kendisi katılmadığında ve işler yine de hallolduğunda şaşırır. Onun müdahalesi olmadan her şey yerli yerine oturduğunda, o bunu kişisel olarak alabilir: “Yani, bensiz idare edebileceklerini mi söylüyorsun?”

SAPLANTILI OLMA

Balık Kuzey Düğümü insanının çoğunlukla saplantılarla onun hayrına olmayan zorlayıcı zihinsel kalıplarla sorunu vardır. Ya da zihninin onun bir durumu analiz etmeyi sürdürmesine, ama iç huzuru veren bir çözüm bulamamasına neden olan saplantılı bir niteliği olabilir. Bazen, ansızın, sorun ya da bağımlılık ortadan kalkacaktır. Onun için en iyi yol, bunun nedenini analiz etmemek, yalnızca sorunun ortadan kalktığını görmek ve bilinçli olarak takdir ve şükran duygularını ifade etmektir. O, armağanı analiz etmemeli, sadece kabul etmelidir.

O “neden”e kafayı taktığında, bunu sorunun geri dönebileceği korkusuyla yapar. Ama onu analiz etme sürecinde, çoğunlukla sorunu tekrar çeker. Onun için en iyi yol “nedeni” anlamak zorunda olmadan olumsuz koşulların yaşamında yok olmasına izin vermektir. O, yaşam harikasını takdir etmeyi, her şeyin nasıl birlikte aktığını görmeyi ve yaşamın ona getirdiği çözümler karşısında huşu duymayı öğreniyor.

ÜSTÜNLÜK: ROL MODELİ

Geçmiş yaşamlarda bu insan her zaman “doğru” olmanın çevre­sinde dönen bir ego kabuğu geliştirdi. Doktorlar ve cerrahlar tanrılar gibidir: Herkes onlara saygı duyar ve onlar için kendi rek­lamlarına ortak olmak kolaydır. O zaman, başka insanlara hizmet etme süreci egoyu güçlendirip besler hale gelir.

Bu yüzden, Balık Kuzey Düğümü insanı çoğunlukla, bu enkarnasyona bir üstünlük kompleksiyle gelir. O bir rol modeli (öğretmen, papaz, itfaiyeci, polis memuru, vb.) olması gerektiğini hisseder, çünkü şu ya da bu şekilde, o insanlığın deneyim akışına belli bir değer getirmesi gereken bir arketipi temsil eder. Bir rol modeli olarak, kusursuz olması gerektiğini hisseder. Ama her şeyi kusursuz biçimde yapmak üstünlüğü ima eder ve bu da bu in­san için sonun başlangıcıdır. Bu hem onun oynadığı rolün kapanına kısılması açısından, hem de gücünü başkalarının ona karşı cephe almalarıyla sonuçlanacak biçimlerde kötüye kullanması açısından geçerlidir.

O, yaptığı işle ya da hizmetle güçlü bir biçimde özdeşleşir. Çalışmaya dalabilir ve kendisini ondan ayıramayabilir. İşten ayrılmadan önce “bir ayrıntıyı daha” gözden geçirmekle başlayan şey, çok geçmeden işkoliklik sendromu haline gelir. İşi onu tutsak etse de, o kendisini saplantılı olarak görmeyebilir o “sadece, yapılması gereken şeyi yapmaktadır.” Bu insan, işiyle özdeşleşmeyi bırakmalıdır; o zaman, kendisini bu kadar kaybetmeden iyi bir iş yapabilir. O, işine uzun saatler harcamasa bile, iş hakkında kaygılanarak epey zaman harcayabilir. Her iki durumda da, iş onun yaşamının merkezini oluşturur ve tüm yaşamını kaplar.

Balık Kuzey Düğümü insanı, emrinde çalışanlar ya da çalışma arkadaşlarıyla ilgili olarak da zorlanır. Onun için başkalarının davranışlarını kontrol etmeyi bırakmak zordur o başkala­rının işi yapabileceklerinden emin değildir. Bu insan, onun bir işi yapmanın “doğru yolu”yla ilgili fikrinin diğer kişinin fikrinden farklı olabileceğini, ancak, her iki yolun da iyi sonuç verebileceğini öğreniyor. O, insanlara farklı tarzlara sahip olma serbestliğini vermelidir. Ayrıca, başkalarının “işin nasıl yapılacağını” öğrenmekte olabileceklerini de anlamalıdır o herkesin en iyi yolu bilmesini bekleyemez.

Bu insan, dünyada yapılacak belli bir görevi olduğundan başkalarından ayrı kalması gerektiğini hisseder. Eğer başkalarıyla eşit olmasına ve duygusal ilişkiye girmesine izin verirse görevini unutabileceğinden ve bunun onun benlik tanımını yok edebileceğinden korkar. Rolünü oynamak için o maskeyi yüzün­de tutmalıdır, çünkü maskeyi bırakmak ve duygularına kapılmak, onu bir rol modelinden çok, toplumsal bütünün bir parçası yapacaktır.

Aslında, o bir rolü gerçekten oynadığında, o rolü oynamasını bekleyenleri kendisine çeker. Birisi, “Benim için bu ol,” dediğinde, bu onun egosunu besler, ama sonra o role kısılıp kalır. İroni şu ki, o dünyaya daha yüksek bir enerji getirmektedir, ama bunu ego düzeyinde yapmaya çalıştığı sürece etkisiz olur. O, bir şey yapmak yerine, gerçekte kim ise o olması gerektiğini öğreniyor.

Görev ve Suçluluk Duygusu

Balık Kuzey Düğümü insanı düzen yaratmak amacıyla bir görev duygusuna bağlıdır. O, belli bir rolü oynaması ya da belli bir ritüeli veya rutini uygulaması gerektiğini ve bu görevi ya da hizmeti yapmanın onun sorumluluğu olduğunu düşünür. Ona göre, Akış’ın parçası olmak hiç kimse olmamayı kabullenmek anlamına gelir. Ancak, hiç kimse olmamayı kabullenmek ona görevini yapmadığını düşündürür ve bu da onda suçluluk duygusu yaratır. “Eğer görevimi yapmazsam, yanlış bir şey yapıyorumdur.” Bu, tümüyle onun zihninde olan ve kendi kendisini sürdüren bir döngüdür. Bu onun başkalarından üstün olduğu ve bu yüzden yüce bir misyonu olduğu fikrine dayanır.

Onun bu devreden çıkması için bir şeyin onu “sarsması” ve kendi insanlığını kabullenmeye zorlaması gerekir. O kendisini gerçekten kontrolü dışındaki bir duruma karışmış bulabilir. Alçakgönüllülük ve kabullenme onun tek çıkış yoludur; kusursuzluk/görev/suçluluk duygusu kısırdöngüsünü kırmasının tek yoludur. Bir noktada, bırakmak şöyle demek anlamına gelir: “Evet, sanırım, ben kusursuz bir iş yapamam. Sanırım, bunu Tanrıya bırakmalıyım.” İşte o zaman onun bilinci değişir ve o çok daha geniş bir vizyonu görebilir.

GEREKSİNİMLER

TANIMLAMALARI VE YAPIYI BIRAKMAK

Balık Kuzey Düğümü insanı her şeyin ayrıntılarını fark eder ve her şeyi sınıflandırmak ister. Bunu, kısmen, tanımlanmamış bir duruma girmek onu çok rahatsız ettiği için yapar. O kendisini dengeli hissetmek için kim olduğunun rolünün, işinin, verdiği hizmetin, rutininin, kurallarının ve düzenlemelerinin katı bir tanımlamasına ihtiyacı olduğunu düşünür. Ama gerçekte, o ne kadar az benlik tanımlamasına sahip olursa, o kadar daha iyi durumda olur, çünkü bu durumda onun kendisiyle daha çok te­mas halinde yaşaması ve çevresinin iniş çıkışlarına daha az bağlı olması kolaylaşır.

Bu insan nereye gitmek istediğini bilmek ile oraya nasıl varacağını katı bir biçimde tanımlamak arasındaki farkı görme­lidir. Tanımlanmış bir amaç duygusuna, bir hedefe ya da bir viz­yona sahip olmak onun için sağlıklıdır ve ona gereksindiği dengeyi verir. Ancak, onun o hedefe ulaşma vasıtalarıyla ilgili fikir­leri akıcı ve esnek kalmalıdır onun neye ihtiyacı olacağını ya da bunun nasıl gerçekleşeceğini kim bilir? O, neyin gerekeceğiyle il­gili önyargılı fikirleri bırakmalı ve hedefe odaklanmış kalmalıdır. O, katı tanımlamaların deneyimini sınırlamasına izin vermek yerine, deneyimin tanımlamadan önce gelmesine izin vermeyi öğreniyor.

Doğuştan gelen her şeyi tanımlama eğilimi esnek tutuldu­ğunda onun yararına olabilir. O, şimdiki koşulların özel hayalle­rine en iyi şekilde nasıl uyduklarını görmek için onları kabaca tanımlayabilir. Ama bu geçici bir tanımlama olmalı, o daha çok bilgi elde ettikçe gelecekteki ayarlamalara açık tutulmalıdır. Eğer onun bir durumu tanımlamasının ardındaki güdü kendisinin ne­reye “uyduğunu” görmekse, o kaybedecektir, çünkü tanımlama bir sınırlama haline gelir. Eğer güdü, onun o durumu vizyonu ile en iyi biçimde nasıl ilişkilendirebileceğini görmekse, o kazanacaktır, çünkü bu durumda o yeni bilgi ve görüş alabilir.

Değişimi Kabullenmek

Balık Kuzey Düğümü insanı önceden tahmin edilebilirlik ve ru­tinle rahattır ve her türlü değişime doğal olarak direnir. Hatta bir terfiyi bile, eğer o beklenmedik bir şeyse, direnişle karşılaya­bilir! O kendi sistemlerine bağlıdır, bu ona bir güvenlik duygusu verir. Ne yazık ki, bu onun yaşamın nimetlerini özgürce deneyimlemesini engelleyen bir katılığı uyandırabilir.

Bu enkarnasyonda, bu insan “bilinen”i sımsıkı tutmayı bı­rakmayı ve değişimi isteyerek karşılamayı öğreniyor. O bunu an­cak, “bilinmeyen”le ilişkisini bilinçli olarak düşündüğünde yapa­bilir. Eğer o bilinmeyenden korkarsa, onun en yüksek hayrına karşı olsa bile, rutinlerini sürdürmeye çalışacaktır. O bir durum­da mutsuz olduğunda ya da koşulları değişmeye başladığında, kollarını kabullenmeyle açmalıdır. Sonuçta, belki de şimdiki du­rum onu daha iyi bir şey beklediği için bozulmaktadır. Eğer o bi­linmeyenle karşı karşıya olduğunu kabul edebilirse, çevresinde ortaya çıkan şeyi daha yüksek bir doyum düzeyine doğru bir adım olarak görebilir.

Gerçekte, bu insan çok kolayca sıkılır onun kendisini canlı ve diri tutmak için değişikliğe ihtiyacı vardır. Sinir sistemi o ka­dar hassastır ki, eğer değişime direnmeye ya da çevresini kontrol altında tutmaya çalışırsa, aşırı yük yüklenir ve fiziksel ya da psi­kolojik olarak rahatsızlanmaya başlar. Bu yüzden, o ne kadar ça­buk gevşeyebilir ve kendisini değişikliği kabullenmeye açarsa, o kadar mutlu ve huzurlu olacaktır. Onun yapması gereken şey, yaşamından akan değişikliklerin ona yeniden pozisyon aldırmasına ve pürüzleri gidermesine izin vermektir. Nehir boyunca yu­karı gitmeye çalışan bir sürat teknesinde olmak yerine, o bir ka­no almalı ve akıntının yönünü izlemelidir. O hâlâ kanoyu yön­lendirebilir, ama akıntıyla mücadele etmesi gerekmez.

Örneğin, bu düğümsel pozisyonda bulunan ve yanına oğlu­nu alarak sabahki idman yürüyüşünü daha zevkli kılmaya karar veren bir erkek müşterim vardı. Birkaç sokak sonra onlar dur­gun bir suyla karşılaştılar. Oğlu durup bakmak istedi, ama müş­terim yürüyüşü sürdürmek istedi. Oğlunun gözleri buğulandı ve “Ben yoruldum. Yürümek istemiyorum,” dedi. Müşterim, du­rum plânladığı gibi gitmediği için düş kırıklığına uğrayarak, oğ­lunu eve geri götürmek ve bir daha yürüyüşe çıkarmamakla teh­dit etti. Üzülen çocuk yere oturdu ve suya baktı. Sonunda müş­terim, oğluyla birlikte o suya bakana dek yürüyüşünü sürdüre­meyeceğini kabul etti. Sonuçta bu güzel bir yürüyüş oldu! Onlar karıncalara, cam parçalarına ve taşlara bakmak için durdular ve sonunda birkaç kilometre yürüdüler (müşterim kalbini çalış­tırmak için yol boyunca bazı tepelerden yukarı aşağı koştu). O, yürüyüş egzersizini plânladığı gibi yapamamıştı, ama oğluyla za­man geçirdi ve daha önce yüzlerce kez yanından geçtiği ama yü­rüyüşe aşırı odaklanmış olduğundan hiç fark etmediği manzara­ları gördü. Yaşam her zaman planlandığı gibi gitmez, ama eğer bu insan yaşamın gidiş biçimiyle işbirliği yaparsa, plândan alaca­ğını düşündüğü zevk gerçekten olup biten tarafından artırılır.

Evrensel AkIŞ ve Zamanlama

Balık Kuzey Düğümü insanı her zaman oradan oraya koşuştu­rur. Muazzam odaklanma yeteneğine karşın, çoğunlukla çok az zamanda çok fazla şey yapmaya çalıştığından, onun zamanlama­sı biraz pürüzlüdür. İşte bu yüzden o bir yere vaktinde yetişmek­te zorlanabilir; oysa genellikle dakiktir, çünkü bu “sosyal kural­lardan” biridir. Yine de, o sık sık bir günde yeterli saat olmadığı­nı düşünür.

Bu ikilemin çözümü, onun Akış’ın hızına yaşamın doğal gelişiminin zamanlamasına uyana dek yavaşlamasıdır. Evrensel Akış’ın kendi zamanlaması, frekansı ve hızı vardır; insan onunla uyum içinde olduğunda, yaşamı doğal bir kolaylıkla akar. Olay­lar, insanın onlarla başa çıkmaya hazır olduğu zamanla eşzamanlı olarak vuku bulur görünür ve kişi kendi kalp atışlarının ritminde yürüdüğünde daha az pürüzle karşılaşır.

Böylece, yavaşlayarak ve daha az şey yaparak bu insan da­ha çok şey başarır. O böyle çılgınca bir hızda iş gördüğü için yay­dığı frekans Akış’ın frekansına uymadığında, onun çevresindeki şeyler “aksamaya” başlar. O, “hedefi ıskalar;” birden bir taş du­varın önüne gelir ve şaşırır: “Neden işleri tamamlayamıyorum?”

O bu tip bir dirençle karşılaştığında, en iyi şey yavaşla­maktır. Bu diğer insanların ya da yeni fikirlerin ona yardıma gelmesine olanak verir. Yavaşlayarak, o kendi evreninin diğer bölümleriyle senkronize olur; frekansı çevresinde olup bitenlerle uyum içine girer ve o Akış’ın bir parçası haline gelir.

Huzur Bulmak

KENDİNİ ARINDIRMA

Balık Kuzey Düğümü insanı, kendisini bilincini gerçekten dö­nüştürebilecek bir enerjiye açmadan önce, kendini arındırma ih­tiyacı hisseder. Ama bu sonu gelmez bir süreç olabilir. Bu insan kendisinin daha yüksek enerjilere açılacak kadar yeterince saf olduğunu ya da davranışının yeterince kusursuz olduğunu asla düşünmez. Üstelik onun kendini arındırmaya yaklaşımı davra­nışla ilgili katı kurallara dayanır. O, kendi beklentilerini karşıla­yacak şekilde yaşamaya çalışır, kendisini “arındırmak” için “görev” namına engelleri zorla aşmaya çalışır. Ama gerçekte, onun gereksindiği arınma kendi kendini sınırlayıcı tanımlamaları bı­rakmaktır. O, kimliğini işlevinden ayırmayı öğreniyor: Onun işi onu tanımlamaz; görevi onu insan yapmaz.

O, özlemini çektiği daha yüksek bilinç âlemlerine erişmek için, belli bir rolü oynayan belli türde bir kişi olmayla ilgili tüm benlik tanımlamasını bırakmalıdır.

Balık Kuzey Düğümü insanı dünyevi yeterliliği zaten geliş­tirmiştir; bu enkarnasyonda onun öncelikle gevşemeye ve içsel huzuru bulmaya ihtiyacı vardır. Ama sürekli zihinsel faaliyetten (çevresindeki her şeyi analiz etmeye ve “kusurlu” olarak algıla­dığı şeyleri ya da kişileri “onarmaya” çalışmaktan) ötürü, o ço­ğunlukla sürekli bir stres ve gerilim içindedir. O, içsel huzuru bulmak için gereksindiğini düşündüğü bu değişiklikleri uygula­maya çalıştığından, sürekli olarak gergindir.

Bu insan, kendi içine yönelerek kaygılarını gidermek için tek başına zaman geçirmelidir. O, onu kaygılandıran meseleyi kendi içine çekmeli, onun hakkında düşünmeli, onu hissetmeli ve onu bırakmak için içsel bir süreç geçirmelidir. Balık Kuzey Düğümü insanının bu özel içsel arınma sürecine ihtiyacı vardır ve o bunu ancak yalnız olduğunda yapabilir.

O kendisini her şeye bu kadar kaptırmayı bırakabildiğinde, karşılaştığı her bir duruma karşılık verişini objektif biçimde izle­meye başlayabilir. Bu süreçte, onu maddi kata tutsak eden bağlı­lıklar dağılmaya başlayacaktır. Onun içindeki, olayların doğal akışına direnen her şey dağılmaya başlayacaktır ve onun ger­çekten ihtiyaç duyduğu kendini arındırma sadece budur.

O, gerilimini gidermeye zaman ayırmadan çevresiyle etki­leşimde bulunmaya çalışırsa, endişelendirici düşünceler ve kaygı­larla uğraşmayı sürdürecektir. Onun yalnızlık ve meditasyon ih­tiyacı o ve ona yakın olanlar tarafından anlaşılmak ve buna saygı gösterilmelidir. Gerilimden kurtulmak ve içsel mutluluğunun artmasını sağlamak için, o düzenli olarak meditatif bir faaliyet­te bulunmalıdır.

TESLİMİYET

Dış dünyada işler “ters gitmeye” ve o kendisini gergin hissetme­ye başlar başlamaz, Balık Kuzey Düğümü insanının yapabileceği en iyi şey, bunu, geri çekilip uzaktan ikinci bir kez bakmanın za­manının geldiğini gösteren bir “işaret” olarak kabul etmektir. Onu şaşırtan bir biçimde, o çoğunlukla daha azın daha iyi olduğu­nu görecektir. O daha çok enerji uyguladığında, ağa daha çok do­lanır, kendisini daha endişeli hisseder ve daha çok hata yapar. Dışsal sorun düzelmek yerine daha kötüye gider göründüğünde, o en nihayet öylesine düş kırıklığına uğrar ki, ellerini havaya kal­dırır ve teslim olur.

Bu insanın hemen başlangıçta teslim olması çok daha iyi olur. Onun en büyük araçlarından biri, teslim olma süreciyle ken­di ruhsallığına açılma yeteneğidir. Yaşamında ne vuku buluyor olursa olsun, o Sonsuz’un ondan yana olduğuna ve onun için da­ha iyi bir şeyin gelişmekte olduğuna güvenmelidir. O söz konusu durumun çözümünü Sonsuza devrettiğinde, kendi bilincinde olayların onun daha çok yararına olacak biçimlerde nasıl halledi­lebileceğini görmesini sağlayacak daha yüksek bir yere genişler.

Örneğin, benim bu düğümsel pozisyonda bulunan ve küçük bir bakımevinin sahibi olan bir müşterim vardı. Bu hanım ken­disini işin ayrıntılarına giderek daha çok kaptırdı, öyle ki sonun­da ailesine, eğlenceye, oyuna ayıracak zamanı kalmadı. Beklenmedik bir biçimde, onun bakımevi için tesisin kapanmasına yol açabilecek peş peşe üç suç duyurusu yapıldı. Üç olayın birbiriyle bir ilişkisi yoktu ve ansızın ortaya çıkmışlardı. Müşterim tek ge­lir kaynağını kaybetme korkusuyla paniğe kapıldı. İşini koruya­bilmek için, durumun onun istediği gibi sonuçlanması için dua edip durdu. Sonra, bir noktada, gevşedi. Eğer yetkili kurulla gö­rüşüp anlaşırsa, onların bakımevini kapatmak yerine, bir deneme dönemi boyunca bakımevini yönetecek bir idareci göndere­ceklerini anladı. Ve yöneticiye maaş ödemesi gerekmesine kar­şın, o geriye çekilip işi başka birisinin yönetmesinin ona nasıl bir yarar sağlayacağını görebildi. O zaman enerjisini bakımevinin tanıtımını yapmaya ve boş yatakları doldurmaya odaklayabilirdi ki bu da yöneticinin maaşını karşılayacak parayı sağlar ve geli­rini artırırdı. En önemlisi, o yaşamına tekrar sahip olabilirdi.

Balık Kuzey Düğümü insanı, evrenin onun mutluluğunu içe­ren plânının genellikle onunkinden çok daha iyi olduğunu öğre­niyor!

Yeniden Şarj Etmek

YÜKSEK BİLİNÇ

Balık Kuzey Düğümü insanının o kadar çok hizmet enkarnasyonu olmuştur ki, bu enkarnasyonda o dinlenmeye ve ruhunu ye­niden şarj etmeye hazırdır. İşte bu yüzden, o dış dünyada çok fazla zaman geçirdiğinde fiziksel olarak bitkin düşer; şifa bul­mak için o içsel bir huzur dünyasına çekilmelidir. Bu onun için doğrudur; o yaşamında günlük rutinlerden kaçıp kurtulacak za­mana sahip olmalıdır.

Bu insan, ara sıra hiç uğraşmadan yüksek bilinç hallerine girer. Ve bir kez bunu deneyimlediğinde, onu her zaman deneyimlemek ister. Bu hale yeniden erişebilmek için saatlerce meditasyon yapabilir, düşünebildiği her yöntemi uygulayabilir, hatta tamamen yalnız kalabilir. Ama o bunu zorlamaya çalıştığında, o hali itip uzaklaştırır. O gevşemeli ve bir balığın suyla çevrili ol­duğu gibi, kendisinin de o halle çevrili olduğunu kabul etmelidir.

O bu hal içindeyken, yaşamdan zevk alacak kadar mutlu­dur. Ama onun oynaması gereken rollere (başkalarını Işığa gö­türen öğretmen, vb.) dair o kadar çok fikri vardır ki, bu zihinsel faaliyeti doğal mutluluk halini itip uzaklaştırır. Eğer o gün için programlanmış sayısız faaliyet olmadan sadece gevşeyebilse, ara­dığı enerjinin doğal olarak çevresinde aktığını görecektir. Balık burcu aydınlanmış bilinç hallerine tüm yaşamla birliğin okyanussal duygusuna hükmeder. Balık Kuzey Düğümü insanının yaşam amacı o yüksek bilinç halini artıracak şeyi yapmaktır onu günlük yaşamının bir parçası kılmaktır ki bu da onun çev­resindekilere otomatik olarak yardımcı olacaktır.

Bu insanın organize etme ve tanımlama yeteneğini maddi dünyaya uygulaması iyi sonuç vermez. O büyük tabloyla uyum içinde olduğunda (çevresel görüşünü açık tuttuğunda ve olup bi­tenlerin genişlemiş bir farkındalığıyla yaşadığında), kaostan bir anlam çıkarabilir ve Akışı görebilir. O zaman, Akışa, hayallerini gerçekleştirebilecek biçimde uyumlanmak için ne yapması gerek­tiğini bilecektir.

Balık Kuzey Düğümü insanı Sonsuza, Yüce bir Güce teslim olmak ister. Eğer o bunu kendi başına yapamazsa, bazen uyuşturucu maddelere, alkole ya da diğer kaçış yollarına bağımlı hale gelir. O her şeyi aşırı analiz etmesinden kaynaklanan endişeyi susturmaya çalışmaktadır. Ve bilinçsiz olarak, bu bağımlılıklara onu İsimsiz Alkoliklere, İsimsiz Narkotiklere, İsimsiz Oburlara ya da Yüce bir Güce teslim olmaya odaklanan diğer gruplara götürecek bir yol olarak başvurabilir. Ne ilginçtir ki, Balık burcu uyuşturuculara, alkole, aşırı uykuya, kendini yıkıcı davranışlara yani, tüm kaçış biçimlerine hükmeder, ama o ayrıca meditasyona, ruhsallığın en yüksek biçimlerine, koşulsuz sevgi ve mutluluğa da hükmeder.

Sorunları önlemek için, bu insanın, iş yerinde bile, yalnız kalacağı bir yere ihtiyacı vardır. İş onun için büyük bir stres kaynağı olabilir, çünkü onun “şeyleri onarma” eğilimini harekete geçirir. İş yerinde, o yalnız kalabileceği bir ofise ya da köşeye sahip olursa çok daha iyi durumda olur. Eğer bir grup insanla birlikte çalışıyorsa, masasını diğerlerinkilerden başka tarafa döndürmesi ve yüzünü duvara çevirmesi yararlı olur. O, çevresinde başka hiç kimsenin enerjisinin bulunmadığı bir “alan”a sahip olduğunda çok daha mutlu ve daha üretken olur. Bu onun sakin kalmasına ve durumları geniş bir açıdan görmesine yardımcı olur.

ANLAMLI İŞ

Balık Kuzey Düğümü insanının kendisini bir ömür boyunca adayabileceği bir şey, öğrenmek ve gelişmektir. Onun çevresindeki insanları anlama ve kabul etme ihtiyacı araştırma ve inceleme için heyecan verici yönleri işaret edecektir.

Bu insan ilham verici, ruhsal, ya da tanıtımsal her türlü işte yükselir. O parlak bir hayal gücüne sahiptir; bir vizyonu ger­çekleştirmeye yardımcı olan fikirlere odaklandığında, doğru yol­dadır. Onun işi vizyonla temasta kalmak ve ayrıntıları halletmeyi başkalarına bırakmaktır. O, fikirlerini vizyonun bakış açısın­dan paylaştığında, başkalarına herkesin neyi amaçladığını hatırlattığında, onları harika bir biçimde şekillendirebilir.

Balık Kuzey Düğümü insanı, işi ya da pozisyonu her ne olursa olsun, bu düşünce yapısını uygulayabilir. Banka vezneda­rı olarak, o birçok kişinin parasal kaygıları olduğunu ve bankaya üzüntülü geldiğini anlayarak onlara şefkatle hizmet etmeyi içeren daha geniş bir görüşe sahip olabilir. Satış temsilcisi olarak, o mağazanın iyi iş yapmasını istemeyi, müşterilere sevgiyle hizmet ederek onları mutlu etmeyi ve diğer satış temsilcileri hakkında yargılarda bulunmamayı içeren daha geniş görüşe sahip olabilir.

Ne yazık ki, bu düğümsel gruptaki insanların birçoğu için en kötü yüzleşmeler iş yerinde vuku bulur. Bu insan projeyi ileri götüren kişi olmayı sever. Ancak, eğer o daha geniş vizyonu göz­den kaçırırsa, egosu biraz şişinebilir. O şuna odaklanmış kalma­lıdır: “Yapılması gereken iş budur.” Onun için şuna yakalanmak kolaydır: “İşi bitiren benim. Onu ben organize ediyorum, bu kişi­ye şunu yaptırıyorum… Şu kişiye şu ayrıntıyı hallettiriyorum… Ve benim kahvem nerede, ahbap?” O ancak alçakgönüllü olur ve vizyona bağlı kalırsa, projeyi yürütecek yeterli enerjiye sahip olacaktır. Aksi takdirde insanlar ona direnirler ve o zaman o ne yapacağını bilmez. Böylece, kendi gücünden kopar.

İş yerindeki başka bir sorun, Balık Kuzey Düğümü insanı­nın ruh değişimlerine tâbi olmasıdır: Mutlu bir halde çalışırken, birden enerjisi düşer ve o endişeli bir hale gelir. Çevresindekiler onun ruh halindeki değişimlerden çok etkilenirler o herkesin karşılık verdiği bir atmosfer yaratma gücüne sahiptir. O mutlu ve huzurlu olduğunda, bu havayı yayar ve çevresindeki herkes kendisini daha iyi hisseder. Ama o keyifsiz ve endişeli olduğunda, bunu herkes hisseder. Bu huşu verici bir güçtür ve o bunun farkında bile olmayabilir.

Bu insan endişeli olduğunda, diğerleri bu endişeyi hisseder ve doğal olarak daha az verimli çalışmaya başlarlar. O kendisini sakin ve güvenli hissettiğinde, diğerleri bunu hisseder ve doğal olarak daha üretken olurlar. Böylece, Balık Kuzey Düğümü insanı sadece atmosferi olumlu, güvenli düşünceler ve enerjilerle dol­durarak başkalarının davranışlarını düzeltebilir.

Onun atmosferi olumsuz bir biçimde etkilemesinden önce olan şey, ruh halinin tersine dönmesidir. Onun zihni ayrıntılara aşırı takılabilir ve o konuda eleştirici hale gelebilir. İşler onun “olması gerektiğini” düşündüğü gibi yürümediğinde, ya da başka birisi bir işi onun yapılması gerektiğini düşündüğü biçimde yapmadığında, o sinirlenir. Ya da eğer beklenmedik bir şey vuku bulursa, o evrenin onu desteklemediğini düşünebilir ve bir gerilim ve endişe girdabına yakalanabilir. Bu yüzden, Balık Kuzey Düğümü insanı yaşamın nasıl gelişmesi “gerektiğini” gerçekten bilmediğini anlamalıdır. Belki de diğer kişinin belli bir hatayı yapması gerekmektedir, çünkü bu gözden kaçırılmış olan çok daha büyük bir sorunu görmeyi kolaylaştıracaktır.

Eğer onun önerileri direnişle karşılaşırsa, insanlar onun fikirlerinden çok olumsuz enerjisini reddediyor olabilirler. Başarı­ya odaklanmak başarıyı yaratmaya yardımcı olacaktır; o iletişim kurduğunda, bu olumlu bir tutumla olacaktır. O vizyona odaklandığında, sıradan ayrıntılar kendiliğinden hallolacaktır.

Bu insan için iyi sonuç vermeyen şey, vizyonu bırakmak ve işçilerden biri olmaya çalışmaktır. Tüm ayrıntıları halletmek ve başarıyı o düzeyde organize etmek onun işi değildir onun işi, herkesi genel olumlu vizyona odaklanmış tutmaktır. Onun dehasının ve doğal liderlik yeteneğinin parladığı yer orasıdır.

İLİŞKİLER

Aşk İLİŞKİSİ

İlişkilerde, Balık Kuzey Düğümü insanı her şeyi geriye doğru yapar. O dışsal sonuçlara bağlı olmayı bırakmalı ve Yüce bir Gü­cün akışına güvenmelidir; bu onun başkalarına çok cana yakın, çekici gelmesini sağlar. Ancak, o rolüne bağlı kaldığında ve dışsal sonuçları kontrol etmeye çalıştığında, başkalarına kişisel olmayan biri olarak görünür. O tüm enerjisini rolüne harcar ve diğer insanlar o rolün altındaki gerçek kişiyi göremezler.

O rolü bıraktığında, yeniden daha insan olur ve kişisel gü­cünün parlamasını sağlar. Roldeyken, o “karakterinin” nasıl dav­ranması gerektiği tanımlaması içinde kalır. Ama kendisi oldu­ğunda, çevresinde olup bitenlere açıkça tepki gösterir, ilişkilerin­de karşılıklı saygı ve takdire yol açan biçimlerde doğal olarak karşılık verir.

Duygulardan   Korkmak

Balık Kuzey Düğümü insanı çok dünyevi olma ve yaşamın duyu­sal yanından zevk alma eğilimindedir. Ancak, o kendisini başka bir kişiyle gerçek bir yakınlık içinde, tam olarak birleşmekte fi­ziksel ve duygusal olanı birleştirmekte beceriksiz hissedebilir. Bu yüzden, fiziksel olarak karşılık vermeye çok istekli olmasına rağmen, duygusal olarak içine kapalı ve erişilmez kalabilir. Hatta başkalarıyla derin duygusal bağlardan kaçınmak amacıyla işkolik programlar yaratmak için her çareye başvurabilir. O baş­kalarıyla eşit bir düzeyde ilişki kurma ve savunmasız olmasına izin verme konusunda rahat değildir.

Bu insan, yaşamını analitik bir sürece göre yaşamaya o den­li alışıktır ki, duygusal olarak açık olmasına izin vermek aşina olmadığı bir şeydir. Bir yanı diğer kişiyi yeni bir biçimde deneyimlemek ister, ama o çoğunlukla bilinmeyenin korkusuna kapı­lır. Duygular tanımlanmamış bir enerji bariyeri olabilir, dene­yimlerin önceden tahmin edilemez yönlere yönelmesine neden olabilirler. Duygular mantıklı değildir ve o duygu dalgalarına teslim olması onu mantıklı açıklama âleminin ötesine götürecek­tir.

O, spontane duygular olmadan iş görmeyi yeğler. Kendi ro­lünü bilir: Belli görevleri yerine getirir, belli bir biçimde davranır ve belli durumlarda tanımlanmış tepkiler ve duygular hisse­der. Duyguların doğal akışı içine girmek onun bilinen yapılarını yok eder ve savunmasız olmasını gerektirir. Duyguların akışına teslim olmak bu insanı çok korkutur bu ona ölüm gibi gelir! His­settiği şey aslında egosunun onun başkalarıyla duygusal ve ruh­sal birleşmeyi hissetmesini engelleyen yanının ölümüdür. Ger­çekten de, bu enkarnasyonda Balık Kuzey Düğümü insanına, onu tüm insanlarla birleştiren mutluluk armağanı vaat edilmiş­tir. Ama bunun için, o yapıya sımsıkı tutunmayı bırakmalı ve bi­linmeyene teslim olmalıdır. Onun kurtuluşunun ve tamamlanı­şının anahtarı budur.

Ona yakın ilişkilerinde yardımcı olacak bir şey, cinsel partneriyle belli bir atmosfer yaratmaya zaman ayırmasıdır. Haftada bir akşam dışarıda yemek yemek, romantik bir atmosfer yaratan müzik, mumlar, çiçekler ya da onu romantik bir havaya soka­cak diğer şeyler onun katı rolünden kurtulmasına yardımcı ola­bilir ve ilişkisine duygusal derinlik katabilir. Bu ritüellerin geti­receği sevinç ve zevk fazladan zaman ve çaba harcamaya değer. İlişkiler emek gerektirir ve bu insanın öğrendiği şeylerden biri kendisine düşeni yapmanın önemidir. Belli şeylerin kendiliğin­den meydana geleceğini varsaymak yerine, o partileriyle olumlu bir durumu bilinçli olarak yaratmak için çaba göstermelidir.

Balık Kuzey Düğümü insanı için zorluk sevgiye odaklan­maktır; sevgiyi, onun hangi yöne yönelmesi gerektiğini belirle­meye çalışmadan kabul ederek, onun her olası vizyonu en yük­sek zevki ve mutluluğu yaratmasına izin vermektir. Eğer o var olan sevgiye tümüyle iman eder ve onun olmasına izin verirse, sonuçlar onu şaşırtacaktır.

Elbette, sevgi ancak bazı anlarda görünebilir. Önemli olan o oradayken onun tadını çıkarmaktır; sevgi orada olmadığında, bu insan o sevginin gerçek olduğunu bilmelidir. Verme ya da al­ma açısından düşünmek yerine, diğer kişiyi bariyerler oluştur­madan ve yargılamadan öylece kabullenmek onun koşulsuz sev­giye erişmesini sağlayacaktır.

BAŞKALARIYLA İLİŞKİ KURMAK

Balık Kuzey Düğümü insanı geçmiş yaşamlarda kendi kaygıları­na odaklanmış olduğundan, çoğunlukla, plânlar yaparken diğer insanları hesaba katmayı unutur. Yaşam yalnızca onun için de­ğil, herkes için sürmektedir. Hepimizin gerçekleştirilecek hayal­leri, yapılacak hataları ve öğrenilecek dersleri vardır, ama bu in­san bu bütün tablodan masum bir biçimde habersiz görünür.

Bu onun başkalarının hayallerini gerçekleştirmelerini iste­memesinden kaynaklanmaz. O hizmete yönelimlidir ve yardım etmeyi samimiyetle ister, ama odağı o kadar dardır ki, çoğunluk­la başkalarının vizyonlarını hesaba katamaz. Ve başkaları hayal­lerinin ve gündemlerinin dikkate alınmadığını hissettiklerinde, ona karşı çıkarlar. O zaman bu insan diğer kişinin inisiyatifine körü körüne direnme eğilimi gösterir. O kişi ne zaman plânını öne sürse, Balık Kuzey Düğümü insanı çılgınca bir direnişle tep­ki gösterir onun görebildiği tüm şey bunun onun plânına karşı olduğudur. Sonuç, hiçbir tarafın kazanmadığı ve iletişimin kesil­diği soğuk bir durumdur.

Bu insan, hata yapmasına izin verilmeyen birçok yaşam ge­çirmiştir, bu yüzden, bu enkarnasyonda onun zihinsel bilgisaya­rında kesinlikle “yanılamayacağını” söyleyen bir çip vardır. Bu onun savunmaya geçmesine ve diğer kişinin bakış açısını işitememesine neden olur ki bu onun yanlış anlamalarının çoğunun temelidir. Bir iletişim kanalı oluşturabilmek için, diğer kişinin yapması gereken ilk şey, bu insanın fikrini onaylayarak onun “haklı olma” mekanizmasını rahatlatmaktır. “Kesinlikle haklı­sın. Ve… Benim bakış açımdan, bu şöyle görünüyor…” Burada etkili sözcük “haklı”dır. Balık Kuzey Düğümü insanı, beynindeki bu mekanizmadan çevresindekiler kadar zarar görür. “Haklı olma” ihtiyacı onun endişesinin çoğunu öne çıkarır. O çok fazla düşünmeye başladı­ğında, kendi kendisini şöyle rahatlatmasının yararı olur: “Doğru olan şeyi yaptım. O durumda sahip olduğum Işık’la yapabileceğimin en iyisini yaptım.” O zaman, kendisini daha dingin hissede­cektir.

Bu insan, enerjideki değişimlere karşı çok duyarlıdır. O mad­di dünyaya uyumlandığında, her zaman diğer insanların enerji­sine karşılık verir. Tam tersine, eğer kendisim objektif biçimde izleyerek ve maddi dünyadan koparak daha ruhsal bir odak ge­liştirmeye çalışırsa, başkalarının onu etkilemelerine izin vermek yerine, yolunu kendi vizyonuna göre çizebilir. Bu tamamen fark­lı bir realitedir. O, başka insanların duygusal enerji alanlarından çok, ruhsal bir enerji alanına karşılık verdiğini görecektir. Güçlü konsantrasyonunu maddesel dünyadan ayırıp maddesel olmayan bir dünyaya yöneltmek bilinçli bir odaklanma gerektirir. O ken­disini ve bedeninin farklı durumlarda nasıl tepki gösterdiğini ob­jektif biçimde gözlemlediğinde, çevresindekilerin enerji alanları tarafından etkilenmeyen seçimler yapabilir.

BEKLENTİLER

Bu enkarnasyonda kendisi ve başkaları için beklentiler Balık Kuzey Düğümü insanı için en büyük düş kırıklığı kaynağıdır. Ger­çekten parlamak için, o vizyonuyla temasta kalmalıdır bu onun içindeki en iyiyi dışarı çıkarır. Böylece, bir ilişkide, eğer o deneyimlemek istediği şeyin bir vizyonuna sahipse (sürekli olarak iliş­kiye olumlu enerji yüklemek, koşulsuz sevgi akışını sürdürmek, vb.), bu güzel bir biçimde sonuç verecektir. Yolun her adımında o ne yapacağını bilecektir. Ama eğer o neyin ters gittiğine ve di­ğer kişinin onun beklentilerini nasıl karşılamadığına bakıyorsa, her şey yokuş aşağı gitmeye başlar. Onun yaptığı şeye ruhsal bir anlam verecek günlük faaliyetlerinden daha yüksek olan yük­sek bir nedene ihtiyacı vardır.

ELEŞTİRİ VE YARGI

Balık Kuzey Düğümü insanı eleştiriden diğer düğümsel gruplardakilerin korktuklarından daha çok korkar. Herhangi birisinin (özellikle kendisinin!) onun kusursuz olmadığını düşünmesine dayanamaz. Böylece, kendisini kötü hissetmesine neden olacak eleştiriden kaçınmak için, kusursuzu oynamak zorunda olduğu bir döngüye yakalanır. O tüm yaşamını eleştiriden kaçınma ça­basıyla yaşayabilir derinden derine, bir hata yapmanın onu çok utandıracağından, hatta toplumun gözünden düşüreceğinden kor­kar.

İnsanları fiziksel ya da ruhsal olarak kurtarmak için davra­nışının kusursuz olması gerektiği geçmiş yaşamlardan ötürü, o eleştirici bir bakışa sahiptir ve başkalarının kusurlarını kolayca görür. Düzeltme ve iyileştirme arzusuyla, çevresindeki insanları sürekli olarak yargılar. Yargılarını sözle ifade etmeyebilir, ama başkaları onun eleştirici bakışının ve analitik zihninin ağırlığını hissederler. İş yerinde, o çalışma arkadaşlarım kendisinden uzak­laştıracak kadar eleştirici olabilir. Ve onun eleştirisi çocuklarının güvensiz olmalarına neden olabilir.

Bu insan, eğer diğer kişi onun çok farkında olduğu kusu­runu düzeltirse, her ikisinin de sevgiyi ve iç huzurunu bulabile­ceklerini düşünür. Ama bu böyle işleyecek şekilde düzenlenme­miştir. Bilinçaltı olarak, diğerleri bu insanın bu enkarnasyondaki işinin koşulsuz sevgiyi öğrenmek olduğunu bilirler. Bazen di­ğer kişi, istenmeyen bir alışkanlığı aslında bilinçaltı bir düzey­de Balık Kuzey Düğümü insanı onu tümüyle kabul etmeyi red­dettiği için sürdürdüğünü ve bu yüzden mağdur olduğunu his­seder. Balık Kuzey Düğümü insanı da kendisini mağdur olmuş hisseder, çünkü diğer kişi davranışını onun iç huzuru getireceği­ni düşündüğü şekilde değiştirmemektedir. Böylece, her iki taraf da kaybeder.

Bunu her iki tarafın da kazançlı çıkacağı bir duruma dö­nüştürmek için, bu insan kendi zihnindeki sessiz, eleştirici dü­şünceleri değiştirmelidir. “Kusur”a odaklanmak ve onu kasıtlı bir şey olarak görmek yerine, o diğer kişiyi görüş biçimini değiştirmelidir. O diğer kişiye onun çaresizliği ve bilinçsiz alışkanlık­ları açısından bakarken, kalbi sevgi ve şefkatle ve zihni huzurla dolacaktır. O zaman her iki kişi de kazanır: Diğer kişi kendisini desteklenmiş ve davranışını değiştirme (ya da değiştirmeme!) öz­gürlüğüne sahip hissedecektir; Balık Kuzey Düğümü insanı ise, o kişinin davranışı değişse de değişmese de, zaten huzur duy­maktadır.

DAYANILMAZ “ONARMA” İSTEĞİ

Balık Kuzey Düğümü insanı daima bir sorun bulmaya çalışır ve her şeyin düzgün, sorunsuz bir biçimde işlemesini sağlamanın onun sorumluluğu olduğunu düşünür. Bu sürekli endişe yüzün­den, o her şeyi uygunsuz bir biçimde kurcalar, bu da onun çev­resindekileri rahatsız edebilir ve sinirlendirebilir. Onun yardım etme arzusu her şeyi onarmak için duyduğu dayanılmaz arzu­dan kaynaklandığında, insanlar büyük olasılıkla onun görüş ve tavsiyelerini reddedeceklerdir. Bu enkarnasyonda onun işi her şeyi olduğu gibi kabul etmek ve insanlara, olup bitenin onlara güven verecek daha geniş bir görüşünü sunmaktır. Onun işi ne kadar “yapıcı” olursa olsun eleştirmekten çok, teselli, destek ve şefkat vermektir.

Ayrıca, diğer kişinin sorununa odaklanmak yerine, o yaptı­ğı bir şeyin bir sorun olup olmadığını anlamak için kendisine bakmalıdır. “Hay Allah, bu kişiyle iyi geçinmenin bir yolu yok, o çok zor biri,” demek yerine, o kendi içine bakabilir ve o kişide de­ğişik bir tepki uyandırmak için kendisini değiştirebilir.

Tüm ilişkilerinde, bu insan Sonsuza teslim olmalıdır. Ger­çekten de, olayların doğal gelişimi ona partnerinin bağdaşılabilir olmadığını gösterebilir. Partnerin olumsuz davranmasına yol açan derin psikolojik sorunları olabilir ve Balık Kuzey Düğümü insa­nının Aşil’in topuğu, partnerini “onarabileceğini” düşünmesidir. O birçok geçmiş yaşamda doktor ve hemşire olmuştur ve diğer kişiyi sağlıklı bir biçimde toparlayabileceğini düşünür. Ama gerçek şudur ki, eğer diğer kişi değişmek istemiyorsa, o “onarılabi­lir” değildir.

Bu insan, onarılmak isteyenleri bunu istemeyenlerden ayırt etmelidir. Birçok insan onarılmak istemez; onlar oldukları halle­riyle iyi olduklarını düşünürler. Bu durumda, Balık Kuzey Dü­ğümü insanı, böyle yıkıcı davranan birisiyle ilişkiye girmesine izin veren kendi yanlarını onarmalıdır. O, olumsuz enerjinin onu yaralamasına izin verdiğinde, bu yalnızca onu değil, çevresindeki insanları da yaralar. Bu onun enerjisini çalar, başkalarına yar­dım etmesini engeller, çocukları ve başkaları için kötü bir örnek oluşturur.

Bu insanın zihninin “insanları onarmak”la meşgul olma­sından bir başka sorun doğar: O onarılması gereken birisini do­ğal olarak çeker! Bu bilinçaltı olarak onun egosunu besleyip güç­lendiren bir şey olabilir. O, o kadar çok kez “onarma” pozisyonunda bulunmuştur ki, kendisini başkalarından daha iyi olarak görür. Eğer o yardım görmek istemeyen birisine yardım edebile­ceğini düşünürse, bu daima onun egosunu besleyip güçlendiren bir şey olur. Bu enkarnasyonda, onun bir durumu “onu onaramayacağını” kabul ederek bırakması, gerçek bir alçakgönüllülük davranışı ve doğru yol olabilir.

Kapana  Kısılmak

Balık Kuzey Düğümü insanı bazen, diğer kişiye karşı duyduğu aşırı sorumluluktan ötürü, bir ilişkinin kapanına kısılabilir. O kendi görev duygusu tarafından yönetilir. Eğer kendi kendisine empoze ettiği kusursuz davranış idealine uygun yaşamazsa büyük bir suçluluk duyar ve bu ona artık hiçbir yararı olmayan bir durumda kalmayı sürdürmesinde büyük bir etken olabilir.

Bu insan sevdiklerine ya da sorumluluk duyduğu kişilere “hayır” diyemez ve bu onun istismar edilmesine yol açabilir. Eğer o kurallardan ötürü veriyorsa, başkalarının ona karşılıkta bulunmalarını bekleyecektir ve bu değiş tokuş kutsal sevgi un­surundan yoksun olacaktır. Etkileşimlerine sevgi getirmek için, o kendisine güvenmeli ve kişisel sınırlarının ötesinde vermeme­lidir. Aslında, diğerleri hiç de bu insanın düşündüğü kadar muh­taç ve bağımlı değildirler ve işte bu yüzden onlar karşılıkta bu­lunmazlar. Onların bu insanın sunduğu özveri ve hizmet mikta­rına gerçekten ihtiyaçları yoktur.

Balık Kuzey Düğümü insanının görev duygusunu harekete geçiren şey, kısmen, yetersizlik duygusudur. O şöyle düşünür: “Verebileceğim tek şey benim.” Böylece, sürekli vererek bu ye­tersizlik duygusunu telâfi etmeye çalışır ve bunun “yeterli” olduğunu asla hissetmez.

Bazen bu insan bu kalıbı bırakır, çünkü bu kalıp o kadar zorlaşır ki, o bundan bıkıp usanır. En sonunda, eğer tüm yaşa­mını diğer insanlara hizmet etmekle geçirirse, kendisi için geriye bir şey kalmayacağını anlar. Bir kez o başkalarının bu fedakârlı­ğın ona neye mal olduğunu takdir etmediklerini, onun hizmeti­nin değerini bilmediklerini anladığında, o zaman değişir.

Bu ikilemi çözmede büyük bir adım onun kendisine ken­disiyle ilgili fikrine ya da “rolü”ne değil, kendi insanlığına önce­lik tanımasıdır. O kendi kendisine şöyle sormalıdır: “Eğer bunu yaparsam, bunun bana yararı olacak mı, yoksa bu sadece başka­larına mı yararlı olacak?” O başkalarına yardım etmeyi sever, ama eğer içindeki sesi kendi insanlığını hiçe sayarsa, o zaman boş bir hizmet veriyor olur ve bundan hiç kimse kazanmaz.

Balık Kuzey Düğümü insanının başka bir kişiye gerçekten yardım mı ettiğini yoksa zarar mı verdiğini (o kişiyi muktedir mi kıldığım, yoksa onun sorumluluğunu ve gücünü gasp mı ettiğini) bilmesinin tek yolu, o konuda kendisini nasıl hissettiğidir. Eğer o birisine hizmet ediyor ve bundan zevk alıyor ve kendisini iyi hissediyorsa, o zaman bu doğrudur. Ama eğer o kendisini kötü hissediyorsa ya da o ortamda mutsuz oluyorsa, bu gerçekten bir hizmet değildir.

Yanıt, onun başka herkesten çok, kendisine karşı bir görev duygusu geliştirmesinde yatar. Bu insan kendisine karşı görevi tabloya dahil ettiğinde, her şey dengelenmeye başlar. Onun bu enkarnasyondaki dersi, diğer insanlarla nasıl ilişki kurduğuyla daha az ilgili, kendisiyle nasıl ilişki kurduğuyla daha çok ilgilidir. Onun tek göstergesi, kendi içsel varoluş halidir huzur ve hoş­nutluk duygusudur. O, benliğinin ruhsal, niyetlerinin iyi olduğuna ve içsel benlik “hayır” dediğinde, bunun dışsal koşullara verilmiş doğru bir karşılık olduğuna güvenmelidir.

ENERJİSEL TUTSAKLIK

Balık Kuzey Düğümü insanı esasen sevgi ve içsel huzur duygu­lan uyandıran kişilerle nadiren partner olur. O, onunla birlik­teyken kendi kendisine empoze ettiği rolde güvenli kalabileceği birisiyle evlenir. Sonra, diğer kişi onun hizmet yönelimli davranışının değerini takdir etmemeye başladığında, o ilk başta kendi­sine çok rahat gelen çekimin ve yapının kurtulmak istediği bir hapishane haline geldiğini keşfedebilir. Ama o zaman onu o du­ruma kişisel görev duygusuyla bağlayan başka sorumluluklar (çocuklar, paylaşılan kaynaklar, iş bağlantıları) olabilir ve o ken­di imajına uygun yaşaması gerektiğini hisseder.

O, partnerine enerjisel bir düzeyde de bağlanır ve bir kez bağlandığında, o enerji iyi bir şekilde sonuçlandırılana dek ayrı­lamayacağını düşünür. Onun görevini yerine getirdiğini ve git­mekte özgür olduğunu hissetmesi için diğer kişi onu serbest bırakmalıdır.

Görev duygusu ve kusursuz davranma ihtiyacı bu insanı çok kötü bir evlilik içinde tutabilir ve bazen boyun eğen tutu­muyla kendisi istismar edilmesine yol açar. O, eşine gerçek hisle­rinden çok rolüyle karşılık verirken, eşi ona nasıl davranırsa davransın, o sonu gelmez ve ıstırap verici bir biçimde hizmet eder. Ama eğer onun doğal, insani karşılığı dürüstse, bu diğer kişiye onun sınırlarının nerede olduğunu bildirir ve karşılıklı farkındalık, saygı ve takdir oluşturur. Bu en önemli harç malzemesidir. Eğer o mutlu ve besleyici ilişkiler istiyorsa, buna yan çizemez.

Balık Kuzey Düğümü insanı çevresindeki enerji akımlarına aşırı derecede duyarlıdır. Ve yaşamının sihirli bir biçimde yürümesi için bu akımlara yapıcı olarak katılması gerektiğini düşü­nür. Onun, enerjisel bağlantı bir biçimde sona erene dek ne ka­dar acı verici, stresli ya da mutsuz olursa olsun ilişkileri sür­dürmesinin bir nedeni de budur. O karmik çekimi hisseder ve çekip gidebilmesi için önce “sonuçlandırılması gereken” bir şe­yin olduğunu düşünür partnerinin onunla işi henüz bitmemiş­tir. Böylece, o karma’yı bitirme umuduyla diğer kişiye hizmet et­meyi sürdürür. Ancak, o bu bağlılığı, diğer kişi tarafından takdir edilmemiş olmakla kalmayıp, kullanılmış da olduğunu fark etti­ğinde, bir düzeyde bırakabilir.

Balık Kuzey Düğümü insanı kendisini feda ederek partne­rine iyilik yaptığını düşünür, ama o hiç kimseye yardım etmiyor­dur. O şu mesajı vermektedir: “Sen başkalarını istismar edebi­lirsin ve onları takdir etmeyebilirsin ve onlar yine de seninle ka­lacaklardır. İstediğin şeyi başka birisinin zarar görmesi pahasına elde etmende bir sakınca yoktur.” Ve bu doğru değildir. O, bi­linçaltı olarak, kendisine “onarılması” gereken bir eş çektiğinde ve eş istismar edici hale geldiğinde, şunu anlamalıdır: Her şeyin kusursuz plânı içinde, belki de partnerinin öğrenmesi gereken bir sonraki ders, insanları istismar etmesinin onun yanına kâr kalamayacağıdır.

BIRAKMAK

Balık Kuzey Düğümü insanının istismar edici bir evlilikten vaz­geçmesi birkaç nedenden ötürü zor olabilir. Birincisi, o kötü bir seçim yapmış olduğunu kabul etmekte zorlanır. Ayrıca, o evlen­diğinde, tüm endişelerini paylaşabileceği bir eş bulduğu için ra­hatlar ve endişelerini paylaşır! Balık Kuzey Düğümü insanı, bü­yük olasılıkla, eşine her gün iş yerinde vuku bulan tüm sorunları ve haksızlıkları anlatacak ve eşi kendisini bu insanın tüm endi­şeleri ve korkuları için bir yankı levhası olarak hissetmeye başla­yacaktır. Dış dünyaya, bu insan her şeyin üzerine çıkmış gibi görünebilir, ama onun eşi dış görünüşün altındaki çılgına dönmüş çocuğu tanımaya başlar. Balık Kuzey Düğümü insanı, partnerine tüm sorunlarını, endişelerini ve korkularını söylemesine karşın, onun yanıtlarını nadiren dinler. Eğer partneri öneriler sunarsa, o bu önerileri ge­ri çevirebilir, çünkü bu insan ruhsal bir düzeyde “yüksek bir çö­züm” aramaktadır. Pratik fikirlerin ya da insani empatinin ona bir yardımı olmayacaktır. Bununla birlikte, bu insan, eşine bir yankı levhası olarak güvenir ve onun bir ilişkiyi sürdürmesinin nedenlerinden biri de budur. O başka birisinin onun endişelerini kabul edemeyeceğini düşünür, böylece elindeki eşe sıkıca sarılır.

Başka bir düzeyde, bu insan suçluluk duyar, çünkü kendi davranışının “kusursuz” olmadığını fark eder; böylece partneri­nin geniş ölçüde kusurlu davranmasına izin verir ki bu davranış despotluğa kadar varabilir. Katlandığı kötü muamele onun özdeğer duygusunu çok yaralayabilir; o bu durumu terk edip kendi başına yeniden başlama yeteneğine güvenini yitirebilir. Ama o zihinsel ve ruhsal huzurunu yıkıcı olan ilişkileri bitirmeye istekli olmalıdır. Hiçbir analizde ya da yargıda bulunmadan, sadece, onun esenliğini bozan kişilerin yanından ayrılmalıdır. Bu, içsel ruhsal huzur duygusunun onu doğru olan yeni durumlara götü­receğine güvenmek anlamına gelir.

Yıllar önce Japonya’da üç dövüş sanatının takipçileri ara­sında çıkan bir tartışmaya ilişkin bir öykü vardır: Bu dövüş sa­natları, Karate (saldırı ustalığı); Judo (kendini savunma usta­lığı); ve Aikido (kaçınma ustalığı) idi. Hangi dövüş sanatının en etkili olduğunu görmek için her disiplinin en büyük ustası çağ­rılmıştı. Yarışmadan sonra, ayakta kalan Aikido ustası olmuştu. Aikido kaçınma atlatma sanatıdır: Siz yalnızca bir yana çekilir­siniz. Asla bir darbe indirmez ya da kendinizi savunmak için kol­larınızı kaldırmazsınız; siz yalnızca bir yana çekilirsiniz ve has­mınızın saldırısının kuvveti onun yıkılmasına neden olur. Balık Kuzey Düğümü insanı bu öyküden ders alsa iyi olur: Olumsuz­luk varken, onun yapacağı en iyi şey, etkileşime girmemek, sa­dece yolun üzerinden çekilmektir.

Bilinçli   Yaşamak

Balık Kuzey Düğümü insanı (fantezisinin değil) gerçekten nere­de bulunduğunun bilincinde olmalı ve duyguları konusunda ken­disine karşı dürüst olmalıdır. Çoğunlukla, o gerçekten mutlu de­ğildir, ama bunu itiraf etmeyi reddeder. Oynadığı rollerin kapa­nına kısıldığı duygusunu yadsıyabilir. Suçluluk duyar ve bu şe­kilde hissetmemesi “gerektiğini,” ya da ne hissederse hissetsin, rolünü oynaması gerektiğini düşünür.

Bilinçsiz olarak, o aşırı derecede iyimserdir herkese ve her şeye güvenir ve sürekli olarak diğer insanların enerji alanların­dan etkilenir. O kendi vizyonundan çok, ilişkide anbean olup bi­tenlerle ilgilenir. Ama büyük tabloyla temasta kaldığında, kendi sezgisini izleyebilir ve her şeye körlemesine çarpmaz.

Balık Kuzey Düğümü insanı için kestirme yollar yoktur, ama bereket versin ki o çok çalışmaya alışıktır. Bu enkarnasyonda gereken çok çalışma onun koşulları tarafından yönetilmesine izin vermemesidir. O zaman, o gerçek benliğine daha uygun olan durumları oluşturabilir. Bu insan, eğer mutlu olmak istiyorsa, rolü bırakmak ve insanlarla gerçek doğasının içtenliği ve gücüy­le ilişki kurmaya başlamalıdır.

HEDEFLER

BİLİNMEYENLE KARŞILAŞMAK

Derin bir düzeyde, Balık Kuzey Düğümü insanı bilinmeyene doğ­ru yol aldığını bilir bu onun kaderidir! Ancak o buna ayak direr. O organizasyona ve forma alışıktır; her türlü yeni deneyim ür­kütücüdür ve başlangıçta direnişle karşılanır. O hangi rolü oynayacağını ve ondan ne beklendiğini bilmez. Onun rolünde belli tanımlamalar vardır ve o bilinmeyene girdiğinde, hiçbir tanım­lama yoktur. O sürüklenip gitmekten, yok olmaktan korkar.

Onun bilinmeyenden korkmasının başka bir nedeni, bek­lenmedik bir şeyin ona “ani bir darbe indirdiği” olumsuz dene­yimler yaşamış olmasıdır. Bu yüzden, o henüz göremediği şeyden korkar. Kendi dünyasını kontrol altında tutma umuduyla ayrıntıları analiz etmeye odaklanır. Ne yazık ki, bu onun için iyi bir sonuç verecek olan şeyin tam tersidir. O, ayrıntılara bu denli odaklanmış olduğundan, daha geniş vizyonla teması yitirir ve çevrede ne olup bittiğini fark etmez. O zaman, beklenmedik şey­ler gerçekten onu şaşırtabilir. (Bu, önündeki arabaya çarpma­maya aşırı odaklanmış bir sürücünün, sağındaki arabanın zik­zak çizdiğini görememesine benzer.) Bu insan, çevresinde geli­şen yaşamı daha geniş bir açıdan görebilmek için “burada ve şim­di” den biraz geriye çekilmelidir.

Balık Kuzey Düğümü insanı, bilincini gerçekten dönüştüre­bilecek ve açabilecek enerjiyi getirmenin güvenli olabilmesi için, önce kişiliğini mümkün olduğu kadar çok arındırması gerektiği­ni düşünebilir. O, bilincindeki herhangi bir engelin enerji akışını durduracağını, onu bilinmeyenle başa çıkmak için gerekli güçten yoksun bırakacağını düşünür. Gerçekten de, o kendi başına bu­nu berraklık ve odaklanmayla yapacak enerjiye sahip değildir; işte bu yüzden o Yüce bir Güce uyumlanmaktır. Bir kez o bilin­meyene girdiğinde, aradığı berraklık ve odaklanma ortaya çıka­caktır.

Kaos

Balık Kuzey Düğümü insanı düzensizlikten ve kaostan nefret eder. Bu onda büyük bir “kaybolma ve nereye ait olduğunu bile­meme” korkusu uyandırır. O, Yüce bir Gücün yönetimde oldu­ğuna ve düzenin aslında evrenin asli doğası olduğuna güvenme­lidir. Onun daha yüksek düzeyde bir düzene erişebilmesinin tek yolu, mevcut düzeni bırakması ve kaosun onu yok etmesine izin vermesidir, böylece yeni düzen ortaya çıkabilir.

Bu insan eski yapıyı sımsıkı tutmayı bıraktığında, yeni bir deneyim âlemine girer. Bu süreçte, yok olacak ve değişecek olan şey eski deneyimleme biçimidir. Bu onun “benliği” olarak bildiği şey olduğundan, ona sanki benliği ölüyormuş gibi gelir ki bu ye­ni, daha canlı ve genişlemiş bir benliğin ortaya çıkmasını sağlar. Örneğin, eğer bir kişi araba kullanmıyorsa, o bu sınırlama­yı telâfi etmek için birçok davranış geliştirebilir: Arabası olan in­sanlara bağımlı olmak, nakliye için başkalarına bel bağlamak, başkalarından onun ayak işlerini yapmalarını istemek, vb. O tüm yaşamını bunun üzerine kurmuş olabilir! Sonra, o bir ara­baya sahip olma fırsatıyla karşılaştığında, eski ilişki kalıplarını bırakmanın paniğini hisseder. Yine de, o gerçekten araba kullan­maya başladığında, bütünüyle yeni, genişlemiş bir benlik ve daha özgür bir yaşam tarzı ortaya çıkacaktır. Değişim kaçınıl­mazdır. Bu insan, değişime direnmek yerine, onu iyi karşılamayı öğrendiğinde, yaşamının çok daha kolaylaştığını ve çok daha eğ­lenceli hale geldiğini görecektir.

YÜZLEŞMELER

Balık Kuzey Düğümü insanı, çoğunlukla, dış dünyada eyleme geçmeden önce zihinsel olarak yoğun bir acı çeker. Başkalarının ne diyecekleri ve nasıl tepki gösterecekleri konusunda saplantılı bir biçimde kaygılanabilir. Temelde, o yüzleşmelerle başa çıkmakta yetersiz olduğundan korkar, bu yüzden mümkün olan son âna kadar eyleme geçmeyi erteler. Ama bu nadiren onun olacağını düşündüğü kadar zordur. Yine de, o bir başarıdan bir sonrakine çok fazla şey aktarmaz. Bir meseleyi zihninde o denli karmaşık bir hale getirir ki, başarılı yüzleşmelerde bulunduğun­da bile, bir sonraki seferde tüm o zihinsel acıyı tekrar çeker.

Bu somut düzeyde çözülmesi çok zor olan bir meseledir. Onun dersi sadece, bunun üzerine çıkmak ve genişleme ve geliş­me fırsatları olarak belli durumları getiren Yüce bir Gücün yöne­timde olduğunu anlamaktır. Bu insan geri çekilmeli ve mevcut koşulların onu hedefine nasıl yaklaştırabileceğini düşünmelidir. O zaman, sonuca bağlı olmadan eyleme geçebilir ve yalnızca ey­leme geçerek o daha sonra ne yapacağını bilecektir. Her bir adım bir sonraki uygun adımı gösterir. Anahtar, eylemin sonucuna bağlı olmamaktır.

Balık Kuzey Düğümü insanı için bir orta yol yoktur. Onun düşünmesi, sonradan fikir yürütmesi ve analiz etmesi yaşamını kolaylaştırmayacaktır. Yüce bir Gücün günbegün onun engelleri aşmasına yardımcı olacağına bilinçli ve sürekli olarak güvenme­den, yaşam peş peşe endişelerden oluşacaktır hiçbir hizmet mik­tarı onu yüzleşmelerden koruyamaz. Engeller ortaya çıktığında, onun yapması gereken tüm şey durumu Yüce bir Gücün ellerine teslim etmek ve her bir aşamayla o ortaya çıktıkça baş etmektir.

Örneğin, eğer bu insan bir lokantadaysa ve hesabı öderken kredi kartı reddedilmişse, onun ilk tepkisi paniğe kapılmak ve karşı çıkmak olurdu: “Bunun olması gerekli miydi? Harika bir gün geçiriyordum ve başıma bu geldi!” Ya da “Yo, hayır! Birisi kredi kartımı çaldı ve şimdi benim hesabıma yazdırıyor!” O de­vam edip, nispeten rutin bir olayı büyük bir sıkıntıya dönüştüre­cek, kendisine acıyacak ve eğer evren onu sevseydi bu olayın as­la vuku bulmamış olacağına inanacaktır. O, vuku bulmuş olanı kabul etmeyerek kendisini ve herkesi sarsacaktır.

Aslında, ilk adım bellidir: Kredi kartı şirketini aramak ve ne olup bittiğini öğrenmek. Her şeyin daha geniş plânında, belki o kredi kartıyla ne kadar çok para harcadığına daha çok dikkat etmeliydi ve bu o daha çok borca girmeden evrenin onu uyan­dırma şekliydi. Ya da, belki de birisi numarayı kopyalamıştı ve bu da evrenin onu uyarma şekliydi. Ya da, belki de kredi kartı şirketi hata yapmıştı ve ancak bu geribildirim yoluyla şirket bu hatayı düzeltebilirdi. Balık Kuzey Düğümü insanı, daha büyük bir tablonun gelişmekte olduğuna ve o olaydan daha büyük bir hayrın ortaya çıkacağına güvenmelidir.

Lineer   Olmayan    Varoluş

Balık Kuzey Düğümü insanı zamanını o kadar çok rutinle, o ka­dar çok kuralla ve görevle düzenleme eğilimindedir ki, onun ya­şamı tümüyle önceden tahmin edilebilir hale gelir. Bir kez o bu düzenli yapıyı yarattığında, onun böyle olmasını gerçekten iste­mez. Ama yaşamını ilginç bir yöne çekebilecek olaylar vuku bul­duğunda, o çok kolayca günlük rutinine geri döner. Bu insan farklı, daha manzaralı bir rotayı seçmeyi yeğler, ama o bunu yapmak için daha bilinçli yaşamaya başlamalıdır.

MEDİTASYON

Daha bilinçli yaşamanın ilk adımı her gün yalnızlığa ve düşün­meye zaman ayırmaktır. Bu insan, her gün günde en az kırk da­kika hiçbir şey yapmamaya zaman ayırmalıdır: Televizyon yok, radyo yok, telefon ya da diğer dışsal uyarıcılar yok. Eğer isterse, o meditasyon yapabilir, bunu onun yeni vahiyleri bekleyeceği bir sessizlik izlemelidir. Ya da, o bir günlük tutarak, bir önceki gü­nün faaliyetlerini yazabilir ve olayların ardında “daha yüksek bir neden” arayabilir. Veya ruhsal bir kitabı okuyabilir: Kutsal Kitap, I Ching ya da ona rehberlik ve içgörü sunan bir kitap. O, kırk dakikasının bir bölümünü yoga yaparak, solunum yöntem­lerini ya da gevşeme egzersizlerini uygulayarak içsel huzuruyla birleşmek için yumuşak, fiziksel yaklaşımlarda bulunarak geçi­rebilir.

Amaç şudur: Bu onun zamanıdır görevler yok, ayak işleri yok, çalışma yok, rol oynama yok, dikkatini dağıtma yok. Bu onun yaşamının daha geniş vizyonuyla temasa geçme zamanıdır: O neyi geliştirmek ve deneyimlemek istemektedir? Evde ya da işte, hangi vizyonu gerçekleştirmek istemektedir? Hangi ortamı yaratmak istemektedir? En azından haftada bir kere bu konula­rı değerlendirmesi ona yaşamının sorumluluğunu üstlenme duy­gusunu verecektir.

Bu ayrıca Balık Kuzey Düğümü insanına ilişkilerine ve aile yaşamına uyumlanacak zamanı da verir: O yaşamındaki önemli kişilerle nitelikli bir zaman geçirmekte midir? Eğer doksan beş ya­şında olsaydı, çocuklarıyla hangi deneyimleri geçirmediği için pişmanlık duyardı? Eşiyle ne tür bir yakınlık kurmak ya da ne tür faaliyetlerde bulunmak isterdi? Onun özellikle görmek istediği yerler var mıdır? Bunları düzenli olarak yeniden değerlendirmek ona yaşamına yeni ve heyecan verici bir boyut katabilecek içgörüler sağlayacaktır. Ve sihir, bunun lineer olmamasıdır. Bunları nasıl gerçekleştireceğiyle ilgili fikirler meditasyon sırasında ona “malum olacaktır.”

Meditasyon sırasında, o vizyonunu gerçekleştirmesine yar­dımcı olabilecek diğer insanları da düşünebilir. Ona ruhsal ola­rak katkıda bulunabilecek ya da yaşamını daha ilginç kılabilecek dostları var mıdır? Ruhsal doyum ve iç huzuru için yeni yollar açacak kurslar var mıdır? Anahtar, yalnızlıktır. O, günde kırk dakikayı kendisine ayırdığında yaşamının nasıl değişeceğine şa­şıracaktır.

Olma  Boyutu

Balık Kuzey Düğümü insanı pek çok enkarnasyonu vizyonu tem­sil ederek geçirmiş olduğundan, gerçekleştirmeye uğraştığı şeyle teması yitirmiştir. Bu enkarnasyonda, onun özel hayaliyle yaşa­mıyla yaratmayı amaçladığı şeyle yeniden temasa geçmesi çok önemlidir. Bunu yapmanın bir yolu, gerçekleştirmek istediği şey­leri yazarak, düzenli (belki aylık) “dilek listeleri” oluşturmaktır. Bu onun niyetleriyle temasa geçmesine yardımcı olur; o bunu yapar yapmaz, yaratmak istediği şeyler sihirli bir biçimde mey­dana gelmeye başlar. Bir kez o neyin yürümediği konusunda kaygılanmayı bıraktığında ve onun nasıl olmasını istiyorsa onu yazdığında, kendisini hayallerini gerçekleştiren şeyleri yapar bu­lacaktır.

Bu insan lineer, yinelemeli bir yaşam biçimine geri çekil­diğinde, bu onun her şeyin katı ve programlı olmasına ihtiyaç duymasını içeren o bilinçaltı geçmiş yaşam konularını harekete geçirir. O zaman o kendisini o andaki koşullara öyle yoğun bir biçimde kaptırır ki, daha geniş tabloyu göremez. O pozisyona tekrar tekrar yakalanmasına izin verir ve bu asla iyi bir sonuç vermemesine rağmen, o hayatta başarılı olmak için yapması ge­rekenin bu olduğuna inanır.

Balık Kuzey Düğümü insanı, onun daha büyük değerleri ve vizyonu açısından önemli olan şey ile kısa zamanda düzelecek geçici bir karışıklığı birbirinden ayırt etmeyi öğreniyor. O, analitik düşünme biçimini ve telaşlı faaliyetini bir yana bıraktığında ve sadece var olmasına ve hayalini gerçekleştirmeye çalışmasına izin verdiğinde, yaşam çok daha kolaylaşır. Onun hayalleri sihirli bir biçimde gerçekleşmeye başlar.

KENDİ KENDİNİ GÖZLEMLEMEK

Balık Kuzey Düğümü insanının kendisini rolünden ayırması bü­yük bir sorundur. O kendisini duygusal halinden ayırıp, onun üzerine çıkıp, onu gözlemleyebildiğinde, gelişebilir ve değişebilir. Bunun anahtarı kendi kendini gözlemlemektir. O kendisini iş arkadaşlarıyla, aile üyeleriyle ilişki kurarken, araba sürerken, vb. objektif biçimde izlemelidir.

Bu insan, kendisini yargıda bulunmadan izleyebildiğinde ve onun başkalarını tatmin etme ihtiyacına ne kadar zarar verici olduğunu gördüğünde, değişmeye başlar. Örneğin, eğer o iş­te sinirlenirse ya da birisinin son teslim tarihine iş yetiştirmeye çalışırken strese girerse, bunun kendisini nasıl hissetmesine yol açtığını fark etmelidir. O zaman o ayrıntı gözünü dışarıyı izlemek için değil, kendi (fiziksel ve duygusal) içsel tepkisini izlemek için kullanıyor olur.

O kendisini objektif biçimde izlemeye başladığında, her şey değişmeye başlayacaktır. Sağlığı düzelecektir ve o kendisini kendisiyle ve başkalarıyla daha rahat hissetmeye başlayacaktır. Bu süreçte, onun odaklanışı başkalarına uymak yerine, kendisine uymaya yönelir. İşte o zaman gelişme başlar.

Ruhsal Yolu   Bulmak

YÜCE   GÜÇ

Balık Kuzey Düğümü insanı için bu enkarnasyonun amacı, so­mut olana aşırı önem vermeyi bırakmasına yardımcı olacak ruhsal bir yol bulmak ve daha yüksek bir bilinç çerçevesi içinde var olan rahatlığa uyumlanmaktır. O, Yüce bir Güç duygusunun yaşamının her veçhesine nüfuz etmesine izin vermelidir. O zaman, “akışa uyması” ve içsel benliği aldığı öğütten ötürü dinginlik hissettiği sürece diğer insanların yol boyunca onu yönlendirme­lerine izin vermesi onun yararına olacaktır.

Bu insan, işleri hallolması için zorlamaya o denli alışıktır ki, bazen “Bunu zorla halledeceğim” yaklaşımını benimser. O zaman o “yolun dışına” çıkmış olur. O kendisine Yüce Gücü ile temasta kalmayı hatırlatmalı ve o Gücün ona anbean yol göstermesine izin vermelidir. Devamlı analiz yapmaktan vazgeçmeli ve sadece, bir sonraki adımı gösteren işaretleri gözlemelidir. Sonra, bu işaretlere güvenmeli, bir risk almalı ve onları takip etmelidir.

Balık Kuzey Düğümü insanı geleceği görme yeteneğiyle doğmuştur. O kendisini psişik duyarlılığına bıraktığında, meydana gelecek olayları hissedebilir. Ve çoğunlukla, gördüğü ilk kehanete aşırı tepki gösterir. Onun zihnine bir görüntü (bir kişi ya da bir durum) gelecek ve o büyük bir endişe ve güvensizlik hissedecektir. O yakın gelecekte bir sorun çıkacağını bilir. O bu enkarnasyonun yeni bir yeteneğine erişmiştir: Psişik sezgi yeteneği.

Bu harika bir yetenektir bu onu önceden uyararak olum­suz durumlardan koruyabilir. Ancak, onun ilk tepkisi paniktir, çünkü kendisini çaresiz hisseder. Önceden uyarılma, önceden si­lahlanma olduğundan, o eninde sonunda, eğer neyin geldiğini görebilirse ondan kaçınabileceğini ya da onu kendi yararına kullanabileceğini anlayacaktır. Onun için en iyi yol, daha çok bilgi edinene dek eyleme geçmekten kaçınmaktır. İçgörülerin ve doğru çözümlerin sezgisel süreciyle gelmesi için onun zamana ve yalnızlığa ihtiyacı vardır.

Bu insanın çevresinde bir sürü Melek vardır onun yapması gereken tüm şey, açık kalmak ve mevcut koşulları plânlarını ilerletmek için nasıl kullanacağıyla ilgili vizyonu gözlemektir. Ama o durumu “analiz etmemelidir.” Onun işi sabırlı olmak ve psişesi ona her bir koşulun aslında nasıl hedefine başarıyla erişmesini sağlayacak bir sıçrama taşı olduğunu gösterene dek beklemektir.

Bir kez psişik yeteneğine uyumlandığında, Balık Kuzey Düğümü insanı sorunları aylar önce görebilir ve onlardan kaçınabilir. O biraz geri çekildiğinde, yaşamını daha huzurlu ve dingin kılmak için zamanlama ve fırsat vizyonunu kullanabilir. Bu insan, günbegün durumlarla başa çıkma yeteneğine güvenmeyi öğreniyor.

GÜVENMEK

Balık Kuzey Düğümü insanı o kadar çok enkarnasyonu kendi davranışını izleyerek geçirmiştir ki, bu enkarnasyonda o zihnin­den geçenleri söylememe eğilimindedir. O, duruma “kötü enerji” katmak istemediğinden, kendisini tutar. Bu onun daha sonra, söylememiş olduğu bir şeyi keşke söylemiş olsaydım diye düşü­nüp durmasına yol açar.

Bir kez daha, çözüm onun kendisine güvenmesinde ve gü­düsünün farkında olmasında yatar. Eğer söylemek istediği şey diğer kişiyi “haksız” çıkarmayı ya da bir başkasının davranışını değiştirmeyi içeriyorsa, o kaybedecektir. Ancak, eğer o durumdan geri çekilir ve bir sevgi pozisyonundan konuşursa (akışa açık olup o anda içinden geleni söylerse), onun sözleri uygun ve doğ­ru olacaktır. Bu bir düş kırıklığı ya da bir enerji dalgası olabilir herhangi bir şey olabilir ama önemli olan onu sansürlememektir. O onu söylediğinde, bu diğer kişinin bir düzeltme yapmasına yardımcı olur ve böylece, Balık Kuzey Düğümü insanı o anda kendisi olmayı göze almış olacaktır.

İroni şu ki, bu insan bir “rol” olmadan kendisi olduğunda, işte o zaman gerçekten öğretiyor olur! Onun söylemesi ya da yapması gereken şey için bir “kusursuz ol” senaryosu olmadığında, o değer verdiği ruhsal prensipleri başkalarına en iyi biçimde ser­giler. O kendi içindeki Sonsuz’un doğal biçimde tepki göstermesine izin verdiğinde, bu iyi sonuç verir.

Balık Kuzey Düğümü insanı kendi kusursuzluğunun daha yüksek bir idrakini deneyimlemeye hazırdır o bunu fiziksel maddeyi “iyi görünecek” şekilde etkileyip yönlendirerek değil, her şe­yin, olduğu gibi, fiziksel olmayan kusursuzluğuna güvenerek yapabilir. Bu insanın yapmaya programlandığı içsel çalışma, kendi kendini baltalayıcı kalıpları her şeyin kendi kendisine empoze ettiği ideallere göre kusursuz olmasına çalışarak kendi kendisini sabote etmeyi bırakmayı içerir.

O evrene güvendiğinde, değişimden artık korkmaz. Her şey Akış’ın bir parçası olarak gelişir; onun niyetleri iyidir ve Sonsuz (Tanrı ya da Yüce Güç) ondan yanadır. O, yaşamına giren her­kesin Yüce bir Güç tarafından daha büyük bir plânın bir parçası olarak gönderilmiş olduğunu görebilir, bu yüzden nihai sonuç olumlu olmalıdır. Bu insan yaşamın akışına güvendiğinde, doğru insanlar gelir, doğru değişimler gerçekleşir, o olumlu enerjiyi hissedebilir ve büyük tabloyu görebilir. Amaç, iyiyi aramaktır. Bir kez o kaygısını evrene teslim ettiğinde, yetersizlik duyguları rahatlık ve sessiz güç duygularına dönüşür.

VİZYON

Geçmiş yaşamlardan, Balık Kuzey Düğümü insanının zihni o den­li karmaşıktır ki, bu enkarnasyonda onun hedefi sadelik’tir. Sade, karmaşık olmayan yanıtlar şimdi onun için en iyi sonuçları verecektir. O yavaşlayabildiğinde ve akışkan kaldığında, Melekleri’nden gelen ve ona “her şeyin yolunda olduğunu” gösteren bil­giyi alabilir. Yalnızca bu farkındalık bile onun vizyonunu gerçekleştirmesini sağlayacak doğru eylemi görmesini sağlar.

Şefkat

Bu enkarnasyonda, Balık Kuzey Düğümü insanı kabullenmeyi ve şefkati öğreniyor. Onun işi yargıyı askıya almaktır; o başkalarını eleştirmeyi bıraktığında, kendisine karşı bu kadar katı olmayı da bırakacaktır. Bu onun her zaman aramış olduğu sükûnete yol açar. Bu insanın diğer kişiye yönelik tüm sessiz yargıla­maları farkına vardığı eleştirel şeyler onun bariyerlerini indir­mesini ve diğer kişiyle gerçekten sevgiyle birleşmesini engeller. Bu insan, kendisi başkaları hakkında ne düşünüyorsa, onların da kendisi hakkında aynı şeyleri düşündüklerini varsayar. Böylece, o birisine baktığında, eğer onu eleştirici bir gözle görü­yorsa (“Onun saçı çok uzun,” “Onun saçı çok kısa,” “O kötü davranıyor”), başkalarının da onun hakkında aynı şeyleri düşündüklerini, aynı eleştirilerde bulunduklarını düşünür. Öte yandan, eğer o diğer kişinin sahip olduğu Işık ile elinden gelenin en iyisi­ni yaptığını bilinçli olarak bilirse ya da eğer o kişinin iyi bir özel­liğini düşünür ve o insana sevgiyle bakarsa, o zaman bilinçaltı olarak, diğerlerinin de ona aynı kabul edici biçimde baktıklarını düşünecektir. Bu onun kendi kendisini yargılamasını önleyecektir.

Kuşkusuz, bir kez o bunu yapmaya başladığında kusursuz olmayı isteyecek ve eğer unutursa kendisini sertçe yargılayacaktır. Kusursuz olmadığında, bu gerçekten onun yararınadır, çünkü bu onun alçakgönüllü kalmasını sağlar. O zaman, kendisinin de o sırada sahip olduğu Işık ile elinden gelenin en iyisini yaptığını fark edebilir ve kendisini sevmek onun için daha kolay olur.

Balık Kuzey Düğümü insanının yaşamında aydınlanmış bir hal içine evrene karşı tam bir şefkat hali içine girdiği zamanlar olmuştur. O başkalarını ve kendisini yargılamayı bırakarak, bu bilinç haline daha tutarlı bir biçimde erişebilir.

Şükran   Duymak   ve   Büyük   Mutluluk

Balık Kuzey Düğümü insanı kesintisiz bir mutluluk hali içinde kalmak ister ve onu bu halden çekip çıkaran şey, günlük yaşamda onun plânlarını bozan tüm beklenmedik olaylardır. Onun içsel huzurunu korumak için uygulayabileceği bir alıştırma her ne olursa olsun şöyle demek olabilirdi: “Evren beni seviyor ve bir şekilde bu benim yararıma sonuçlanacaktır.” Eğer ihtiyaç duyuyorsa o bunu birkaç kere tekrarlayabilir. Eğer o tüm değişiklikleri bu sözlü onaylamayla karşılarsa, bakış açısının nasıl değiştiğine şaşıracaktır.

Amaç, durum nasıl görünürse görünsün, yoluna çıkan her durum için şükretmektir: “Sağlığımla ilgili bu sorundan ötürü sana teşekkür ederim, Tanrım” o her neyse, o bundan ötürü şükretmelidir. Bu yaklaşım mucizeler yaratabilir. O mevcut durumu şükranla kabul ettiğinde ve ruhen açık kaldığında, direnişi yok olacaktır; bununla birlikte, bir sonraki adım aşikâr olur.

Bu insan, yaşamını tüketen kaygılardan, endişelerden ve gö­revlerden ötürü zor bir başlangıç yapabilir. Ama bir kez o somut görünümler dünyasının ardındaki ruhsal realiteye odaklanmaya geçtiğinde, bu onun en mutlu yaşamı olabilir! Bir kez o bi­linçli kalmayı ve kendisini objektif biçimde gözlemlemeyi öğrendiğinde, Akış’taki durumun nereye gittiğini ve hedefine erişmek için nasıl yol alacağını gösteren daha süptil enerji çekişlerinin farkına varır. Sanki Sonsuz onu koruyup gözetir ve o bilinçli kaldığı sürece bir sonraki adımı nereye doğru atacağını doğru olarak görebilir.

Balık Kuzey Düğümü insanı, sihirli bir ruhsal güç atmosferinde bulunur. İroni şu ki, o bunun hiç farkında değildir. O sanki hiç gücü yokmuş gibi davranır ve bir ego düzeyinden başarmaya çalışır. Onun yapması gereken tüm şey, kendisini çevreleyen ruhsal atmosferin içinde gevşemektir ve sihir onun ya­şamının yönetimini devralacaktır. Eğer o bu enkarnasyonu zorlaştırmaya çalışmayı bırakabilirse, onunki tüm enkarnasyonların en kolayıdır. Eğer o “bırakır ve Tanrıya havale ederse,” kendisine rehberlik eden Sonsuz’un dinginliği içinde ilerleyebilir.

Onun yolculuğunun en zor yanı, diğer düğümsel tipler için “gerçek” olanın herkesin varlığını kabul ettiği somut, fiziksel dünyanın onun esas realitesi olmayacağını, bunun böyle mukadder kılınmadığını anlamasıdır. Kendi realitesinin temeli olarak fiziksel olmayana, ruhsal olana odaklanmak, başkaları tarafından yanlış anlaşılmayı göze almayı gerektirir. Onun işi bu dünyaya ruhsal realite deneyimini getirmektir ve o bunu ancak kendi yaşamında onun farkında olarak yapabilir. Ancak ruhsal atmosfere gömülerek o bu realiteyi başkalarına kendi sessiz sevinciyle iletebilir.

Ruhsal Astroloji Jan Spiller

Bu, ruhsal kaderini geliştirmek isteyen herkesin mutlaka okuması gereken bir kitaptır.
Her Dem Bütünün Hayrına OLsun

Buna da Bakmalısın !

Leave a Comment

error: Content is protected !!