Bu alanlardaki çalışma gizli yeteneklerin ve becerilerin ortaya çıkmasına yardımcı olabilir.
• Bağımsızlık
• Kendinin farkında olmak
• Kendi itilimlerine güvenmek
• Cesaret
• Yapıcı bencillik
• Aşırıya kaçmadan vermek
• Kendini ruhen beslemek
Geride Bırakılacak Eğilimler
Bu eğilimlerin etkisini azaltmaya çalışmak yaşamı daha kolay ve zevkli kılmaya yardımcı olabilir.
• Kendini başkalarının gözleriyle görmek
• Güçten düşürücü diğerkâmlık
• Bay ya da Bayan “İyi İnsan” olmak
• Haktanırlığa ve adalete saplantılı bağlılık
• Ortak bağımlılık: Dışsal uyuma bağlılık
Koç Kuzey Düğümü insanının farkında olması gereken Aşil’in topuğu, onun kafasını adalete saplantılı bir biçimde takmış olmasıdır. (“Hayatta kalmam herkesin bana adil davranmasına bağlıdır;” bu düşünce onun sağlam bir zemine basmadığını işaret etmelidir.) Bu insan çok verici bir yapıdadır, ama onun adalet ve mutlak haktanırlık gereksinimi dipsiz bir kuyudur. O, hiçbir karşılık alamayacağını bilse bile, kendisine rahat gelen bir noktanın ötesinde vermeyerek kendisine karşı “adil davranmaya” başlayabilir.
Koç Kuzey Düğümü insanının kaçınması gereken tuzak, ideal ve kendini adamış bir partner bulmak için bitmez bir arayışı sürdürmektir (“Mükemmel partneri bir bulabilsem, kendimi kendi içimde tamam hissedeceğim”). Onun aradığı tamlık duygusu yalnızca bireysel olarak kazanılabilir; o partner ne kadar harika olursa olsun, bu tamlık duygusu bir ilişkinin yan ürünü olmayacaktır. Sonuçta, o kendisi olabilme iznine sahip olabilmek için hiçbir zaman başkalarından yeterli onayı alamayacaktır. Bu noktada risk alıp, kendisi için anlamı olan faaliyetlerin peşine düşmelidir. İroni şu ki, bir kez bu insan kendi yönüne gittiğinde, onu destekleyecek uygun kişiler yaşamına çekilecektir.
Koç Kuzey Düğümü insanı aslında sevdiği bir partnerle birlikte mutluluğu, uyumu, haktanırlığı ve desteği deneyimlemek ister. Bunu elde edebilmek için onun önce kendi kendisinin partneri olması gerekir. Kendisini tanıdığında, ona sevinç veren ve ruhen daha çok besleyen şeyleri yapmaya başlar, böylece kendisini güçlü, güvenli ve desteklenmiş hisseder. Kendisine karşı daha adil davrandıkça, aradığı denge ve adalet duygusunu hissedecektir. O, ancak o noktada iki bireyin de kendini güç kaybına uğramış hissetmeden eşit olarak paylaştıkları sağlıklı bir partnerlik kurabilir.
Bu insan, başkalarının öğüt ve tavsiyeleri tarafından sınırlanmadan, “kendi işini” kendi itilimlerine göre yapabilmelidir. O lider, yenilikçi ve öncüdür. Onun, kendi içgüdülerini izleyebileceği bağımsızlığı sağlayan bir mesleğe ihtiyacı vardır. O, örneğin, cerrahlık, teknisyenlik ya da girişimcilik gibi, inisiyatif ve bağımsız hareket gerektiren mesleklerde başarılı olabilir.
O, geçmiş yaşamlardan gelen ve diğer kişinin bakış açısını görebilme ve adaleti sağlamak için diplomatça tartışıp anlaşma yeteneğine sahiptir. Başarılı olmak için, doğuştan gelen bu yeteneği kullanabilir. Ancak, arabuluculuğu nihai hedef olarak gören mesleklerde, tartışıp anlaşma yeteneğini kendi bağımsız hedeflerine ulaşmak için kullandığında olduğu kadar enerjik değildir.
• “Kendime güvenip itilimlerimi izlediğimde, herkes kazanır.”
• “Başkalarını destekleyebilmek için, önce kendimi ruhen nasıl besleyebileceğimi öğrenmeliyim.”
• “Gerçekten kendim olarak başkalarına en iyi şekilde yardım edebilirim.”
• “Her zaman iyi olmamak pekâlâdır.”
• “Kendime karşı adil olmam bana bir denge ve güç duygusu sağlar.”
Koç Kuzey Düğümü insanı birçok geçmiş yaşamında başkalarını desteklemiştir ve bu konuda doğal bir yeteneğe sahiptir. O geçmiş enkarnasyonlarda ev kadını, sekreter, danışman ve yardımcı olmuştu. O, başkalarına enerji ve destek veren “sahne arkasındaki” kişiydi. O destek verirken tüm kimliğini, gücünü ve olumlu enerjisini aktarmış olduğundan, bu desteklediği kişileri daha büyük ve güçlü kılmıştı. Koç Kuzey Düğümü insanı “aile reisi” olarak da birçok yaşam geçirmiştir ve bu yüzden enerjisini yakın çevresinde bulunan insanlarla kaynaştırmaya alışıktır.
Başkalarını başarıyla desteklemek için, o muazzam bir farkındalık ve duyarlılık geliştirmişti. Onun araçları, diğer kişinin herhangi bir durumdan zaferle çıkmasını sağlayacak sevgi, güvence verme, yumuşak teşvik edici sözler ve güvendi. O, diğer kişiye odaklanırdı; her ne zaman partnerinin güvenden yoksun olduğunu ya da desteğe ihtiyaç duyduğunu görse, hemen onun yardımına koşardı bu insandan bir şey istenmesi gerekmezdi. O başkalarının gereksinimlerine karşı duyarlıdır ve kendi işini bırakıp onların yardımına koşar. Muazzam derecede sevecen ve cömert bir ruh geliştirmiştir. Vermeye, “takım oyuncusu” olmaya ve kendisini düşünmeden başkalarını desteklemeye alışmıştır.
Geçmiş yaşamlarında çok verici olmasına karşın, onun bir de gizli bir güdüsü vardı: O bir takımın parçasıydı ve eğer partneri başarılı olursa, bu onun da yaşamını sürdürebilmesini sağlardı. Bu insan, partnerinin ruh halini uyumlu tutarak, partnerinin ona karşı iyi ve cömert davranmasını sağlıyordu. Böylece, tüm dikkatini partnerine verebilmek için kendi gereksinimlerine aldırış etmez olmuştu her şey partneri güçlü ve hoşnut tutmanın çevresinde merkezlenmişti.
Geçmiş yaşamlarda bu sistem çok iyi işledi, ama bu enkarnasyon bu şekilde işlemek üzere düzenlenmemiştir. Başkalarını destekleme sürecinde, bu insan kendi kimliğini yok etti. Bu enkarnasyonda onun kaderi kendi titreşimlerinin gücüyle temasa geçmektir. İşte bu yüzden, o açıkça yardım istemeden partnerinin onun gereksinimlerini karşılayacağına güvendiği her seferinde, düş kırıklığına uğrar. Aslında bu onun yararınadır, çünkü başka birine güvenip dayanması kendi gücüyle yaşayabilme yeteneğini deneyimlemesini engeller. Böylece şimdi o başkasını güçlendirmek için kendi kimliğini feda ettiğinde, kaybeder beklediği ödüller gelmez. Onun kendini yeniden keşfetmesinin zamanı gelmiştir.
Koç Kuzey Düğümü insanı başkalarının kimliğini destekleyerek o kadar çok enkarnasyon geçirmiştir ki, bu enkarnasyonda onun bir kimlik duygusu yoktur. Enerjisel bir düzeyde, o bir kimlik duygusunun yalıtımından yoksundur. Bir bebek doğduğunda, onun aurasında “kimlik” denilen bir bant vardır ve diğer düğümsel gruplardaki insanlar bu banda sahiptirler. Bu bant başkalarının güçlü enerji alanlarına karşı bir kalkan görevi yapar. Bu bant sayesinde, insanlar birbirlerine zarar vermeden yoğun bir biçimde ilişki ve etkileşime girebilirler.
Örneğin, Billy yolda Sue ile karşılaşır ve ona yoğun bir enerjiyle, “Merhaba Sue!” der. Sue da aynı şekilde karşılık verir, onlar coşkuyla birbirlerini etkiler ve her ikisi de bir değişime uğramadan ayrılırlar. Ama eğer Billy bir Koç Kuzey Düğümü insanına rastlar ve aynı güçlü enerjiyle ona, “Merhaba Jim!” derse, Jim dağılır! O, tüm o enerji tarafından boğulduğunu hisseder. Koç Kuzey Düğümü insanı, aurasındaki “kimlik” bandının zayıflığından ötürü, başkalarına karşı çok duyarlıdır ve onların ruh hallerinden ve fikirlerinden kolayca etkilenir. O, özfarkındalığını güçlendirecek şeyleri yapmayı hatırlamalıdır.
Hatta bu insan başkalarının kimliklerini benimseme eğilimindedir. Genellikle, başkalarıyla kısa bir süre birlikte olsa bile, onların aksanlarını kolayca kapar ve farkında olmadan onların davranış ve ifade biçimlerini taklit eder. Uyum onun için o denli önemlidir ki, herkes için her şey olmaya çalışır. Başkalarına karşı açık ve kabullenir olmasının bir yan ürünü, içinde kolayca kıvılcımlanan muazzam sevgidir. Kendi kimliği zayıf olduğundan, başkalarıyla bir araya geldiğinde hemen bir bir’lik duygusu hisseder.
Bu enkarnasyonda, Koç Kuzey Düğümü insanı kendi kimlik duygusunu güçlendirme mücadelesiyle karşı karşıyadır. O önceden edinilmiş bir “benlik” fikrine sahip olmadığından, kendi içinde gerçek ve doğal olanı keşfetmeye açıktır. Bu masum bir süreçtir. Onun doğal itilimleri kimliğini onaylar ve kimliği eylemleriyle güçlenir. Bu insanın kendisini tanımak için yalnız geçireceği çok zamana ihtiyacı vardır. O kendisiyle konuşmak için her gün belli bir süre ayırmalıdır. Yapması gereken ilk şey, kendi başına kim olduğunu anlamaktır. Sonra başkalarıyla olan sınırlarını nasıl koruyacağını öğrenebilir. Bu süreç yavaş yavaş oluşur. Kendini keşfetme işi aceleye gelmez, ama Koç Kuzey Düğümü insanı kendisine daha çok dikkat etmeye karar verdiğinde ilerleme kaydeder.
Koç Kuzey Düğümü insanı, geçmiş yaşamlardan kalma muazzam bir sevgi birikimine sahiptir. O, ilişkileri bilir ve başkalarına yaptığı yardımların karşılığında çok takdir ve sevgi görmüştür. Tüm bu sevgi ondan çevreye yayılır ve karşılaştığı hemen herkese geçer.
O başkalarının yalnızca kaba yanlarını değil, sevecen niteliklerini de görebilir. Başkalarının gerçekte kim olduklarını algılar ve sonra bu gerçeği kutlar. Bu hal içinde kendisini tümüyle yükseklerde hisseder, çünkü diğer kişideki güzelliği, gücü, enerjiyi, ışığı ve yaşamı tam olarak takdir etmekte ve kutlamaktadır ve bu onun kendisini çok sevecen hissetmesini sağlar! Onun bu yaşamda başarması gereken şey, aynı güzelliği kendisinde de görmeye başlamaktır.
Bu insan, açık ve sevecen olmasına karşın, başkalarının onun alanına tecavüz etmelerine kızar. Bu durumda, “o kadar sevecen olmayan” yanı ortaya çıkmaya başlar, o zaman da suçluluk duyar. Oysa bu karanlık yan insanın deneyiminin bir parçasıdır. O kendisini keşfetmekte ve enerjisinin her iki yanını bütünleştirmeyi öğrenmektedir. Onun sevecen enerjisi hepimizin başına gelen kişilik ve ruh hali değişimlerinin arka perdesi haline gelir. Onun başarması gereken şey, kendi içinde merkezlenmiş kalabilmektir.
Koç Kuzey Düğümü insanının vermek isteme güdüsü doğrudur, ama kendisini tükenmiş hissettiği zaman verici olmaya çalıştığında, olsa olsa yüzeysel bir uyum yaratır. Aşırı derecede dışarıya odaklandığı, başkalarını takdir edip de kendisine değer vermediği her seferinde, “içindeki iblisler” onu tekrar kendisiyle temasa geçirmek için ortaya çıkarlar. Karanlık yanı ortaya çıktığında o başkalarıyla birlikte olmak istemez bu, olması gerektiğini hissettiği destekleyici, sevecen insanı yansıtmaz böylece, kendisini suçlu hisseder ve kendi başına kalır.
Aslında, onun içindeki karanlık yan ortaya çıktığında, bu iyi bir işarettir. Bu onun dikkat talep eden, ihmal edilmiş yanıdır. O kendi içine döndüğünde ve bilinçli olarak kendisini sevmeye, kendi güzelliğini fark etmeye ve kendisine özen göstermeye başladığında, iblisler de kaybolup gider. Böylece, Koç Kuzey Düğümü insanının, kendi üzerinde odaklanmak ve kendisini desteklemek için ne yapması gerektiğini anlamak için düzenli olarak zaman ayırması gerekir. Ondan sonra o başkalarıyla içsel bir güç ve uyum alanından etkileşime girebilir.
Birçok enkarnasyonu başkalarını destekleyerek geçirmiş olduğundan, Koç Kuzey Düğümü insanı başkalarının kimliklerine karşı devamlı açık olma hali geliştirmiştir. O her zaman diğer kişinin farkında kalmış ve o kişinin ruh halindeki en küçük mutsuzluğu ya da uyumsuzluğu sezebilmiştir. Partnerinin ruh halini mutlu tutmaya odaklandığında, bu ruh halini paylaşmış ve kendisi de mutlu olmuştur.
Geçmiş yaşamlarda bunun işe yaramış olmasına karşın, bu enkarnasyonda başka bir kişinin mutluluğu bu insanda gerçek mutluluğu uyandırmaya yetmez. Onun “aküsünde” diğer kişiden gelecek “şarjı” tutacak kadar kişisel kimlik kalmamıştır. Bu enkarnasyonda derinlemesine mutlu olabilmek için, o kendi kimliğini geliştirmeye ve kendi aküsünü doldurmaya odaklanmalıdır.
Bu insan, huzuru korumak için ne gerekiyorsa onu söyleyerek başkalarını yatıştırma eğilimindedir. Bunu yaptığında, “iyi” davrandığını ve başkalarına hizmet ettiğini düşünür. Ama bu yalnızca geçici bir çözümdür; bu her iki bireyin kimliğine ve bütünlüğüne dayanan sağlam bir ilişkiye yol açacak daha kalıcı bir çözümü erteler.
Koç Kuzey Düğümü insanı başkalarını kuşatan atmosfere karşı o kadar duyarlıdır ki, ilişkilerinde “uyumlu bir atmosferi korumayı” odağı haline getirir. Onun kendisini hoşnut ve mutlu hissetmek için yaşamında uyuma ihtiyacı vardır, ama kişisel denge duygusunun başka bir kişiye bağlı olmasına izin verdiğinde başı derde girer. O zaman, diğer kişiyi onunla uyumlu kalmaya yönlendirmesi gerektiğini hisseder: “Eğer sen mutluysan, ben de mutluyum.” Eğer diğer kişiyi, güçsüz olduğu yerde destekleyerek dengelerse, o kişinin sevinçle karşılık vereceğini düşünür. Diğer kişi uyumu sürdürmek için “kendi payına düşeni” yapmadığında, o şaşırır ve kendi payına düşeni yapanın yalnızca kendisi olduğunu düşünür. İlişkide uyumu korumak onun için tam günlük bir iş haline gelebilir.
Ama bu enkarnasyonda bu böyle işleyecek şekilde düzenlenmemiştir. Aslında, bu alışkanlık her iki partneri de tutsak edebilir: Diğer kişi özerkliğini yitirir ve uyum yaratması için Koç Kuzey Düğümlü kişiye bağımlı hale gelir ve Koç Kuzey Düğümlü kişi de, ödeyeceği bedel kişisel olarak neye mal olursa olsun, uyumu yaratma rolüne bağlanır. Ne yazık ki, bu yüzden, bu insan için ilişkiler külfetli ve sıkıcı bir hale gelebilir.
Onun yararına olan şey, kendisiyle ilişkisine dikkat etmesidir. Hangi faaliyetler kendi içsel uyum duygusunu geliştirir? Dengesi “bozuksa,” içsel uyumunu yeniden kazanmak için kendi kendisine ne vermelidir? Bu insan Bay ya da Bayan İyi İnsan olmayı ister ve iyi insanlar başkalarını üzmezler. Bu “her ne pahasına olursa olsun uyum ve huzur” sendromu, kendi kendini yadsımaya götürebilir; bu da bir tür sahtekârlıktır. Onun güdüsü yalnızca sevgidir, ama dürüstlük olmadan sevgi içerlemeye yol açar.
Koç Kuzey Düğümü insanı o kadar çok enkarnasyonu başkalarının arzularını gerçekleştirmelerine yardım ederek geçirmiştir ki, “başkalarını desteklemeyi” çoğunlukla, “diğer kişinin istediği şeyi yapmak”la özdeşleştirir. Böylece, diğer kişinin gereksinimlerini karşılamak uğruna, kendisinin mutlu olmak için gereksindiği şeyi feda eder. Bu enkarnasyonda, o “desteklemenin” aslında ne olduğunu yeniden değerlendirmeyi öğreniyor. Verebileceğinden daha fazlasını vermek destekleyici bir tutum değildir. Bu insan başkalarına vermenin enerjisini sever, ama eğer kendisini rahat hissetme noktasının ötesinde verirse, diğer kişiyi gerçekten desteklemiyordur. Eğer içsel enerji yedeğini kullanmayı sürdürürse, “aküsünü” tüketir ve bundan hiç kimse kazançlı çıkmaz. Bu insan kendisine güvenmelidir. Verme konusunda içsel bir direniş hissettiğinde, bu geri çekilip kendisine özen göstermeye başlamasını söyleyen bir işarettir.
Ayrı kimliğinin farkında olmaması ona yarar sağlamaz. O (ayrı bir varlık olarak diğer kişiye değil de) ilişkinin enerji alanına enerji yüklediğinde, bununla olsa olsa geçici bir uyum yaratır. Çünkü aslında orada olmayan bir şeye enerji yüklüyordur. Bir ilişki fiziksel realitede “mevcut” değildir bu, iki insan arasındaki bir enerji bağıdır ve iki insan değişik deneyimlere ve değişken ruh hallerine sahip olduklarından, bu enerji her zaman dalgalanır, değişir.
İlişkinin uyumlu olması, her iki partnerin güçlü ve kendi içinde huzurlu olmasına bağlıdır. Koç Kuzey Düğümü insanı, ilişkideki enerjiyi yönlendirerek, sürekli olarak “diğer kişiyi desteklemeye” çalıştığında kaybeder. Ancak, o direkt olarak diğer kişiyle meşgul olarak ve onun güçlü ve ayrı olmasını destekleyerek ilişkisinde bağımsızlığı ve bireyselliği teşvik ettiğinde, kazanır; çünkü diğer kişi de aynı şekilde karşılık verecek, onun bağımsızlığını ve bireyselliğini destekleyecektir.
Geçmişte Koç Kuzey Düğümü insanı hep “destekleyici kişi” olduğundan, içgüdüsel olarak başkalarının ruh hallerine açıktır. Ama bu enkarnasyonda, bu son derece tüketici olabilecek bir alışkanlıktır. O diğer kişiyle arasında bir sınıra sahipmiş gibi görünebilir, ama bu çok ince bir çizgidir. Gerçekte, o çok ortak bağımlı bir biçimde diğer kişinin enerji alanıyla birleşmiştir.
Bazen bu insan, sonunda kendisini tükenmiş hissedeceğini anlayarak, bu katılımdan kaçınır: Katılmış görünür, ama enerji düzeyinde kendi içinde kalır. Yine “merhaba” der ve nazik davranır, ama enerjiyle gerçekten birleşmiş değildir. Ancak, etkileşim dinamiklerinin tümüyle dışında kaldığında, sonradan kendisini öteki aşırı uçta bulur ve aşırı derecede heyecanlanır aşırı enerjiyle kendisini duvardan duvara vurur.
Bu insan için, tükenmek ve aşırı heyecanlanmak aynı paranın iki yüzü gibidir: Bu, o anda olup bitenle meşgul olmamaktır. O ya kendisinden çok verdiği için kendisini tükenmiş hisseder, ya da kendisinden çok az verip başkalarının enerjisini alt eder, böylece aşırı enerji yüklendiğini hisseder. Her iki tepki de kendi bedeninde bulunmamanın ve duruma ayrı bir kişi olarak anbean karşılık vermemenin bir yan ürünüdür. Denge, başkalarının enerjisini bilinçli olarak fark edip, bu enerji tarafından tüketilmemekte yatar. Koç Kuzey Düğümü insanının kendi gücüne bağlı kalması ve rahatlıkla katkıda bulunabileceği şeylerle temasta olması gerekir. Amaç, onun yeteneklerini özgürce paylaşması, hizmet etmesi ve gerçekte olduğundan daha çok ya da daha az olmaya çalışmadan, gönülden vermesidir.
Koç Kuzey Düğümü insanı, çoğunlukla (kendisinin ve diğer kişinin) birleşmiş enerji alanının dinamiği içinde iş görmeye çalışır diğer kişinin enerjisine bağlanır ve durumu uyum içinde tutmak için hangi harç malzemesi gerekiyorsa onu ekler. Ve bunu yaparken de kendisini iyi hisseder; bu onun sevgisinin bir ifadesidir. Ama onun başka bir güdüsü de, bir birey olarak göze çarpmamak için enerjisini başkalarınınkiyle birleştirmek istemek olabilir. O zaman, fark edilmeden olayların akışına katılabilir. O tanınmaktan korkar, bu da aslında kendisini tanıma korkusudur.
O, çok duyarlı ve incinmeye açık olduğundan, tanınmanın onun için boğucu olabileceğinden korkar. Olumlu veçhelerinin ona geri yansıtılmasından sevinç duyabilir, ama olumsuz veçhelerinin de geri yansıtılacağından korkar. Bir başkasının geribildirimi sonucunda kendi “iblisleri” ile yüzleşmek istemez. O belki de beğenilmeyecektir. Belki de diğer kişi, kendi iblisleriyle başa çıkmaktan kaçınmak için, ona sert ve ani bir çıkış yapacaktır. Onun, kendisi olmanın olası geri tepmeleriyle ilgili epey kaygıları vardır; bu yüzden, “akışa uymayı” ve bir birey olarak gerçekten görülmemeyi tercih eder.
Bununla birlikte, başkalarının onu nasıl görecekleriyle ilgili kaygılanır, sadece, Koç Kuzey Düğümü insanı kendisini başkalarının gözleriyle görmeye çalıştığında bir etken olur. Geçmiş yaşamlarda onun kendisini partnerinin gözleriyle görmesi olumlu bir şeydi; çünkü bu ona diğer kişiyi daha etkili bir biçimde desteklemek için davranışını nasıl ayarlayacağını gösteriyordu. Ancak, birçok yaşamda aşırı kullanım sonucu, onun “uyum sağlama” alışkanlığı kendi kimliğini yok etmiştir. Bu enkarnasyonda, kendisini başkalarının gözleriyle görmesi onun yararına değildir, çünkü bu kendi benlik duygusunu geliştirmesini engeller.
Bu insan belli bir yöne gitmeye karar verdiğinde, düz bir çizgide ilerlemek bazen onun için zordur! Onun bir yanı bunu gerçekten isteyip istemediğini sorgulayabilir ve sonra bu kararın içerebileceği tüm diğer etkenleri dikkate alır. Bu insanın hangi yöne gitmek istediğine karar vermesi uzun bir zaman alabilir.
Bu süreç şöyle olabilir: O bir karar verir ve onu tüm dostlarına anlatır ve sonra kuşkulanmaya başlar. Örneğin, o şöyle bir karar alabilir: “Serüven romanları yazmak istiyorum.” Sonra düşünmeye başlar: “Ben diğer kitap türlerini de seviyorum.” O bir fikri benimsemek ister ve “bu gerçekten tamamdır,” diye düşünebilir. Ama bir noktada, “Hayır, bu bana çok doğru gelmiyor,” der ve böylece kararsızlığa geri döner! Koç Kuzey Düğümü insanı bir karar verdiğinde, onu haklı çıkarmakta zorlanmaz. Bir kararı doğru ya da yanlış göstermenin yollarını bulabilir. Ancak, bu mekanizma onu nerede durduğunun doğru bilgisinden saptırabilir. Örneğin, bir karar ortaya çıktığında, o buna içgüdüsel bir karşılık verir, ama sonra şöyle düşünür: “Bu konuda adil olmak istiyorum, bu yüzden buna karşıt görüş açısından da bakacağım.” Bu onun kafasını karıştırır ve o neyi istediğini gözden kaybeder.
Bu enkarnasyonda, Koç Kuzey Düğümü insanı tek amaçlılık geliştiriyor. O, bir seçim yapmadan önce her şeyi tartmak yerine sırf onun nereye varacağını görmek için ilk bitimini izlemenin değerini öğreniyor! Onun için, o anda ortaya çıkan içsel heyecan duygusuna dayanan bir karar vermesi ve sonra tüm akü gücünü onu uygulamak için kullanması iyidir. Bu bir deneydir. Daha sonra, eğer o bu kararın “doğru” olmadığı hissine kapılırsa ve onu başka bir şey heyecanlandırırsa, sorumlulukla noksan yerleri tamamlayabilir ve bir sonraki işe girişebilir. Bu onun için bir “yeni başlangıçlar” enkarnasyonudur; böylece, vereceği birçok kararın daha sonra değişmesi doğaldır.
Aslında, bu enkarnasyon bir karar verme enkarnasyonu olarak düzenlenmemiştir. Karar verme, genellikle, iki bakış açısını dikkate alıp, sonra onları uzlaştırmayı içerir. Bu enkarnasyonda onun, “hakem” olmak yerine, bu bakış açılarından biri olması gerekmektedir! İşte bu yüzden, onun için en hayırlısı, kendisini doğru kararlara yönlendirecek ilk itilimlerini fark etme alışkanlığını geliştirmektir. O zaman yaşamına canlılık, güven ve sevinç gelecek ve bu da herkes için bir nimet olacaktır.
Koç Kuzey Düğümü insanı için bu tek amaçlılığın önündeki büyük bir engel, onun tüm seçimlerindeki güzelliği takdir edebilmesidir. Geçmiş enkarnasyonlarda başkalarının yaşamlarına derinlemesine katılmış olduğundan, kendisi dışındaki her şeyin güzelliğini takdir etmeye alışmıştır. Onun herhangi bir “gözdesi” yoktur. O kendi zevklerinin, beğenilerinin neler olduğunu bilmediğinden, bir şeyi seçip, “İşte bu!” demekte zorlanır. Onun yapabileceği şey, zaman ayırıp, kendi “içinde” değişik şeyleri imgelemek ve tercihlerinin neler olduğunu hissetmeyi öğrenmektir. Örneğin, eğer ona en sevdiği rengin hangisi olduğu sorulursa, o hemen bir yanıt veremeyebilir. Ama eğer kendi başına kalıp, renkleri “içinde” imgeler ve her bir renkle nasıl rezonansa girdiğini hissederse, tercihini keşfedecektir.
Bu insan bir karar vermek zorunda olduğunda, çoğunlukla, doğru seçimin ne olduğunu hisseder. Ama bazen, o sezgisel itilimle temas kuramadan, bir karar vermeye zorlanır. Burada da imgeleme yardımcı olabilir. O, onu bedeninde nasıl hissettiğini anlamak için, birkaç dakika ayırıp, bir seçeneği izlediğini imgeleyebilir. Sonra, diğer seçeneği izlediğini imgeleyebilir ve o konuda ne hissettiğini görebilir. Eğer bu önemli bir konuysa ve o hemen itilimsel bir tepki hissetmezse, doğru seçimde bulunabilmek için imgeleme yapmak üzere gerektiği kadar zaman ayırabilir.
Koç Kuzey Düğümü insanı, başkalarının onun karar verme sürecine katılmalarına izin verirse, kendisiyle teması yitirir ve durum nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, doyum hissetmez. Geçmiş yaşamlarda onun kararları “takımı” (iki kişiyi) içeriyordu, sonucun partnerliğin yararına olması için onun diğer kişiye de danışması gerekiyordu. Ama bu yaşamda o kendi kimliğini geliştirmek istiyor; bu yüzden onun kendi kendisine şunu sorması daha iyi olacaktır: “Ben bu karar hakkında ne hissediyorum?”
O başka bir kişiye kararını söylediğinde, o kişinin bu kararı onaylayıp onaylamamasından etkilenir. Çok duyarlı olduğundan, eğer diğer kişi o kararı onaylamazsa, o şöyle düşünmeye başlar: “Belki de doğru kararı almadım.” Bu yüzden, onun, kendisi değiştikçe ve geliştikçe kararlarının da değişeceğini bilerek, kararlarını kendisine saklaması daha iyi olur.
Koç Kuzey Düğümü insanı, başkalarının düşüncelerinden etkilendiğinden (özellikle bu saygı duyduğu biriyse), başkalarının yargılarına kendi içgüdülerinden daha çok güvenme eğilimindedir. Ama bu enkarnasyonda o kendi yargılarını savunmayı öğreniyor ki bu “haklı olmak”tan çok, kendisi hakkında daha çok şey keşfetmesiyle ilgilidir!
Bu insan, sağlam mantığa dayanmayan bir karar verdiğinde başkalarının onu sert bir biçimde yargılayacaklarından korkar. Başkalarının mantığa dayanan kararlar verdiklerini görür, bu yüzden eğer düşünmeden bir karar verirse, bunun diğerlerinin kararları kadar geçerli olmadığını düşünür. Ancak, mantığı izlemek başka bir düğümsel grubun üyesi için daha doğru olabilse de, onun için itilimlerini izlemek doğrudur. Koç Kuzey Düğümü insanı için, hissettiği ilk itilime dayanan kararlar genellikle en yararlı olanlardır sonra o kararlarını uygulamanın en iyi yolunu bulmak için mantığı kullanabilir.
Eğer Koç Kuzey Düğümü insanı bir karar verme durumundaysa ve içinden hiçbir itilim gelmiyorsa, bir karar vermemesi uygundur. Bu onun o sırada bir karar vermesinin uygun olmadığını gösteren bir işaret olabilir, ya da onun gerçekten bir tercihi yoktur. O durumda sadece, “Bilmiyorum,” demesi iyi olur.
Bu insan, başka bir fikir masaya konulmuş olduğunda, ona karşılık vermekte kendisini daha rahat hisseder. O zaman o fikri kabul edebilir ya da etmez. Fikri önce kendisinin ortaya koyması onun için ürkütücüdür. Ama bu enkarnasyonda onun özelliği, pat diye ortaya çıkan yenilikçi fikirler sunmaktır! Koç Kuzey Düğümü insanı başkalarının kararlarını destekleme konusunda harikadır, ama bu enkarnasyonda o kendisinin gitmek istediği yeri içgüdüsel olarak hissetmeli, kendi fikrini masaya koymalı ve onu yüzde yüz desteklemelidir. Bu enkarnasyonda, o çığır açıcıdır!
Pek çok enkarnasyonda başkalarını desteklemek uğruna kendi kimliğini feda ettiğinden, Koç Kuzey Düğümü insanı bu kez bir kimlik duygusundan yoksun olarak doğdu. Şimdi onun başlıca gereksinimi, gerçek bir kimlik duygusunu yeniden keşfetmek ve oluşturmaktır. Özellikle çocukluk ve gençlik yıllarında, onun tüm benlik duygusu başkalarının onu nasıl gördüklerine dayanır. O kimliğiyle ilgili olarak başkalarının tanımlamalarını benimseyebilir, ya da buna tümüyle direnebilir. Ne olursa olsun, bu onun kimliği değildir bu başkalarının onun kimliğiyle ilgili kavramına bir tepkidir. Kendini keşfetme yoluna girmek için, o kendisine şunu sormalıdır: “Başkalarının projeksiyonlarından ayrı olarak… Ben kimim?” O ancak kendi içine bakarak bir yanıt bulacaktır.
Kendinin farkında olma gereksinimini yanıtlamak için, bu insanın düzenli olarak kendisini “denetlemesi” yararlı olur. O kendisiyle temasta olmadığında, çoğunlukla, aşırı uçlarda davranır. Başkalarıyla birlikteyken, hep bir ışık taşıyıcısı sevecen, destekleyici ve özverili olması gerektiğini hisseder. Bu onun her zaman böyle olamayacak yanını bastırır ve bu da yoğun bir kutuplaşma yaratır.
O her zaman sevecen ve destekleyici olmaya çalışır, çünkü onun geçmiş yaşamlarında oynadığı rol budur; ama bu olumlu rolün aşırı ucu karanlığın derinliklerini de harekete geçirir. Eğer o karanlığa daha yakından bakarsa, bunun aslında, ifade etmesine izin vermediği o kendini öne süren yanı olduğunu görecektir. Bu onun yang yapısının bir parçasıdır onun erkeksi yanıdır. O kutuplaşmıştır, çünkü pek çok geçmiş yaşamda bastırılmış, böylece kişiliğin geri kalan bölümüyle bütünleşememiştir. Bu yüzden o çok yoğun bir biçimde dışa çıkabilir, bu da Koç Kuzey Düğümü insanını utandırır ve “Bu da nereden çıktı böyle?” diye düşündürür.
En iyi çözüm onun kendisiyle uyum içinde kalmasıdır: Kendi enerji alanı içinde kalması ve kendi içinde olup bitenlerle temasta kalmasıdır. Ve üzülüp sıkıldığında hemen kendisiyle iletişim kurmasıdır: “Hay Allah! Bir nedenden ötürü bu konuda sıkıntı duyuyorum.” Onun işi yalnızca kendisi olmaktır. O bunu ilk kez denediğinde rahatsızlık duyabilir; ama temel güdüsü sevgi olduğundan, ortaya çıkan şeyin esasen doğru olacağına güvenmelidir.
Koç Kuzey Düğümü insanı sorumluluk üstlenmeyi, kendisi için yapması gereken şeyi yapmayı ve arzularını izleyerek kendi kendisine yeterli olmayı öğreniyor. O kendisine bir doyum duygusu vereceğini bildiği bir şeyi yapma itilimini hissettiğinde, onu sonuna dek götürmelidir. Geçmiş yaşamlarda kendisini arındırmayı başardığından, itilimlerinin başkalarına zarar vermeyeceğine, o itilimlerin aslında ona gitmesi gereken yönü gösterdiğine güvenebilir. Yaşamın her alanında, herhangi bir durumda, o en iyi hareketin ne olacağıyla ilgili ilk itilimine göre hareket etmelidir. Ve egodan gelecek herhangi bir direnişe aldırış etmemelidir. Bu yolla, o başkalarıyla içtenliğe ve kendisinin sorumluluğunu üstlenmeye dayanan bir dengeyi korur.
Bu insan, kendi kendine yeterliliğin değerinin farkında olmadığından, başkalarının buna ne kadar değer verdiklerini anlamaz. Ondan yardım istememiş birisini desteklemeye başladığında, karşı tarafta olumsuz bir tepki yaratabilir. O, diğer kişinin enerji alanına girer, onun ne düşündüğünü ve ne hissettiğini öğrenir. Onun başkalarının gereksinimlerinin farkında olması iyidir, ama o hem başkalarının hem de kendisinin sınırları olduğunu öğreniyor. O başkalarının kendi kendilerine yeterliliğine saygı göstermeyi öğrendiğinde, kendisi için de kendi kendine yeterliliğe değer vermeye başlar.
Koç Kuzey Düğümü insanı, diğer insanların kendileriyle ilgilendiklerini gördüğünde buna tepki gösterebilir. Yargılayıcı olur ve diğerlerinin kendilerine düşkün, başkalarını umursamaz ve bencil olduklarını düşünür. Oysa kendisiyle ilgilenmek bu insanın yapması gereken şeyin ta kendisidir! Kendisi bunu yapmadığından, başkalarının bunu yaptıklarını görmek onu rahatsız eder. O başkalarında “bencillik” gördüğünde, bunu kendi gereksinimlerini kontrol etmek için bir hatırlatıcı olarak kullanabilir. Önceleri biraz aşırıya kaçsa bile, o kendisine dikkat etmeye başlamalıdır.
O buna, her gün kendisine yalnız geçireceği otuz kırk dakika ayırarak başlayabilir. Dış dünya tarafından rahatsız edilmeyeceği bir odada, kendi başına bir fincan çay içebilir ve o günü plânlayabilir, günlük tutabilir, ilham verici bir kitap okuyabilir, ya da öylece oturup düşünebilir. Burada amaç, bunun onun zamanı olmasıdır; bu süre esnasında öncelik ondadır. Eğer o kendisi için bunu yaparsa, tüm gün boyunca başkalarına daha rahatça, içerlemeden verebilir. Onun solunumuna bilinçli olarak dikkat etmesi de yararlı olur: Bu onu bedeniyle temasta tutar. Başkalarıyla birlikteyken, kendisini kendi sınırları içinde tutmak için zaman zaman bilinçli olarak derin bir soluk alabilir.
Bazı düğümsel gruplar burada bencil olmamayı öğrenmek için bulunmaktadırlar. Ama Koç Kuzey Düğümü insanı bencil olmamayı zaten bilir bu enkarnasyonda o bencilliği öğrenmelidir. O kendisiyle temasta kaldığında, bu herkes için yararlı olur. Bu, mantıklı değil, ama pratiktir. O kendisi olduğunda, başkalarını incitebileceğinden korkar; oysa kendisi olması başkalarına onun tahmin edebileceğinden daha derin bir düzeyde yardım eder. Bu insan “bencil” olmayı (yani, bir fikri sadece ona bir doyum duygusu verdiği için uygulamayı) denemeli ve bunun nasıl sonuçlandığını görmelidir. Onun kendi mutluluğunu yaratma sorumluluğunu üstlenmesinin zamanı gelmiştir.
Koç Kuzey Düğümü insanı geçmiş yaşamlarında başkalarına yardım etmeye, onların fikirlerini desteklemeye ve projelerini yürütüp tamamlamaya alışmış olduğundan, “tamamlama enerjisi”ni anlar. Ancak, bu enkarnasyonda onun görevi işleri başlatmaktır. O işi başlatmak ve sonra o işi başkalarının sürdürmelerine izin vermelidir. Başkaları yardıma gelmezlerse, o tüm sorumluluğu üstlenebilir. Ama başkaları çıkıp gelirse, o onların kendisini desteklemelerine ve işi tamamlamalarına izin vermelidir ki böylece yeni bir fikrin peşine düşebilir!
Bazen bu insan, saygı ve itibarı başka birisinin kazanacağından korkarak projelerini başkalarına vermek istemez. Onu başka birisi gerçekleştirirse, kendisinin daha az değerli sayılacağım düşünür. Başkalarının işe sahip çıkıp onu geride bırakacaklarından da kaygılanır. O kendisine şöyle sorar: “O zaman ben ne yaparım? Benim işim nedir? Benim önemim nerede?”
Bu tepkiler, Koç Kuzey Düğümü insanı kimliğini başkalarınınkiyle karıştırdığında ortaya çıkan acı verici yanlış anlamaların doğal bir sonucudur. O dengesini yeniden kazanmak için kendisini ayrı tutmalıdır ki kendi oynadığı rolü ve başkalarının oynadıkları rolleri açıkça görebilsin. O zaman, o tohum fikri keşfetmekten ötürü kendi değerini hissedebilir ve bu fikri gerçekleştirmeyi başkalarına bırakabilir.
Bazen onun saygı ve itibar kazanma arzusu o kadar güçlü bir hale gelir ki, başkalarının o fikri daha iyi ve kazançlı hale getirebilecek olan yaratıcı enerjilerini geri iter. Eğer Koç Kuzey Düğümü insanının fikirleri gerçekten güçlüyse, başkaları onu desteklemeye gelecek ve her biri kendi özel yeteneklerini getirecektir. Eğer o kendi fikirlerinin gerçekleşmesini istiyorsa, kendisine çekmiş olduğu kişilerin bireysel yeteneklerini kabul etmelidir. O, kendisine haksızlık etmeden başkalarını onaylamayı öğrenebilir.
Bazen, Koç Kuzey Düğümü insanı kafayı itibar kazanmaya öylesine takar ki, başkalarının o işe katkılarının önemini azaltmaya çalışır. İşin tüm itibarını kendisi kazanmak ister. Kuşkusuz, eğer o tüm itibarı kazanmak istiyorsa, tüm sorumluluğu da yüklenmeli ve her şeyi kendisi yapmalıdır; bu yüzden, onun fikirlerinin birçoğu hiçbir zaman meyve vermez. O, en önemli şeyin onun özgün fikrinin itibar görüp kabul edilmesi tohum fikrin gerçekleşip geniş kitlelere yayılması olduğunu anlamalıdır. Bunun olabilmesi için, o yoldan çekilmeli ve başkalarının yardım etmelerine izin vermelidir. Bu Koç Kuzey Düğümü insanı için bir rol değişimidir; o bir liderdir, ama başkalarının onu desteklemelerine ve fikrini geliştirmelerine izin vermelidir.
Bu enkarnasyonda bir kimlik duygusu geliştirmek onun kaderi olduğundan, onaylanıp itibar görme arzusu aslında onun bir benlik duygusu oluşturma isteğinden kaynaklanır. Ancak, güdü sonucu belirler. Eğer onun güdüsü doyum bulmak ve kendini keşfetmek ise, o doğrudur ve bu insan kazanacaktır. Eğer onun güdüsü başkalarından kabul görüp itibar kazanmaksa, o zaman o kendi özdeğeri duygusu için hâlâ başkalarının geribildirimine muhtaç demektir. O kendisini onaylamak için başkalarının onu onaylamaları gerektiği fikrini bırakmak ve kendi kendisini onaylayıp onurlandırmaya başlamalıdır. İroni şu ki, o kontrolü bırakıp, ona yardımcı olanların özel yeteneklerini kabul etmeye başladığında, o insanlar daha çok katkıda bulunmak isteyecekler ve tüm projeye sevgi nüfuz edecektir. Ve başka hiç kimse onun işini yapamaz o başkalarının geliştirecekleri tohum fikirleri keşfetmektedir.
Koç Kuzey Düğümü insanının, sevgi mesajını dünya ile paylaşabilmek için, köklenmiş bir varoluşa ihtiyacı vardır. Bunun anahtarı, onun sevginin ifade edilebileceği yolların önyargılı imajlarından kurtulmasıdır. Eğer o kendisini ifade biçimini kendi sevgi fikrine (uyumlu, nazik, özenli, verici, şefkatli, vb.) uyacak biçimde sınırlarsa, eldeki fırsatı kaçırır, çünkü sevgi her türlü tanımlamanın sınırlarını aşar. Eğer bir çocuk sokakta karşıdan karşıya geçerken bir araba hızla onun üzerine geliyorsa, sevgi o çocuğu kolundan tutup kabaca kenara çekmeyi de içerebilir!
Bu insan sevginin tek reakte olduğunu ve başka her şeyin illüzyon olduğunu zaten bilir. O, her durumda hissettiği itilimlerin sevginin doğru ifadesi olacağına güvenmeyi öğreniyor. O, kendi içindeki sevgi ve takdir hislerini izlediğinde, kendisi olur. Ancak, başkaları tarafından itilip kakılmasına izin veren bir varoluş hali olması yerine, kendisi için sağlam bir yer olması için, o enerjisini köklendirmelidir. Koç Kuzey Düğümü insanı bu sevgiyi başkalarıyla birlikte deneyimlemeye ihtiyaç duyar. Onun başarması gereken şey kendi içsel varlığının bütünlüğünü korumaktır. İroni şu ki, onun olduğu gibi olması başkalarına da aynı şeyi öğretecek ve onlarda da sevgi hissini uyandıracaktır. Bunu yapmak için, bu insan diğer kişinin onunla ilgili görüşünü etkilemeye çalışmaktan vazgeçip, her an mümkün olduğu kadar çok içtenlikle ve dürüstlükle kendisi olmaya odaklanmalıdır. Bu başlangıçta zor görünür ve onun yeni odağını uygulamayı kendisine hatırlatması ve disiplin gerektirir. Ama en sonunda, o kendisine sadık kalarak, sadece dürüst ve bencillikten yoksun bir biçimde davranabilir.
Bu insanın köklenmiş halde kalmasına yardımcı olan bir şey, onun bedeninin farkında olması, bedeninin ona bir benlik duygusu veren doğal bir sınır olmasına izin vermesidir. O başkalarının bilincine “girme” ve kendi merkezini kaybetme eğilimindedir. Bu yüzden, daha köklenmiş bir halde kalmak ve gereksindiği denge ve uyum duygusunu hissetmek için düzenli olarak egzersiz yapması onun için sağlıklıdır.
Bir rutininin olması da onun için yararlıdır bu her gün kendisini denetlemenin bir yoludur. Bu çok sıradan bir şey olabilir: Sabah ilk iş olarak yatağını düzeltmek, kahve yapmak, perdeleri açmak, günlük egzersizini yapmak, meditasyon yapmak, sağlıklı bir kahvaltı hazırlamak, köpeği gezdirmek. Onun eğilimi ise bir gün yatağı düzeltmek, ertesi gün yatağı kısmen düzeltmek, üçüncü gün hiç düzeltmemek, dördüncü gün ise belki düzeltmektir!
Tutarsızlık ve bir rutinden yoksunluk onun kişisel gücünü yavaş yavaş zayıflatır, bu yüzden rutinde günlük tutarlılık önemlidir. Buna ek olarak, o haftalık bir rutini ya da ritüeli de uygulayabilir: Haftada bir kez ibadet ettiği yere gidebilir, ya da öğle yemeğinde aynı arkadaş grubuyla buluşabilir. Bu onun yaşamının rastgeleliği tarafından mağdur edildiğini hissetme eğilimini önleyecek, ona içinden kaynaklanan bir düzen ve disiplin duygusu verecektir. Başkalarının enerjisine ve bilincine bir girip bir çıkmak yerine, bu rutin onun kendi kimliğini geliştirmesine yardımcı olur.
Ancak, Koç Kuzey Düğümü insanı rutini hor görür ve bunun iyi bir nedeni vardır. Geçmiş yaşamlarında, bir rutini olması onun kendisine ihtiyaç duyulduğunda başkalarına yeterince destek olmasını engellerdi. O, başkalarının gereksinimlerine daha kolayca uyabilmek için kendi rutinini kendi yaşamını geliştirmedi. Ama bu enkarnasyonda, güçlü rutinler geliştirmesi ve başkalarının ona uymalarına izin vermesi onun yararınadır. Ayrıca, kendi rutininin olması onun başkalarının rutinlerinin içine düşmesini önler. Bunun geliştirdiği disiplin onun için güçlendiricidir: Bu onun içindeki savaşçıyı uyandırır ve bundan ötürü o kendisini harika hisseder!
Hobilerini ve yeteneklerini keşfetmek de bir benlik duygusu geliştirmenin iyi bir yoludur. Koç Kuzey Düğümü insanı, başlıca ilişkisinden ayrı olarak, kendi ilgi alanlarına zaman harcadıkça, onun kimliği de gelişir. O, tutarlı uygulamayla bu yetenekleri geliştirmeli, kişisel bir doyum duygusu veren şeyleri düzenli olarak yapmak için zaman ayırmalıdır. Örneğin, eğer sanatsal yeteneği varsa, bir sanat kursuna yazılabilir. Eğer yeteneği müzikse, müzik dersleri alabilir. Eğer dans etmeyi seviyorsa, dans dersleri alabilir ve/veya partneri ve dostlarıyla düzenli olarak dans etmeye gidebilir.
Koç Kuzey Düğümü insanının köklenmiş olma duygusu özdisiplini içerir. Onun yararına olacak her şey disiplin gerektirir: Her gün kendi başına belli bir zaman geçirmek, yaşamını güçlü kılmak için seçtiği birkaç rutini uygulamak ve kendini takdir etmeyi hatırlamak.
Bu insanın özdisiplini uygulamasına ve kendisini denetlemesine yardımcı olacak bir deney, kendi yemek yeme alışkanlığının farkına varmasıdır. Amaç, bilinçsiz bir biçimde (sıkıntıdan, ya da duygularla başa çıkmak için) yememek, bedeni acıktığında bunu fark etmek ve bedeninin istediği şeyi yemektir. O bu konuda imgelemeyi kullanabilir. Bir lokma salata yediğini imgeleyebilir ve bedeninin buna nasıl bir tepki verdiğine dikkat eder. Çorba içtiğini, bir sandviç, meyve ya da patates püresi yediğini hayal edip, bedeninin buna nasıl bir tepki verdiğine bakabilir.
Koç Kuzey Düğümü insanı o denli duyarlıdır ki, belli bir yiyeceği yediğini hayal ettiğinde, bedeni ona o yiyeceğin iyi mi geleceğini, yoksa onu ağırlaştıracağını mı, ya da enerji mi vereceğini söyleyecektir. O zaman o, o anda ne hissetmek istediğine göre yemek yiyebilir. Ama o kendisiyle temastan o kadar yoksundur ki, bu süreç bile başlangıçta zor gelebilir. Onun bu konuda çalışması gerekebilir; ancak bunu yaptığında, bu çok doyum verici olur ve kendisiyle olan bağlarını güçlendirir.
Özdisiplini bir ceza değil, bir uygulama, bir alıştırmadır. O, “sorumluluk üstlenen” kasları güçlendirmeyi ve işleri gücü, sağlığı ve esenliği geliştirecek biçimde düzenli olarak yapmayı içerir. Bu insan özdisiplinini kimliğini ortaya çıkaracak bir araç olarak kullanabilir. Özdisiplini bilinçli olarak uygulaması onun içindeki savaşçıyı dengeli ve uyumlu bir biçimde uyandıracaktır.
Ruhsal bir düzeyde, Koç Kuzey Düğümü insanı gerçekte kim olduğunu keşfediyor yeni, doğuştan var olan, doğal bir kimliğin ortaya çıkmasına izin veriyor. Ancak, bazen o berrak bir kimlikten yoksun olmasını baş belası alışkanlıklardan kurtulmak için kullanabilir. Bu insan için özdisiplini uygulamanın kolay bir yolu, kimliğini yeniden icat etmektir. Kendisiyle ilgili önceden edinilmiş, katı bir algısı olmadığından, o zihninde kimliğini değiştirerek yaşamında sağlıklı değişiklikler yapabilir. Örneğin, bu düğümsel pozisyonda bulunan ve gençliğinde hiç sigara içmemiş bir müşterim vardı, ama onunla tanışmamızdan beş yıl önce aşırı sigara içmeye başlamıştı. Bir gün o birden, yan etkileri olmadan ya da alışkanlık krizine girmeden sigarayı bıraktı. O sadece, kendisini sigara içmeyen biri olarak “hatırlamıştı!”
Koç Kuzey Düğümü insanı pek çok geçmiş yaşamda başkalarıyla özdeşleşmiş olduğundan, “merkezini” içsel benlik duygusunu partnerininkiyle karıştırır. Partneri aslında onun “merkezinde” bulunduğundan, o partnerinin ruh hallerine karşı aşırı duyarlıdır. Bu yüzden, partner mutsuz ya da hoşnutsuzsa, Koç Kuzey Düğümü insanı bunu hissedecektir. O, kendi esenlik ve hoşnutluk duygusunun bozulmaması için, tüm zamanını ve enerjisini partnerini mutlu kılmak için harcayabilir.
Sorun şudur ki, hiç kimse başka bir kişiyi mutlu etme sorumluluğunu üstlenemez. Bir insanın yapabileceği en iyi şey, partnerinin ruh halini geçici olarak değiştirecek bir harç malzemesi katarak, onu “yatıştırmak”tır; ama sonra partnerin mutlu kalması için sürekli olarak yatıştırılması gerekir. Ve bu enkarnasyonda bu Koç Kuzey Düğümü insanı için bu şekilde işlemek üzere düzenlenmemiştir.
Aslında, o kendisinden beklenen gelişimi, yaşamını sürdürebilmek için ilişkilerin gerekli olduğu fikrinden kurtularak sağlayabilir. O, tek başına ayakta kalmayı ve başkalarıyla yeni bir perspektiften ilişki kurmayı öğreniyor. Ancak, duyarlı olmasına rağmen, onun diğer insanlarla ilgili hiçbir bilgisi yoktur: O insanları neyin güdülediğini, onların neyi aradıklarını ve ne tür bir başarı kazanmak istediklerini bilmez. Bazen o diğer kişiyi (ve kendisini), yalnızca, tatmin edilmiş ya da edilmemiş ivedi ihtiyaçları ve arzuları olan insanlar olarak, yüzeysel bir düzeyde görür. O diğer kişinin kimliğini, onu ruh halini uyumlu tutmaya yönlendirecek kadar görür. İnsanların Koç Kuzey Düğümü insanını şaşırtmalarının ya da düş kırıklığına uğratmalarının nedeni budur o diğer kişinin gerçekte kim olduğunu hiçbir zaman görmemiştir.
Birçok bakımdan, Koç Kuzey Düğümü insanı diğer kişiyle hiç ilişki kurmaz o diğer kişiyle arasındaki ilişkiyle ilişki kurar. Bu, partnerinin ya da kendisinin gelişimine gerçekten yardımcı olmasını sağlamaz. İlişki bir varlık değildir; o, iki birey gelişmediği takdirde, gelişemez. Böylece, bu insan ilişkiye ne kadar zaman ve enerji harcarsa harcasın, ilişki ona bir karşılık veremez. Bu yüzden, her iki partnerin özerklik ve bireysel yaratıcı ifade gereksinimlerini incelemesi onun için daha yararlı olacaktır. O, partnerini sonuçlara tek başına ulaşmaya teşvik ederek, hem onu hem de kendisini bireyler olarak gelişmek üzere serbest bırakabilir.
Koç Kuzey Düğümü insanının partneri yerine ilişkiye odaklanmasının bir sakıncası da, onun partnerinin kimliğini gerçekten geçerli kılamamasıdır. Koç Kuzey Düğümü insanı sürekli olarak partnerini yatıştırmak, ona güvence vermek, ya da onu “toparlamak” yerine onun kendi kendisine yeterli olabileceğine inandığında, o kişinin gücünü görmeye başlayacak ve onu bu gücü kullanmaya teşvik edebilecektir. Bu onun kendisini de daha derin bir düzeyde görmesine, kendi gücünü fark etmesine ve gelişim için duyduğu itilimleri izlemesine zemin hazırlar.
Koç Kuzey Düğümü insanının aklı adalet ve haktanırlık ideallerine takılıdır; o bir şeyin haksız olduğunu düşündüğünde zıvanadan çıkar. O, dünyanın ve diğer insanların kendi katı ölçütlerine uymalarını ister. “Ben başkalarına karşı adil davranacağım, başkaları da bana karşı adil davranmalıdır,” diye düşünür. Bu insan dünyanın daha adil olmasını içtenlikle ister, ama bunun böyle olmaması aslında onun en yüksek hayrınadır! Çünkü kendi adalet fikirleri sonuç vermediğinden, o “iyi olmak” yerine, doğrudan içgüdüleriyle kimliğiyle davranmaya itilir. Birçok enkarnasyondan beri o kendisi olmasının uygun olacağı bir zamanı bekliyordu ve bu o zamandır!
Bu enkarnasyonda, kendi haktanırlık ve adalet duygusu bu insanın doğru yolda olup olmadığının ya da bir başkasına kızmaya hakkının olup olmadığının doğru bir göstergesi değildir. Aslında, o adaletsizlik ya da haktanırlık konusunda “zıvanadan çıktığı” her seferinde yoldan da çıkar. Önce, onun “adil” tanımı, başkaları için kendi ihtiyaçlarını ve arzularını feda etmesiyle çok ilgilidir o benlik kaybına uğramadan ne kadar çok verebileceğiyle ilgili sınırları sürekli olarak ihlal eder. Sonra, “haktanırlık” gereği, başkalarının da aynı şeyi yapmalarını bekler. Bu insan kendi doğal sınırlarını ihlal etmeyi bırakmayı ve başkalarının da kendi sınırlarını aşmaları için ayartmamayı öğreniyor.
Koç Kuzey Düğümü insanı, bir şeyin adil olmadığını düşündüğünde içerler. Eğer içerlemişse, bu geri çekilip aküsünü yeniden doldurması için bir işarettir. Bu ayrıca onun duygularını ifade etmesi gerektiğini gösterir: “Kendimi içerlemiş gibi hissediyorum, bu yüzden bir süre kendi başıma kalıp bunu halledeceğim.”
Dürüst ifade onun kimlik duygusunu geçerli kılar ve güçlendirir. Bu ayrıca diğer kişiye Koç Kuzey Düğümü insanının gereksinimlerini ve sınırlarını fark etme şansını verir. Diğer kişinin verdiği karşılıktan, Koç Kuzey Düğümü insanı kiminle ilişkide olduğu konusunda daha berrak bir fikir edinir. Eğer diğer kişi, “Seni kıracak bir şey mi söyledim?” derse, Koç Kuzey Düğümü insanı meseleyi hemen orada halletme fırsatı bulabilir. Başkalarının farklı geçmiş yaşam deneyimleri olduğundan, o onların kendisi kadar duyarlı olmalarını bekleyemez. Ama bir kez kendisini açıkça ifade ettiğinde, diğer kişinin verdiği karşılıktan, onun kendisini dinlemesi ve gereksinimlerine saygı göstermesi için ne kadar dayatması gerektiğini anlayabilir.
Koç Kuzey Düğümü insanı, kendisini açıkça ifade etme yoluyla haktanırlığı geliştirmeyi, kendisini yapıcı bir biçimde öne sürmeyi öğreniyor. Örneğin, bir arkadaşından epey yüklü aylık ödemelerle bir mülk satın alan Koç Kuzey Düğümlü bir kadın müşterim vardı. Bir gün arkadaşı ondan beklenmedik bir sorun nedeniyle para istedi ve müşterim ona parayı hemen verdi (Koç Kuzey Düğümü insanının yardım etme ve paylaşma içgüdüsü). Müşterim, arkadaşının borcunu ödeyeceğini ya da bu parayı onun bir sonraki ödemesinden düşeceğini varsaydı. Ancak, arkadaşı borcunu ödemedi ve bu borcu hiçbir zaman kabullenmedi. Müşterim buna üzüldü ve içerledi, ama bu meseleyi hiçbir zaman ortaya getirmedi. Doğal olarak, o bu arkadaşından duygusal olarak soğudu.
Bu tip bir olay Koç Kuzey Düğümü insanının yaşamında sık sık meydana gelebilir; bunun sonucunda, o kendisini başkaları tarafından düş kırıklığına uğratılmış hisseder. Daha geniş bir bakış açısından, bu, yaşamın bu insana kendisini öne sürmeyi öğretme biçimidir. O başkalarıyla ilişkilerinde kendisi için sorumluluk üstlenmelidir. Yukarıdaki örnekte, arkadaşı ondan para istediğinde müşterim şöyle diyebilirdi: “Tabii, bu parayı bir sonraki ödemeden düşebilirim, ya da üçe bölüp sonraki üç ödemede tahsil edebilirim, ya da sana uygun gelen nedir?” Bu yolla, müşterim kendi paylaşma ihtiyacını karşılamış ve kendisini dürüst ve adil bir biçimde güvence altına almış olurdu.
Koç Kuzey Düğümü insanı vermeyi gerçekten sever, bu onun doğasıdır. Ama onun güdüsü ortak bağımlılık yaratmak değil, sevgi olmalıdır. O, ilişkilerinde düş kırıklığına uğramamak için saf bir biçimde, bir sonuç beklemeden vermelidir. Eğer dengesiz bir biçimde verdiğini görürse, her ikisinin de gereksinimlerinin eşit olarak karşılanması için partneriyle açıkça pazarlık edebilir. O, başkalarının onlara kendilerinden tam olarak ne beklediğini bildirmeden karşılık vermelerini beklediğinde, yoldan çıkar o sessiz beklentilerini seslendirmelidir!
Kendisini öne sürerek ve verdiği şeyin karşılığında ne beklediğini karşı tarafa bildirerek durumun adil olmasını sağlamak ona düşer. Eğer o bunu yaparsa kendisini mutlu hissedecektir, çünkü adaleti sağlamış olan odur. Bu onun güvenini geliştirir. Böylece, başkalarına gücenmek yerine, kendisinden hoşnut olacaktır.
Haktanırlığı bilen o olduğundan, o kendi ölçütlerini açıkça bildirerek bunu başkalarına da öğretebilir. O zaman, o diğer kişiye yalnızca vermekle kalmaz, ilişkilerde nasıl alınacağı ve verileceğiyle ilgili bilgisini de paylaşıyor olur.
Bu insan, bu enkarnasyonda ortaya çıkmakta olan taze enerjiye kendisini dürüstçe öne sürerek erişebilir o bunu başkalarının beklentilerini bekleyerek ve onlara tepki göstererek değil, kendi varlığının itilimlerini hissedip ifade ederek yapabilir. Başkalarına karşı duyarlılığı güçlü olsa da, o kendi kimlik duygusunu geliştirmeyi sürdürmelidir. O kendi kendisine yeterli olabildiğinde yeni bir güven hissedecek, bu güven onu başkalarıyla sağlıklı ve yaratıcı biçimlerde ilişki kuracak şekilde güçlendirecektir.
Başkalarıyla (özellikle eşiyle) uyuma bağımlılık, Koç Kuzey Düğümü insanı için bu enkarnasyondaki esas sorundur. Aslında, sorun bağımlılığı aşar bu onun partneriyle, bazen de önem verdiği tüm kişilerle tam olarak özdeşleşmesini içerebilir. Koç Kuzey Düğümü insanı, çoğunlukla, partneriyle öylesine özdeşleşir ki, onun duyguları tarafından ezilir. Diğer kişi herhangi bir konuda endişelendiğinde, o hemen uyumu tekrar sağlamak için gerekli olan şeyi söyler ki kendisini daha iyi hissedebilsin. O partnerine kendisinin bir uzantısıymış gibi davranır ve sonra, kendisini yeniden rahat hissedebilmek için partnerini “düzeltmeye” ve uyumlu’ kılmaya çalışırken sabrını yitirir. Ama onun sabrını yitirmesi genellikle durumu daha da kötüleştirir.
Bu insan, partnerini istediği gibi yönlendirerek kendi içsel uyumunu yeniden kazanmaya çalışmasının iyi sonuç vermeyeceğini anlamalıdır. Partnerinin uyumsuzluğunu hissettiğinde işe yarayacak olan şey, onun partnerinden nazikçe izin isteyip, bir süre yalnız kalmasıdır. Onlar kendisinden yardım istemedikçe, Koç Kuzey Düğümü insanı başkalarına, onların kendi hissettikleri şeyi deneyimlemelerine ve kendi başlarına halletmelerine izin verecek kadar saygı göstermelidir. İnsanlar daha derin bir özfarkındalık düzeyine böyle erişirler.
Ayrıca, bu insan, ondan biraz uzaklaştığında partnerinin neler hissettiğini daha iyi anlayabilir. İşte bu yüzden onun kendi kimlik duygusunu güçlendirecek kişisel eşyasıyla çevrili kendi alanına sahip olması çok önemlidir. Onun, partneriyle aşırı özdeşleştiği zaman gidebileceği yalnız kalabileceği bir yere ihtiyacı vardır.
Bu insan, kendisinin ve partnerinin sınırlarını tanımayı reddettiği ve diğer kişinin onun “merkezi” olmasına izin verdiği sürece, içsel sükûneti asla deneyimleyemez. Örneğin, evlilik sorunlarını çözme umuduyla bana gelen Koç Kuzey Düğümlü bir müşterim vardı. Bu bey yirmi üç yıldır evliydi, epey zengindi ve onun davranış kalıbı hep, karısının huysuzluğunu ona hediyeler alarak yatıştırmak olmuştu. Birlikte uzun yolculuklara çıkıyorlardı ve müşterim karısını mutlu etmek için her şeyi yapıyordu; çünkü karısı mutlu olduğunda o da mutlu oluyordu. Ama karısını kendi merkezine yerleştirmiş olduğundan, onun yaptığı şey tümüyle kendisinin rahat kalması ve bir sağlamlık duygusu hissetmesi için karısını yönlendirmekti.
Yıllar geçtikçe müşterimin eşini mutlu etmesi giderek güçleşti ve sonunda hiçbir şey onu tatmin etmez oldu. Karısı, kendi öz duygusunu ve bireysel kişiliğini yaratma yolu olarak, diğer aile üyelerine hakaret etmeye başladı. Bu yıkıcılık giderek hızlandı, en sonunda bu olumsuz enerji o kadını bile mutsuz kıldı.
Müşterim çılgına dönmüştü; yapabileceği hiçbir şey eşini mutlu etmiyor ve onun kendi merkezini rahatlatmıyordu. Bu, Koç Kuzey Düğümü insanının öğrenmekte olduğu bir derstir: İdeal koşullar altında bile, başka birisi sizin merkezinizdeyse huzurlu kalamazsınız. Hiçbirimiz başka bir kişiyi neyin mutlu edeceğini gerçekten bilmeyiz ve eğer bu sorumluluğu üstlenirsek, o kişiyi kendisini keşfetme ve doyuma ulaşma mücadelesinden yoksun bırakırız. Eğer müşterim, kendisi huzurlu kalabilmek uğruna eşini mutsuzluk anlarından ayırmasaydı, eşi kendi ruh halleriyle başa çıkabilmeyi öğrenme fırsatını bulacaktı. Bu onun en nihayet kendi içsel varoluş halinden sorumlu olmanın bir yolu olarak yıkıcı davranma gereksinimini önleyebilirdi.
Koç Kuzey Düğümü insanı kimliğinin sınırlarını bu sınırlar onun içinde ortaya çıkar çıkmaz ilan etmeye alışık değildir. Bu onun en yüksek hayrına ters düşse bile, o yine de partnerini destekleme ihtiyacı duyar. Böylece, eğer partneri onun yapmak istediği bir şeye karşı çıkarsa, o, “Peki, onu yapmayacağım,” diyebilir, ama istediğini yine de yapmaya karar verebilir. Böylece, kendisini dürüstçe savunmayarak, ilişkideki sağlıksız bağımlılığı güçlendirir.
Bu tür sorunların bazıları, bu insanda doğuştan var olan muazzam sevgi ve şefkatten kaynaklanır. O, geçmiş yaşamlarında duyarlılığı o denli geliştirmiştir ki, şimdi bir kişiye ya da duruma karşı partnerinden daha çok şefkat duymak onun için olağandışı bir şey değildir. Bazen, partneri belirli bir sorunla uğraşmak istemeyebilir ve Koç Kuzey Düğümü insanı uyumsuzluktan kaçınmak için, “Peki, uğraşmayalım,” der. Sonra o içerlemeye, ama durumu düzeltme konusunda kendini çaresiz hissetmeye başlar. Başkalarını destekleme ihtiyacı onu partnerinin arkasından iş çevirerek bir yardım eli uzatmaya götürebilir; ama sonra partneri güvenine ihanet edildiğini hisseder, bu da ilişkiyi zedeler ve Koç Kuzey Düğümü insanı olduğu gibi olmasının desteklenmediğini hisseder.
Bu sorun her iki tarafın bazen bir takım, bazen de iki ayrı birey olarak daha esnek olmak için “biz” fikrini genişletmesiyle çözülebilir. Yukarıdaki durumda, Koç Kuzey Düğümü insanı ne hissettiğini ifade etmelidir ki bu epey cesaret ister. Örneğin, o şöyle diyebilir: “Peki, bu durumu desteklemek istemediğini anlıyorum, ama ben buna enerji harcamak istiyorum. Böylece, bunu bağımsız olarak yapacağım.” Farklı bir tercihi olduğunu anladığında, bu insan şunu söylemeyi göze almalıdır: “Bu konuda ben böyle düşünmüyorum.” Sorun, onun doğru olduğunu düşündüğü şeyi yapması değil, o konuda yalan söylemesidir.
Bir eş ya da bir yakın ilişki ararken, Koç Kuzey Düğümü insanı bilinçaltı olarak, içinde kendisini kaybedebileceği bir ilişki aramaktadır. O, diğer kişinin içine kendisini tümüyle “güvende” hissedecek kadar gömülmek ister. Bu eski, “iki yarım bir bütün eder” teorisidir, ama o bu insanın işine yaramaz. O, “iki ayrı bütünün sağlıklı bir takım oluşturduğunu” öğrenmek için buradadır.
Ancak, bunun farkına varıncaya dek, o özdeşleşebileceği birisini bulmaya çalışacaktır ve bulduğunda, tüm sevgi ve desteğini o kişiyi güçlendirmeye akıtacaktır. Ama o bu pozisyondan bir partner aradığında, bu asla iyi bir sonuç vermez. Çoğunlukla, o kendisini istismar eden ya da düş kırıklığına uğratan insanlara çekilir. Aslında, tam zıt bir yaklaşımın bu insan için iyi sonuç vermesi programlanmıştır. O başkalarına odaklanmayı bırakıp, kendisine odaklanmalıdır. Kendisi olmaya odaklandığında, kendi gerçek, özgün kimliğinin ortaya çıkmasına izin verdiğinde ve kendi bireysel yönüne gittiğinde, enerjisi onu takdir edecek ve değer verecek doğru kişiyi ona çekecektir.
Koç Kuzey Düğümü insanı geçmiş yaşamlarından partnerliğin mutluluklarına öylesine alışkındır ki, bilinçaltı olarak, mutlu olmayı birbirine bağımlı olarak yaşanan bir ilişkiyle bağdaştırır. O, bu yaşama her zaman her şeyi partneriyle birlikte yapmak isteyerek gelmiştir. O, temelde neşeli bir insandır, ama bağımlılık duygusuna dayanan ilişkinin yüzeyi altında bir enerji tükenişi meydana gelmektedir. Koç Kuzey Düğümü insanının ilgi görme ve diğer kişinin kimliğinin bir parçası olma ihtiyacı dipsiz bir kuyudur.
Bilinçaltı olarak, bu insan başkalarının enerjisi olmadan yaşayamayacağına inanır. Böylece, çevresindeki daha güçlü insanlarla karşılıklı bir bağımlılık geliştirme eğilimi gösterir. Partnerinin hedeflerine ulaşmasına yardım etmek için kendi hedeflerinden zaman ve enerji çalar. Başkalarının gereksinimlerine kendininkilerden daha duyarlıdır. Bu şekilde, o diğer kişinin yaşamını sürdürebilmek için gereksindiği bütünleyici bir parça haline gelerek, bir bağımlılık yaratır.
Sonra Koç Kuzey Düğümü insanı partnerinin onun bağımsızlığına “müdahale etmesine” içerler ve sağlıksız bağımlılığı kendisi yaratmış olmasına karşın, hedefine erişemediği zaman partnerini suçlar. O bunun sevgi olduğunu sanır (gerçekten de, bu insan çok sevecen ve işbirlikçidir), ama özverisinin çoğu, bilinçaltı olarak, kendi amacı yönünde etkilemektir. Sevgi, vermenin karşılığında bir şey beklemez ve içerleme bir şeyi beklemenin ve onu alamamanın bir yan ürünüdür. Koç Kuzey Düğümü insanı, ne kadar vermek istediği ve karşılığında ne beklediği konusunda kendisine ve başkalarına karşı dürüst olmayı öğrenmelidir. Onun bir takımın parçası olması, kendisinin de desteklenmesini sağlaması anlamına gelir.
Bu insan başkalarına bağımlı olmama dersini öğrenmekte olduğundan, bilinçaltı olarak, kendisine güvenilmez kişileri çeker. Bu ona kendisine güvenmeyi öğrenme fırsatı verse de, bu süreç epey acı verici olabilir.
Koç Kuzey Düğümü insanı, genelde, ilişkiyi iki insanın tümüyle bütünleşmesiyle sonuçlanacak şekilde etkilemekte o denli kararlıdır ki, partnerinin kimliğini tam olarak fark etmez. Diğer kişiyi yalnızca onu nasıl hoşnut edebileceği açısından görür. Genellikle, durup diğer kişinin gerçek içsel kimliğini daha derin bir düzeyde fark etmez. Daha da kötüsü, kendisini tamam hissedebilmek için merkezini dolduracak birisini aradığından, başkalarının da bir benlik duygusundan yoksun olduklarını ve bir tamamlanma duygusu kazanabilmek için bir partner aradıklarını varsayar. Böylece, ilişkilere çok toyca ve doğru olmayan önermelerle girer.
Diğer kişinin kim olduğu ve ne istediği konusunda kusurlu fikirlerle hareket eden Koç Kuzey Düğümü insanı, çoğunlukla, ilişkiye derin bir duygusal yatırım yapar ve sonra o kişi onu terk ettiğinde ya da düş kırıklığına uğrattığında karmaşaya düşer. Diğer insanların birçoğu kendisine ait bir merkez duygusuna sahiptir ve birçok bağımsız tip, Koç Kuzey Düğümü insanının fiziksel ya da bilinç olarak her an ona bağlı kalmak isteyişine, bu boğucu isteğe isyan edecektir.
Koç Kuzey Düğümü insanı bencil ve epey kişisel ilgi isteyen insanlara çekilme eğilimindedir. O, tam bir ilgi bekleyen ve eşit bir düzeyde karşılık vermeden onun enerjisini alan tipleri kendisine çeker. Böyle ayırt etmeden vererek, o başlangıçta duyarlı olan bir partnerin istemeyerek duyarsızlaşmasına da neden olabilir.
Genellikle, Koç Kuzey Düğümü insanı karşılığında biraz duyarlılık gösteren kişilerle birlikteyken daha iyi durumda olur. O, “enerji çatışmasına” girmek zorunda olmadığı insanlarla birlikteyken daha rahat eder. O, diğer kişi tarafından tümüyle yutulmasına izin verme eğilimindedir; bu yüzden, onu kendisi olmaya teşvik edecek ve sevecen, verici doğasını istismar etmeyecek birisiyle birlikte olması gerekir. Kuşkusuz, onun kendi görüşünü insanlara bildirmesi, onların ona karşı duyarlı davranmalarına yardımcı olur.
Koç Kuzey Düğümü insanı bazen huzur ve uyuma o denli bağlıdır ki, tüm çatışmalardan kaçınarak, istemeden ilişkisini zedeler. O, işe, “Tamam, ben bir takım oyuncusu olacağım,” diyerek başlayabilir ve sonra ileride meydana gelebilecek bir çatışmayı önceden görebilir; ancak, ortaya çıktığında onu halledeceği yerde, büyük bir tartışma haline gelene dek o çatışmayı erteler.
Bu insanın yapması gereken şey, tutarlı bir biçimde kendi görüşünü savunma ve itilimlerini hemen ifade etme konusunda uyanık olmaktır. Örneğin, bir fikir onu heyecanlandırsa, o konuda yalan söylemek ya da onu önemsememek yerine, “Ben bunu yapmak istiyorum,” demelidir. Onu durduran şey, partnerininkinden farklı bir görüşe ya da farklı bir hedefe sahip olma korkusudur. O kendisini tehdit altında hisseder, çünkü onu hemen halletmediği takdirde farkı zihninde büyütür, kendi kendisine bunun asla çözülemeyecek kadar büyük bir fark olduğunu söyler. Aslında, eğer Koç Kuzey Düğümü insanı daha başlangıçta kendi görüşünü dürüstçe açıklasa, bu farklılıklar onun partneriyle daha derin bir biçimde birleşmesi için fırsatlar haline gelir.
Çoğunlukla, bu insan, var olan bir görüş farklılığını büyütmemek için gerçeği söylemeyi erteler. O, partnerinin karşı çıkacağını bildiği bir şeyi yapmak istiyorsa, bunu onun haberi olmadan yapmaya çalışabilir. Sonra, partneri bunu öğrendiğinde, görüş farklılığı varlığını sürdürür ve buna incinme ve güven sarsılması da eklenir. Durumu tartışmayarak, o partnerini onun gelişimi için bir şey yapmasını destekleme fırsatından yoksun bırakmıştır. Şimdi bir tartışma o durumu yatıştırabilir, ama ilişkideki zedelenmeyi gidermek için çok şey yapılması gerekecektir.
Örneğin, bir pilot olan Koç Kuzey Düğümlü bir müşterim vardı. Yan bir iş olarak, o bir yerden bir başka yere uçak teslim ederdi ve bundan çok zevk alırdı. Bir uçağı Türkiye’ye teslim edecekti, ama karısı onun bazı ailevi görevleri yerine getirmesini istiyordu. Müşterim, eşinin onun bu yolculuğa çıkmasını istemediğini biliyordu, ama bunu yapması gerektiğini hissediyordu, böylece bunu eşiyle konuşmadan teslimat için plân yapmaya başladı. Sonra, zamanı geldiğinde eşine, “Evet, bu yolculuğa çıkacağım,” dedi. Eşi ise, “Ama bunu konuştuk ve sen gitmeyeceğini söyledin!” diye karşı çıktı. Müşterim, eşine yalan söylemiş olma gerçeğiyle karşı karşıya kalmıştı. Şimdi, onun gidebilmesi için eşini ikna etmesi ve yalanın yarattığı incinmeyi gidermesi gerekiyordu. Durum bu noktaya geldiğinde, müşterim bu yolculuğa çıkmaktan vazgeçti.
Koç Kuzey Düğümü insanı, yapmak istediği şeyi yapma fırsatını çoğunlukla böyle kaçırır, çünkü o partneriyle olan iletişim sorununu çözmenin yapmak istediği şeyden daha önemli olduğunu bilir. Bu onun ilişkisini yeniden uyum içine sokar, ama o huzuru korumak için bir kez daha kendi arzularını feda ettiğinden, kendisini içerlemiş hisseder. İşte bu yüzden, o işin en başında “temize çıkmaya” gönüllü olmalı ve partnerine yalnızca ne yapmak istediğini değil, bunun onun için neden önemli olduğunu da anlatmalıdır. Partneriyle oturup, ona kendi arzularını ve korkularını anlatmalıdır.
Yukarıdaki örnekte, müşterim eşine şöyle diyebilirdi: “Sana söylemek istediğim bir şey var. Bu benim için çok önemli ve bunun benim için ne kadar önemli olduğunu anlamayacağından korkuyorum. Beni desteklemeyeceğinden korkuyorum, o takdirde bunu yapmayacağım.” Bu kendi amacı yönünde etkilemeye çalışmak gibi görünebilir, ama bu aslında kaygıları dürüstçe dile getirmektir. Bir kez kabul ve tasdik edildiğinde, korkular ortadan kalkar. O zaman müşterim yapmak istediği şeyi ifade edebilirdi: “Türkiye’deki bir alıcıya bir uçağı teslim etmek istiyorum. Bu benim için önemli, çünkü kendi işimi geliştirmek ve bağımsız bir gelir sağlamak istiyorum. Bu bana kişisel doyum verecek ve güvenimi artıracak bir şey.”
Bir kez partneri Koç Kuzey Düğümü insanının gitmek istediği yönün daha büyük bir sonucu olduğunu gördüğünde, o onu destekleyerek sevgi gösterme fırsatını bulur. Eğer partneri onun bağımsız yönünü hâlâ desteklemiyorsa, Koç Kuzey Düğümü insanı bu partnerliğin her iki kişinin bireysel gelişimine gerçekten izin verip vermediğini yeniden değerlendirmelidir.
Koç Kuzey Düğümü insanı, alıştığı şekilde, diğer kişiye öncelik verir ve kendi yaşam gücünü güçlenmesi için gerekli olan enerjiyle beslemeyi ihmal eder. O kendi yaşam yönüne gitmekten vazgeçtiğinde, tüm düzeylerde zayıf düşer yaşamını sürdürmek için partnerinin enerjisine ihtiyaç duyar. O, bir birey olarak kendisine heyecan veren faaliyetlere katılmasının gerekli olduğunu öğreniyor. Adil olma arzusundan ötürü, bu insan kendisi için vereceği kararları çoğunlukla partnerine danışır. Ne yazık ki, o bir duruma diğer kişinin görüş açısından baktığında, o kişiyi incitme korkusuyla kendi itilimlerine sadık kalmayabilir.
Kuşku duyduğunda, o kendisine şöyle sorabilir: “Hareketlerim kendimi iyi hissetmemi sağlıyor mu?” Eğer öyleyse, onun yapacağı en iyi şey ne istediğini dile getirmek ve sonra diğer kişiye ne istediğini sormaktır. Bu basit bir yöntemdir, ama bu onun, partneri için de adil olacak bir biçimde, kendisi olmasını destekler.
Örneğin, Koç Kuzey Düğümlü bir kadın işinden evine dönerken, Rüzgâr Gibi Geçti filminin yeni gösterimini ilan eden bir pano görür. Hemen, o heyecanla şöyle der: “Evet! Bu filmi Tom’ la birlikte izlemek istiyorum!” Normal olarak, o evine gider ve şöyle derdi: “Selam, Tom! Bu akşam için bir plânın var mı?” Kocası da şöyle karşılık verebilirdi: “Çok yorgunum. Evde oturup, televizyonda Pazartesi Gecesi Futbol programını izler ve akşam yemeği için buzluktan bir şeyler çıkarırız diye düşünmüştüm.” Koç Kuzey Düğümü insanı diplomasiye, ince bir nezakete ve kendi amacı yönünde etkilemeye alışık olduğundan, şöyle karşılık verebilirdi: “Eminim, bu gece evden çıkmak ve bir sinemaya gitmek sana çok daha iyi gelecektir.””Dışarı çıkmak istemiyorum ve Pazartesi Gecesi Futbol’u ne kadar sevdiğimi biliyorsun!” “Biliyorum Tom, ama uzun zamandır birlikte dışarı çıkmadık…” Bu noktada, karısının onu kendi amacı yönünde etkilemeye çalıştığını hisseden koca patlayabilir ve evde kalmakta ısrar edebilir. Kadın ise içerleyerek ve şöyle düşünerek kendisini dışarı atacaktır: “Benim istediğimi hiçbir zaman yapmıyoruz; her zaman onun istediğini yapmamız gerekiyor!” Oysa gerçek, onun o filmden hiç söz etmemiş olduğudur.
Koç Kuzey Düğümü insanı için daha iyi bir yaklaşım, önce kendi tercihini açıkça söylemesi ve sonra diğer kişiye ne düşündüğünü sormasıdır. Örnekteki kadın şöyle diyebilirdi: “Selam, Tom! Eve dönerken bir sinemada Rüzgâr Gibi Geçti’nin yeni bir kopyasının gösterildiğini gördüm. O kadar heyecanlandım ki, bu akşam birlikte gidip onu görmeye can atıyorum. Senin başka bir plânın var mıydı?” Tom da şöyle diyebilirdi: “Hay Allah, çok yorgunum. Evde oturup Pazartesi Gecesi Futbol programını izlemeyi düşünüyordum.” Koç Kuzey Düğümü insanı uzlaşmakta ustadır. Bir kez her iki durum da ortaya konulduğunda, o her iki taraf için adil olacak bir çözüm bulabilir: “Neyse, yorgun olduğunu görüyorum ve Pazartesi Gecesi Futbol programı sadece Pazartesi gecesi yayınlanıyor. O zaman bu gece evde kalalım, yarın gece de gidip filmi görürüz.”
Geçmiş yaşamlarda ilişkilerinde kurnazca yönlendirildiğini ve istismar edildiğini hissetmiş olduğundan, bu yaşamda Koç Kuzey Düğümü insanı çok verme ve kendini kaybetme eğiliminde olduğunu görerek ilişkilerden ve evlilikten korkar. Bu yüzden, ilişkilere çok çekilmesine rağmen, bir yanı geri durur, bir kez daha bağımsızlığını kaybetmeyi göze almaktansa yalnız yaşamayı tercih eder. Böylece, birçok yönden doğal bir evlilik partneri olmasına karşın, evlilik aşamasına erişmeden önce, bilinçaltı olarak, ilişkilerini sabote edebilir. Ya da, bir partneri ne kadar çok özlerse özlesin, kendisini henüz doğru kişiyi bulamamış olduğuna ikna edebilir.
Onun bu tereddüdü için günümüzde çeşitli çözümler vardır: Tek eşli (monogam) bir ilişki içinde olmak ve ayrı evlerde oturmak, ya da evlenmeden partneriyle birlikte yaşamak. Eğer o önce kendisine ve bütünlüğüne sadık kalmaya bilinçli olarak karar vermişse, evlilik yürüyebilir. Sonuçta, bu aynı meydan okumadır: Önce kendi bağımsız kimliğini geliştirmek ve sonra partneriyle karşılıklı dayanışma ve işbirliği içinde geçinmeyi öğrenmek.
Koç Kuzey Düğümü insanı bağımsız bir eylemde bulunmak için partnerinin iznini alması gerektiğini düşünme eğilimindedir. O partnerini, onu onaylayacak ve destekleyecek şekilde etkilemeye çalışarak ve gerekçeler sunarak partnerini çocuksu bir biçimde “kontrol etmeye” başlar. Kendi gücünü partnerine teslim eder ve sonra kendisi olmak için ona karşı çıkması gerektiğini düşünür. Ya da, yapmak istediği şeyden vazgeçebilir.
Bu yaşamda, başka insanlara yetişkin bir düzeyden yaklaşması onun için daha iyi sonuç verir. Bu kendisine ya da diğer kişiye içsel olarak kendisini ne kadar kırılgan hissettiğini bildirmeden liderlik enerjisi, cesaret ve heyecanla partnerine niyetini ve plânını bildirmek anlamına gelir. Eğer partnerinin kuşkuları varsa, o, kendisini keşfetmek ve kişisel olarak gelişmek için kararını uygulaması gerektiğini açıklayabilir bu noktada partner bu karara katılacaktır, eğer böyle olmazsa, onlar her ikisinin de nasıl kazanabileceği konusunu görüşmeye başlayabilirler.
Başlıca ilişkisinin başarılı olması için, Koç Kuzey Düğümü insanı işleri kendi başına yapmanın ve kişisel bir doyum duygusu veren faaliyetleri sürdürmenin değerini öğrenmektedir. O zaman onun mutlu olmak için sadece bir kişiyle “enerji paylaşmasına” gerek kalmaz kendi kimliğini geliştirip güçlendirirken birçok değişik insana açılabilir ve onlarla etkileşime girebilir. Bir kez kendi bağımsızlık duygusunu geliştirdiğinde, başlıca partneriyle gerçekten birleşebilir ve o ilişkiden zevk alabilir, çünkü artık her bireyin sunacağı bir şey vardır. Bu insanın aküsü ilişkinin dışında dolmuş olduğundan, o ilişkinin içinde değiş tokuş edeceği daha çok enerjiye sahiptir.
Ama Koç Kuzey Düğümü insanı ne yapmak istediğini her zaman berrak bir biçimde bilmez. Onun karar vermesi diğer düğümsel grupların birçoğunun karar vermesinden daha zor olabilir. Bu insan daima başkalarının ne istediklerini, kendisinin ne istediğini ve herhangi bir durumda neyin adil olacağını ayırt etmeye çalışır. Doğal olarak, tüm bu etkenleri tartmak zaman alır. Eğer Koç Kuzey Düğümü insanı acele bir karar vermeye zorlanırsa, genellikle sonuçlardan mutlu olmaz. Bu insanın paniğe kapılmasına izin vermemelidir! Durumun içine duygusal bir unsur sokulduğunda, o berrak düşünemez ve kendi hayrına olmayabilecek bir şeyi kabul edecek kadar savunmasız kalır. O, duygusal baskı altında hiçbir karar vermemeyi ya da bir şeyi kabul etmemeyi öğreniyor. O bir durumda bu tür bir enerji hissettiğinde, en iyisi, “Duygusal baskı altında bu kararı vermeyeceğim,” demesidir. Bu ona yeniden dengeye ve düşünce berraklığına kavuşması için zaman verecektir. Ya da o şöyle diyebilir: “Söyleneni tartmak biraz zamanımı alacak. Bana her şey geçerli gibi görünüyor, ama içime sinmesi için biraz zamana ihtiyacım var. Buna sonraki bir tarihte devam etmek istiyorum.”
Özellikle kişisel ilişkilerde, o dürüstçe ve açık olarak konuşmalıdır. “Burada duygusal bir baskı var. Ben bu şekilde karar vermeyeceğim.” Bu geribildirim diğer kişiye ne yaptığını fark etme fırsatını verir. Bu ayrıca Koç Kuzey Düğümü insanının kimliğinin bir veçhesini geçerli kılar: Başkalarına karşı duyarlılık ve ilişkilerde ne olup bittiğinin farkındalığı. Kimliğini bu şekilde “öne çıkarmak” bu insanın güç ve özgüvenini kazanmasına yardımcı olur.
Bu kültürde, bencillik olumsuz bir nitelik olarak görülür. Ancak, Koç Kuzey Düğümü insanı geçmiş yaşamlarında bencil olmama niteliğini, diğerkâmlık niteliğini fazlasıyla sergilemiştir, bu yüzden şimdi o merkeze dönebilmek için bilinçli olarak bencillik yapmalıdır! İroni şu ki, o “bencillik” olarak gördüğü bir eylemde bulunduğunda kendisine güvenip, kendisini mutlu ve güçlü hissetmesini sağlayan şeyi yapmak için hissettiği ilk itilime göre davrandığında daha sonra bunun ilişkili herkes için en iyi karar olduğunu görür.
Kendisine öncelik tanımak bu insan için zor olabilir. Örneğin, eğer o bir partide bulunuyor ve kendisini iyi hissetmiyorsa, “Gitmem gerekiyor” ya da “Beni eve bırakabilir misin?” demek onun için epey cesaret ister. O şöyle düşünür: “Eğer gidersem, başkaları ne düşünürler? Onların kendilerini daha rahat hissetmeleri için burada mı kalmalıyım?” O kafasını başkalarına o denli takmıştır ki, bazen bedeni onu kendisine dikkat etmeye zorlamak için gerçekten aşırı tepki gösterebilir.
Koç Kuzey Düğümü insanı mantıklı olmaya çalışmadan hislerini kabul ve tasdik ettiğinde ve itilimlerini ifade ettiğinde, bu herkes için iyi sonuç verir. Ne de olsa, hiç kimse büyük tabloyu göremez. Yukarıdaki örnekte, bu insanın eve gitme ihtiyacı, diğer kişinin bir durumdan kurtulmasını sağlayabilirdi; eğer kalsalardı, bu hiç kimsenin önceden sezemeyeceği ciddi bir sorunla sonuçlanabilirdi.
Koç Kuzey Düğümü insanının dürüst, içgüdüsel tepkileri onun çevresindeki koşullara kendiliğinden adalet getirir. Örneğin, o bir durumda kendisini rahatsız hissederek şöyle diyebilir: “Bir nedenden ötürü sıkıntı duyuyorum; bunun ne olduğunu bilmiyorum.” O zaman, diğer kişi şöyle diyebilir: “Hay Allah! Eminim, … Den söz etmem bu sıkıntıya neden oldu. Bu gerçekten adil değildi.” Bu insan karşı tarafı yaptığıyla yüzleştirmeden kendisini ifade ettiğinde, bu o kişiye ne yaptığını anlama ve davranışını değiştirme şansını verir.
HEDEFLER
Kendim Keşfetmek
Bu enkarnasyonda, kendini keşfetme sevinci Koç Kuzey Düğümü insanı için en büyük mutluluklardan biridir. Kendini keşfetmek için onun en iyi yöntemi itilimlerini izleme cesaretini göstermektir. Bu mantıksız görünebilir, ama bu yaklaşım onun yaşamına canlılık getirecektir. Onun tarzı Koç Burcu üyelerinin tarzına benzeyebilir (bazen kafasını toslar, şansını dener ve incinir), ama o kim olduğunu bu yolla keşfeder. Kendini keşfetme yolu, sonuçlardan çok, riskler almayı ve kendisinin değişik veçhelerini deneyimlemeyi içerir. Eğer kendini keşfetme bu insanın her eyleminin ardında yatan bilinçli güdüsüyse, o hiçbir zaman kaybetmeyecektir çünkü her ne vuku bulursa bulsun, bu onun kim olduğunu daha çok açığa çıkaracaktır.
KENDİNİ İNCELEMEK
Bu insan kendisini başkalarının gözleriyle gördüğünde, başkalarının onun kim olduğunu düşündüklerini ya da kim olmasını istediklerini görebilir ama bu gerçekten o değildir. Başkaları onu nasıl algılarsa algılasınlar, o kendisi olmalıdır. Ve o kendi içsel itilimlerini ifade etmeye, gerçek duygu ve düşüncelerini insanlara bildirmeye başlamadan, kendisinin kim olduğunu keşfedemeyecektir.
Kendisini başkalarının gözleriyle görmek, Koç Kuzey Düğümü insanı için “nasıl kaybederim”e eşittir. Bu onun kendi doğasına dayanan kararlar verme konusunda güvenini azaltır. O kendisini kendi gözleriyle görmeye başladığında, kendisini hoşnut eden şeyleri yapmaya başlayabilir, enerjisini artırabilir, kendisini destekleyip güçlendirebilir, böylece kendisine güvenir. O, davranışının her zaman “mantıklı” olması gerekmediğini, kendisini ve kararlarını haklı çıkarmak zorunda olmadığını öğreniyor.
Bu insan ayrıca odağını, başkalarının gereksinim ve duygularının gelgitine duyarlı olmaktan, kendi içindeki gelgite duyarlı olmaya kaydırmayı öğreniyor. O bu beceriyi geliştirdiğinde ve kendisine karşı adil davranarak yaşamaya başladığında, aradığı adalet duygusunu bulur. O ancak kendisine saygı duyarak ve kendisini onurlandırarak başkalarının ona adil davranmalarını bekleyebilir. O, ilişkilerde gereksinimlerini ve beklentilerini diğer kişilere bildirdiğinde kendisine saygı duyar. Kim olduğu ve ne beklediği konusunda dürüst olduğunda, onun değerlerini yansıtan ve ona gereksindiği şeyi verebilecek olan insanları kendisine çeker.
Kendini Sevmek
Koç Kuzey Düğümü insanı gelişkin sevgi kapasitesini kendisini sevmeye yöneltmeyi öğreniyor. Onun başkalarına kendi görüşlerini bildirmeyi ertelemesinin nedenlerinden biri, kendisine güvenmemesidir. Böylece, onun başarması gereken şeylerden biri kendini geçerli kılmak ve onaylamaktır. O, görülmesine izin vererek, kendi benlik duygusunu desteklemelidir. Bir kez o kendisini başkalarına göstermeye başladığında, kendisini açığa vurmanın gerçekten işe yaradığını görerek güven geliştirir.
Kendisini bu riski almaya yönlendirmek için, o geçmiş deneyimlerini gözden geçirebilir ve ilişkileri dengelemek için denediği diğer yolların (uzlaşma, ya da yapması gereken şeyden kaçınma) işe yaramamış olduğunu görebilir. Sonucu değiştirmek için, onun yakın ilişkilerde insanlarla başa çıkma yöntemlerini değiştirmesi gerekir.
Bu insan, kendisini severse, hayallerini gerçekleştirmesini de destekler. O kendisini fikirlerinin gerçekleşmesini gerçekten isteyecek kadar sevdiğinde, bunu yapmanın tek yolunun dürüstlük olduğunu anlayacaktır. “Bu fikri nasıl gerçekleştireceğim? Bunu yapabilmemin tek yolu, dürüst olmama bariyerini kaldırmaktır.” O zaman, ilişkinin enerjisi, ona karşı koymak yerine, onu destekler. Başlangıçta, onun korkusu karşı koymayla karşılaşacağını düşünmesine neden olur, ama o fikri uğruna bu korkuyu aşmaya gönüllü olmalıdır. O zaman, hiçbir şey saklamadığından, tüm enerjisini gitmek istediği yöne odaklayabilir ve hatta plânını eyleme geçirirken başkalarının desteğini alabilir.
Koç Kuzey Düğümü insanı kendisine öncelik tanıdığında, doğal olarak, bundan herkes kazançlı çıkar. Hangi eylemler onun kendisini daha güçlü, daha mutlu, daha tamam ve doyumlu hissetmesini sağlamaktadır? Kendini sevmek, onun kendisini destekleyen seçimlerde bulunmasını içerir. O bazı temel sorulan sorarak bir başlangıç yapabilir: “Yaşamımı sürdürmeme ne yardımcı olabilir? Hedeflerimi ileri götürmeme ne yardımcı olabilir? Stresi azaltmak ve sağlığımı korumak için en iyi yol hangisidir?”
KENDİNİ ÖNE SÜRMEK
Kendisini yapıcı bir biçimde öne sürme hedefini gerçekleştirmek için, Koç Kuzey Düğümü insanı geçmiş yaşamlardaki kimliği olan “İyi İnsan” olmaya bilinçaltı bağlılığına bırakmalıdır. Yeni, gerçek kimliğinin ortaya çıkması için, o kendisini ne yapması “gerektiği” ile ilgili önyargılı bir fikir olmadan ifade etmelidir. Amaç, itilimlerine göre davranmak ve aklına ilk gelen şeyi söylemektir. Kendisini dürüstçe öne sürmesi ona, başkalarının projeksiyonlarından ayrı olarak, kim olduğunu öğretecek ve gerçek kimliğini geçerli kılacaktır.
Başkalarını beklemektense, bu insan içsel itilimlerinin onu hemen harekete geçirmesine izin vermelidir. O, itilimlerine göre davranarak onları geçerli kıldığında, itilimleri daha güçlü ve daha enerji verici olacaktır.
Koç Kuzey Düğümü insanı kendini öne sürmenin başka bir veçhesini öğreniyor; bu da başkalarına kendi kimliğinin sınırlarını bildirmek, kendini savunmak ve başkalarının onu istismar etmelerine izin vermemektir. O, başkalarının ona sevgiden ötürü duyarlı olacaklarını sanır, ama durum her zaman böyle değildir. Onun işi, kendisine karşı duyarlı olmayı öğrenmek ve incitilmesine izin vermeyecek kadar kendisini sevmektir.
Hindistan’da yolculuk yapmakta olan bir Aydınlanmış Üstat ile ilgili bir öykü vardır. Üstat bir köye gelir ve ortalıkta oyun oynayan hiçbir çocuk göremez. “Çocuklar nerede?” diye sorar. Köylülerden biri, “Üstat, ormanda akşamları gelip çocukları yiyen büyük bir yılan var,” diye yanıtlar. “Lütfen bize yardım edin!” Böylece, Üstat ormana gider ve “Yılan, kendini bana göster!” der. Tüm varlıklar aydınlanmış bir Üstada tâbi olduklarından, yılan saklandığı yerden sürünerek dışarı çıkar. Üstat onu, “Yılan, bu köyün çocuklarını yemen yanlış. Bir daha asla bir çocuğu yememelisin!” diye uyarır.
Aydınlanmış Üstat yolculuklarını sürdürür ve on yıl sonra aynı köye geldiğinde orada her yaştan çocuğun olduğunu görür. Ama bir köşede bir grup çocuğun yoğun bir faaliyet içinde olduğunu fark eder. Oraya yaklaştığında çocukların oluşturduğu çemberin ortasında o yılanı görür; hayvan çocukların yaptığı işkence sonucunda yaralanmıştır ve ölmek üzeredir. Üstat, çocukları oradan kovalar ve yılana, “Dostum, sana bunu yapmalarına nasıl izin verdin?” diye sorar. Yılan, “Ama Üstat, sen benim çocukları yememem gerektiğini söylemiştin,” diye karşılık verince, Üstat, “Ah, aptal yılan, sana ısırmamanı söyledim, tıslamamanı söylemedim!” der.
Koç Kuzey Düğümü insanının öğrenmekte olduğu şey de budur: İlişkilerde istismarın başlangıcında “tıslamak.” O, duyarlılığı yaralandığında, vermede eşitsizlik hissettiğinde, ya da daha çok desteğe ihtiyaç duyduğunda, bunu karşısındakine bildirmelidir. Amaç, istismar edildiğini hissedip, ilişkiden bedensel ya da psikolojik olarak geri çekilmeden önce karşısındakine bunu bildirmektir. Eğer o başkalarının onu istismar etmelerine izin verirse, sonuçta herkes kaybeder.
GÜVEN
KENDİNE GÜVENMEK
Bu insan için büyük bir hedef, kendisine güvenmeyi öğrenmek ve kendisi olmaktır onu başka insanların destek sistemi olmaya hapsetmeyen sağlıklı bir ilişki kurma biçimi bulmaktır. İlişkilerinde, o tam olarak kendisi olma dürüstlüğünü göze almadıkça, nihai sonuç sevgi ve haktanırlık olmayacaktır. Bu kendi sezgisel bilgeliğine güvenmek onun çok güçlü bir sevgi temelinden geldiğine, eğer o bu içsel kıvılcımı gerçekten ifade ederse, bunun ilişkili herkes için iyi sonuç vereceğine güvenmek anlamına gelir.
Bunu denemek cesaret ve isteklilik gerektirir, ama bu insan bunu göze alacak kadar güvendiğinde, onun işe yaradığını görecektir. O, lider olmaya alışık olmadığından, eğer başkaları ilk başta onun yönüne direnirlerse, geri çekilme eğilimi gösterir. Bunun, kendisinin yoldan çıkmış olduğunun bir göstergesi olduğunu düşünür. Aslında, onun fikirleri özgün ve yenilikçidir; bu yüzden, çoğunlukla, başkalarından gelen ilk tepki direnmedir, insanlar hemen her zaman yeni bir fikre direnirler, çünkü o değişim anlamına gelir. Bu doğal bir tepkidir ve lider olmanın bir parçası da bunu anlamaktır. Koç Kuzey Düğümü insanı “kendine güvenini sergilemeyi” ve içsel itilimlerine uygun davranmayı sürdürdüğünde, başkalarının çoğunlukla onun kararlarını benimsediklerini görecektir.
Koç Kuzey Düğümü insanı, kendini keşfetmenin sevincini deneyimlemeyi öğreniyor. Yaşam bir serüvendir ve o yaşamı böyle gördüğünde ve içsel itilimlerini ve fikirlerini eyleme geçirmeye başladığında, içinde bir tamlık ve mutluluk duygusu büyümeye başlar. Ama önce o kendi içgüdüsel itilimlerine güvenmeye karar vermelidir.
Örneğin, iş yerinde Oscar ödülü için açılan bahse para yatırmış olan Koç Kuzey Düğümlü bir müşterim vardı bu hanım Oscar ödülünü kimin kazanacağını sezmişti. Ama sonra, o başkalarına bu konudaki kanılarını sormaya başladı, kendi seçimlerine olan güvenini yitirdi ve bir başkasının kararına uydu. Bahsi kaybettiğinde, o kendisini yenilgiye uğramış hissetti ve kendi içgüdülerine güvenmemiş olmasına hayıflandı.
Koç Kuzey Düğümü insanı kendisinden kuşkulanmayı bırakmalı ve kendisi olmaya başlamalıdır. Onun başarması gereken şey, o anda hissettiği itilimlere göre davranmaktır. O, kendisini hedefine eriştirebilecek bir yönü aktif biçimde izleyerek, mutluluğunu yaratma sorumluluğunu üstlendiğinde, gereksinimlerini karşılayacak faaliyetlere ve insanlara doğru ilerler. İlk adımı attıktan sonra, ikinci olarak ne yapması gerektiğiyle ilgili doğru fikir ona daima gelir.
Örneğin, yıllardır uygun bir romantik partner özlemi çeken Koç Kuzey Düğümlü bir müşterim vardı. Ancak, bu hanım yaşadığı birkaç üzücü ilişkinin dışında böyle birini bulamamıştı. Yaşadığı mutsuzluk ve depresyon yüzünden en sonunda rahatlamak için antidepresan ilaçlara başvurmak zorunda kaldı. En nihayet, Beyaz Atlı Prensini bulma hayalinden vazgeçti ve ona güven hissi veren ve mutlu eden faaliyetlerle uğraşmaya başladı. O, bu faaliyetlere daha aktif bir biçimde girdiğinde kendisini daha iyi hissetmeye başladı. Koşu yapmaktan zevk alıyordu, ama günlük programına en uygun olan sabahın erken saatlerinde, karanlıkta tek başına koşmak istemiyordu. Benzer bir programı olan birine rastlayana dek koşu yapmayı ertelemektense, inisiyatifi ele alarak, sabahları birlikte koşacak bir partner bulmak için yerel gazeteye bir ilan verdi. Buna dört kişiden yanıt geldi, müşterim onlarla birlikte koşmaya başladı ve içlerinden biri Beyaz Atlı Prens çıktı! Ama bu ancak, o doyumu başkalarından beklemekten vazgeçip, gereksinimlerini direkt ve mantıklı bir biçimde karşılamaya başladığında gerçekleşmişti.
Olumsuz Duygulara Güvenmek
Koç Kuzey Düğümü insanı her zaman her şey iyiymiş gibi davranmak ister. O, olumsuz duygular olarak bilinen duygular hissetmekten suçluluk duyar. Geçmiş yaşamlarında bireyselliğiyle temas kuramadığından, her zaman, duygusal tepkilerini meydana geldikleri sırada fark etmez. Bazen bir duygu hisseder ama onu tanımaz, ancak birkaç hafta sonra düşünüp, “o sırada gerçekten kızgın olduğunu” fark eder. Bir dostu ona, “Ocak ayı senin için nasıl geçti?” diye sorduğunda, o şöyle yanıtlayacaktır: “Şimdi sen sorunca düşündüm de, o sırada kendimi gerçekten yalnız ve üzgün hissetmiştim.” Ama eğer Ocak ayı içinde birisi ona kendisini nasıl hissettiğini sormuş olsaydı, o buna şöyle bir karşılık verirdi: “Gayet iyiyim!”
Bu yüzden, içinde olup bitenle temas kurmak için kendisine düzenli olarak “mola” vermesi onun yararınadır. O, duygularının farkında olmadığında, durumlara çoğunlukla mantıksız bir biçimde tepki gösterir; bu da onu şaşırtır. Böyle olduğunda, onun eğilimi kendi başına kalmak, o duyguyu yeniden hissetmek ve daha mantıklı olabilmek için onun üzerinde düşünmektir. Özellikle, eğer o diğer kişiye şunu bildirebilirse, bu iyi sonuç verir: “Bir nedenden ötürü kendimi sinirli hissediyorum, ama bunun nedenini tam olarak bilmiyorum.” Bu şekilde, o duygularını diğer kişinin üzerine boşaltmadan, onları dürüstçe kabul ve tasdik eder. Bir duygu patlaması yaşasa bile, sonradan şöyle diyebilir: “Bir nedenden ötürü sinirlendim. Bunun nedenini tam olarak bilmiyorum, ama bunun üzerinde düşünüp sana sonra söyleyeceğim.” Olaydan sonra olsa bile, bu yararlı bir süreçtir.
Bazen bu insan acımasız ve kırıcı davranır ve böyle yaptığında kendisini iyi hisseder. O öfkelidir çünkü birçok enkarnasyonda kendisine zarar verme pahasına “iyi” olmuştur. Böylece şimdi birden, ona yakın olan birisine sevgisine güvenebileceği birisine sert ve ani çıkışlar yapar. Öfkesini boşaltır ve sonra özür diler. Bilinçaltı olarak, bu insanın onu (onun da çoğu zaman başkalarını kabul ettiği gibi) her ne olursa olsun sevip sevmeyeceğini görmek ister, böylece kendisini daha iyi kabullenebilir.
Bu enkarnasyonda, Koç Kuzey Düğümü insanı öfke, içerleme, vb. gibi olumsuz duygularıyla bütünleşmeyi öğreniyor. Bu enerjiyi ifade etmek onun için sağlıklıdır. Bu onun geçmiş yaşamlarında başkalarıyla iyi geçinmek için baskı altında tuttuğu gücüdür ve şimdi bu duygular ilgi talep etmektedir. Bu sözde olumsuz duygular onun gücüdür, ama bunlar kaba, rafine edilmemiş bir haldedir.
Hiddet, öfke, vb. hepsi, ağır bir biçimde bastırılmış olan yang enerjisinin (güçlü, kendini öne süren, liderlik enerjisi onun erkeksi yanı) bir parçasıdır. Şimdi Koç Kuzey Düğümü insanı bu enerjiden yararlanmalı ve onu geçmiş enkarnasyonlarda çok iyi geliştirmiş olduğu yumuşak, duyarlı enerjiyle bütünleştirmelidir; bu onun savaşçı doğasını sağlıklı bir biçimde ifade etmesini kolaylaştıracaktır.
Bu süreçte ona yardımcı olacak mükemmel bir yöntem, düzenli olarak bedensel egzersiz yapmasıdır. Bu yoğun enerjiyi salıvermek ve onunla bütünleşmek için dövüş sanatlarını öğrenip uygulaması da çok iyi olur. Eğer bu enerji sürekli ve yapıcı biçimde salıverilirse, o uygunsuz bir biçimde ortaya çıkmayacaktır. Bu insan aerobik, boks, tenis gibi ağır bedensel egzersizler yapmalı, yani savaşçı doğasını ifade edebileceği faaliyetlerde bulunmalıdır ve bunları yaptığında kendisini harika hissedecektir!
Koç Kuzey Düğümü insanı rekabetten hiç hoşlanmaz, ama aslında rekabet onun için çok iyidir. O, başkalarının rekabet edişini izlerken sinirlenir, ama kendisi rekabet ettiğinde, bu onun en iyi yanını ortaya çıkarır ve o bunu güzel bir biçimde kullanır. Bu geçmiş yaşamlarda bastırılmış olan şeyi güçlendirir ve geçerli kılar. O kaybetmekten korkabilir, ama eğer geçmiş deneyimini gözden geçirirse, bu duygudan kurtulabilir o zaman diğer kişinin kazanmış olmasına sevinir. Eğer o kazanırsa, kendisini iyi hisseder ve kazanmayı “iyi” bir biçimde kullanır. Böylece, kazanmayı istediği sürece, her iki durumda da kazanır.
Bu insanın, rekabetten zevk alması için, uğrunda rekabet etmeye değer bir şeyin olduğunu hissetmesi gerekir. O, kendisiyle rekabet ederek de güç geliştirebilir. Koşuda beş mil sonra vazgeçmek yerine, o daha ileri gitmeyi denemelidir. O ne kadar güçlü ve muktedir olduğunu gösteren şeyleri yapmalıdır. Ayrıca, o başkalarının yaptıkları şeyleri görebilir ve bu da ona yeni bir şeyi deneme dürtüsü verir. Bu anlamda, o kendisini başkalarıyla kendi gelişimini teşvik eden olumlu bir biçimde kıyaslamaktadır.
KENDİ GÜCÜNE SAHİP ÇIKMAK
Koç Kuzey Düğümü insanı kendi gücüne sahip çıkmayı ve başkalarıyla ilişki kurarken kendi gücü içinde durmayı öğrenmektedir. O kendisini bulmaktadır. Bazen o kendi bedeni içinde bulunduğu ve kendi kimliğinde tam olarak köklendiğinde ne kadar güçlü olabileceğini görerek korkar. Bu insan hâlâ çekingenlik duyar ve kendisini ifade etmeye korkar. O kendi gücü içinde durmadığında, çoğunlukla bunun nedeni onun yanılmaktan korkmasıdır, ona bu korkuyu veren zihnidir.
Bu insan için sorun “yanılmak” değildir. O, eğer yanılırsa, gücünün geçersiz kılınacağından korkar. Ama eğer geriye dönüp, kendini riske attığı ve yanıldığı deneyimlere bakarsa, o zaman görüşünü savunduğu ve kendisi hakkında yeni bir şey keşfetmiş olduğu için kendisini yine de geçerli kılınmış hissetmiştir. Kendi gücü içinde bulunmak ve kendi görüşünü savunmak onun için sonuçtan daha önemlidir.
O kendi itilimlerini izlemeli ve eyleme geçmelidir onun kendisini iyi hissetmesinde farkı yaratan budur. O zaman o kendi gücünü sahiplenmektedir ve yaşamının sorumluluğunu üstlendiğinden, o yaşamdan hoşlanır. Bu insan, gereksinimlerini dile getirdiğinde ve kendi fikirlerini gerçekleştirmeye giriştiğinde kendisini çok keyifli hisseder
LİDERLİK
Koç Kuzey Düğümü insanı başkalarını destekleyerek ve onların takipçileri olarak birçok yaşam geçirmiştir. Bu enkarnasyonda onun görevi önce kendisine, sonra başkalarına liderlik etmektir bu yüzden, onun içindeki savaşçının ortaya çıkması sağlıklıdır.
Küçük yaştan itibaren, bu insan olağandışı alanlarda çalışmaktan, başkalarının genellikle yapmadıkları işleri yapmaktan zevk alabilir. Bu onu daha ağır bir çalışma yaptığı bir pozisyona götürebilir; ama o bu işi çok iyi yapma sürecinde, kişisel gelişim açısından çok şey kazanır. O, maddi çıkarları ne olursa olsun, yalnızca “sıradan bir adam” olacağı bir işe girmekte tereddüt eder, çünkü bir birey olmak onun için çok önemlidir. Durumu analiz ederken, çoğu insandan biraz daha farklı bir bakış açısına sahiptir ve her bakımdan “farklı” olmaktan zevk alır.
Koç Kuzey Düğümü insanı için liderliğin başlıca “ek yararlar”ından biri, onun bireyselliğini başkalarına yararlı olacak şekilde kullanmaktan zevk almasıdır. Eğer o liderse, çalışma atmosferini kontrol altına alabilir ve çevresindeki kişiler için olumlu bir hava yaratabilir.
Birçok geçmiş enkarnasyonda başkaları için destekleyici kişi olduğundan, bu insan nasıl destekleyici olacağını bilerek dünyaya gelir: O duyarlıdır ve başkalarının mutlu olmak için neye ihtiyaç duyduklarını bilir. Hepimiz, bilinçaltı olarak, herkesin bizim gibi olduğunu düşündüğümüzden, bu insan başkalarının da onun gibi desteklemeyi bildiklerini varsayar. Böylece, liderlik etmeye başladığında, başkalarının onu neden gerektiği kadar desteklemediklerini anlayamaz. Ne de olsa o liderlik etmekte, fikir vermekte, iyi bir ortam sağlamakta hatta iyi bir ruh hali yaratmaktadır!
Diğerlerinin destekle karşılık vermemelerinin nedeni, nasıl iyi destekleyici olacaklarını bilmemeleridir. Dolayısıyla, Koç Kuzey Düğümü insanı liderlik ederken, kendisini desteklenmiş hissetmek için başkalarından nasıl bir yardım alması gerektiğine bilinçli olarak odaklanmalıdır. Başkalarının onun gereksinimlerine duyarlı olmalarını sessizce beklemek yerine, istediği şeyi açıkça ve objektif bir biçimde belirtmelidir. Başkalarına, neyi yanlış yaptıklarını ya da nasıl düş kırıklığı yarattıklarını söylemek yerine, Koç Kuzey Düğümü insanı yolu olumlu bir biçimde göstermelidir; bu da diğerlerine yapılması gereken şeyi başaracak enerjiyi verir. Bu yolla, o diğerlerinin gelişmelerini ve destekleyici olmayı öğrenmelerini sağlar.
Koç Kuzey Düğümü insanının bu enkarnasyondaki işlerinden biri de, diğer insanlara (öncelikle kendi partnerine) sevmeyi ve başka bir kişinin kimliğine karşı duyarlı olmayı öğretmektir. O, diğer insanlara destekleyici olmayı bilmedikleri için içerlemek yerine nasıl destekleyici olacaklarını yaratıcı biçimde öğretmeyi öğreniyor. Destekleyici bir kişi her zaman diğer kişinin bilincinde olmalıdır. Bu çaba gerektirir, ama insanların kendilerini desteklenmiş hissetmelerini sağlayan da bu çabadır. Bu, Koç Kuzey Düğümü insanının özellikle sahip olduğu ve verebileceği bilginin bir kısmıdır. O, kendisi olarak, diğerlerine sevgi ve şefkatle destekleyici olmayı öğretir.
Karşılıklı Dayanışma
Koç Kuzey Düğümü insanı klasik “ortak bağımlı” tip olma eğilimindedir. Onun, gereksinimlerini karşılamaları için başkalarına güvendiği ve sonra insanların onu düş kırıklığına uğrattıklarını hissettiği bir geçmişi vardır. Bu enkarnasyonda o, kendisini birincil bir ilişkinin yararlarına kapatmadan, bağımsız benliğini geliştirmek istemektedir. Bu konuda başarılı olmak için, onun ilişkilerine karşılıklı dayanışma açısından bakması gerekir ki böyle bir ilişkide iki kişi birbirlerinin kendi bağımsız güçlerini geliştirmelerine yardım eder, birbirlerini kendi kendine yeterli olmaya teşvik ederler. O zaman, kendi içlerinde tamam olarak, her biri kendi kimliğine uygun ayrı serüvenler ve farklı deneyimler yaşayabilir, sonra bunları birbirleriyle paylaşabilirler.
Sağlıklı bir ilişki, iki kişinin, bir yandan ortak bir hedefe ulaşmak için çalışırken, birbirlerinin kimliğini ayrı bireyler olarak desteklemeleridir. İlişki dinamiğinin enerjisi içinde hapsolmak yerine, yapılması gereken şey, birlikteliği sürdürürken bilinçli olarak kendi gücü içinde kalmaktır.
Bu insan birçok enkarnasyonda kendisini hiç düşünmeden başkalarını desteklemiştir. Bu yüzden, o denge noktasının ötesinde verdiğinde onu uyaran içgüdülerine aldırmama eğilimindedir, bu da onun yaşam gücünü tüketir. Diğer kişi orada olduğu sürece, o çoğunlukla enerji kaybının farkına varmaz; ama yalnız kaldığında, kendisini tükenmiş hisseder. Bu enkarnasyonda o kendisini yeniden uyumlamayı ve içsel ılımlılık duygusunun vericiliğini dengelemesine izin vermeyi öğreniyor. Enerjiyi paylaşma süreci karşılıklı olarak canlandırıcı olmalıdır.
Sonuçta, kişinin başkalarına vereceği altın yumurtalar, onları yumurtlayan kazın canlı ve sağlıklı olmasına bağlıdır. Geçmiş yaşamlarda, bu insan tüm altın yumurtalarını başkalarına vermiş ve sonra kazı da bağışlamaya başlamıştı! Şimdi o, kaynağı kurutmadan altın yumurtaları verebilmek için, kazı güçlü ve sağlıklı tutmayı öğreniyor.
Birebir ilişkilerde, ortak bağımlılıktan kaçınmak demek, partnerin bir gereksinimi olduğunda onu “karşılamaya” çalışmak yerine, (1) onun işleri tek başına halledebilecek kadar beceriye ve enerjiye sahip olduğunu ve (2) onun destek alabileceği başkalarının da bulunduğunu bilmesini sağlamak anlamına gelir. Örneğin, partner tablolarının yerel bir galeride sergilenmesini isteyebilir. Hemen “dört elle işe sarılmak” ve galerilere telefon etmek yerine, Koç Kuzey Düğümü insanı partnerinin bir arkadaşından yardım istemesini ya da ücret karşılığı birisini tutmasını veya bir temsilci bulmasını önerebilir. Bu, Koç Kuzey Düğümü insanını kendi ilgi alanlarıyla uğraşmakta özgür bırakır.
Ortak bağımlılıktan karşılıklı dayanışmaya geçiş üç aşamalı bir süreçtir:
(1) ortak bağımlılık aşamasında iki kişi birbirine tamamen uyumlanmıştır ve takımın yaşayabilmesi için birbirinin zayıflıklarını telâfi etmektedirler;
(2) bağımsızlık aşamasında her birey tamamen kendisine güvenir; her birey kendi projelerinin, parasının ve günlük yaşam savaşının tüm sorumluluğunu üstlenir;
(3) karşılıklı dayanışma aşamasında bağımsız ve kendi kendisine yeterli olan iki birey karşılıklı olarak birbirlerini destekleyici bir ilişki oluşturmak ve ortak hedeflere doğru ilerlemek için birleşirler.
Koç Kuzey Düğümü insanı, karşılıklı dayanışma ilişkilerine hazır olduğu kişisel gelişim aşamasına eriştiğinde, gerçekten parlamaya başlar!
Ruhsal Astroloji Jan Spiller
Bu, ruhsal kaderini geliştirmek isteyen herkesin mutlaka okuması gereken bir kitaptır.
Sevgili Gönül Dostlarım, Büyüden Korunma Ritüelini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir küçük siyah torbaya biraz toprak,…
Sevgili Gönül Dostlarım, Sınırsız zenginlik için kubera mantrasını Om Shreem, Om Hreem Shreem, Hreem Kleem…
Sevgili Gönül Dostlarım, Eski Sevgiliniz ile barışmak mı istiyorsunuz ? İşte bunun için sizlerle çok…
Düşman Korkusundan Kurtulmak İçin Okunacak Dua
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın ismiyle. Allah’ın ismiyle sana okurum. Allah sana şifâ versin. Ey…
Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ-’nın anlattığına göre Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, rüzgar estiğinde ve gökyüzünde…