Doğanın sırlarının unutulmadığı, mucizelerin günlük olaylar olduğu, efsaneler çağında yani antik kadim zamanlarda, insanlar hatırlardı kadim olanları. Hatırlardı insanlar Tek Olan’ın yarattığı tanrı ve tanrıçayı… Güneşe bakardı erkekler ve boynuzlar takarlardı Avcı Tanrının gücünü uyandırmak için ruhlarında ve kadınlar ayın döngülerini izler ve Tanrıçadan öğrenirlerdi şifayı ve eski sanatları.
O zamanlar unutulmamıştı eski taşlı patika yol, o zaman unutulmamıştı Tanrıçanın şefkati ve merhameti. O zamanlar kutsal sayılırdı kadınlar… Çünkü Ana tanrıçanın yaşayan mabetleriydi onlar.
Ben, İsis, hep olanım, hep olacak olan; hiç bir ölümlü insan peçemi açamamıştır daha. Sais Kenti İsis Tapınağı yazıtı
Hepimiz duymuşuzdur Tanrıça terimini ve bir şekilde buna aşinayızdır. Hepimizin içinde bir merak uyandırır ‘tanrıça nedir’ diye. İçimizde bir yerde onun fısıltıları vardır hala, zamana meydan okurcasına…
Gerçekten de nedir Tanrıça, nedir Tanrıça’nın sırrı, nedir bu peçenin arkasındaki sır?
Evreni yaratırken ‘Tek olan yaratıcı’, önce birbirini tamamlayan iki temel bilinci yarattı; eril ve dişil enerjiydi bunlar yani yin ve yang. Ve tüm evren bu iki enerjiyle şekillendi. Eril enerjiye/bilince (aynı zamanda bunlar bilinçtir de) kadim insanlar Tanrı dedi, dişil enerjiye/bilince ise Tanrıça…
Şunu belirtmeliyim Tanrı dediğimiz kavram semavi dinlerde kullanılan kavram ile aynı değildir. Semavi dinlerin Allah, Yehova dediklerine eski öğretiler kendi dillerinde “Tek Olan”, “Yaratıcı”, “Kutsal Olan” “İsimsiz” (Çünkü hiçbir insani dil ve sıfat O’nu tanımlamaya yetmezdi) veya “O” olarak anarlardı.
Haliyle Tanrı ve Tanrıça aslında Yaratıcı’ya doğrudan bağlı iki temel bilinci, eril ve dişil enerjiyi temsil ederdi. Tanrı eril parçaydı, Tanrıça dişil, Tanrı ilahi erkeği, Tanrıça ilahi dişiyi temsil ederdi.
Tanrı, yani eril enerji Güneş ile sembolize edilirdi veya Orman’ın vahşi olan yüzüyle, Tanrıça ise Ay ile sembolize edilirdi veya dünyanın ta kendisiyle. Tanrı; Baba idi, Tanrıça; Ana… Scott Cuningham Gölgeler Kitabında şöyle anlatır kadim hikayeyi;
Zamandan önce, Dryghtyn (Tek Olan veya Her şey yani Yaratıcı) her şeydi ve her şey Dryghtyn’di… Evren olarak bilinen uçsuz bucaksız genişlik Dryghtyn’di; her şeyi bilen, her yeri kuşatan, her şeyden daha güçlü, hiç değişmeyen, sonsuz….
Ve uzay hareket etti. Dryghtyn enerjiyi iki forma dönüştürdü ve böylece tanrılar Dryghtyn tarafından şekillendirilmiş oldu. Tanrı ve Tanrıça genişledi ve Dryghtyn’ye şükrettiler.
Tanrıça Ay’ı seçti yaşayan bir sembolü olarak, Tanrı da Güneş’i; hatırlatmak için devamlı; Dünya halkına onları yaratanları.
şte Tanrıça budur, evrenin temel dişil prensibi, sırların kraliçesi, gece gökyüzünü aydınlatan büyünün ve mistizmin annesi, üzerinde yaşadığımız toprağın ta kendisi… İlk olarak Ana‘dır o. Yani “Ana Tanrıça” çünkü gebedir tüm yaşama. Toprak Ana, Yer Ana, Meryem Ana, Fatma Ana, Ay ana … Farklı isimlerle farklı suretlerle ama hep aynı sırla…
Dişil prensip ve Tanrıça’nın özellikleri
“Tanrıça her şeyi denge halinde tutar; İyi ve kötü, ölüm ve yeniden doğuş. Avcı ve av. Onsuz, yıkım ve kaos hakim olacaktır.”Avalon’un Sisleri
Tanrıçanın sırrına vakıf olmak için dişil prensibin işleyişini bilmeliyiz yani yin’i. Yin–dişil prensip; pasiftir, alıcıdır, absorbe eder (soğurur), yansıtıcı, değiştirici, dönüştürücü, şekillendirici, sezgisel ve uyum getirendir. O, berekettir, naifliktir, yumuşak başlılıktır, şefkattir yani rahimdir, besleyicidir.
Bu yüzden karşılıksız verendir ve şefkatini esirgemeyendir. O, her şeyi bir arada tutar, o karanlıktır, aynı uzayın tümünü bir arada tutan karanlık gibi. Tüm şefkatiyle dengeyi sağlar evrende, avın avcıya olan üstünlüğü, avcının ava karşı olan zafiyetidir o, dengedir. Hırsın, egonun, güçlünün üstün olduğu zalim Dünya’da, yumuşak başlı olanı, zayıf olanı ve şefkati kalkan olarak kuşananı üstün kılandır… İşte bütün bu özellikler Tanrıçanın özelliğidir.
Tanrıça şekillendirir ve biri bin yapar yani bereket katar. Bu ne anlama gelir; Güneş yani tanrı’sal enerji ışığı yaratır, içsel dinamikle bu ışığı yayar. Ay yani tanrıçasal enerji, ışığı soğurur yani alır (alıcıdır) ve sonra bu ışığı yansıtır.
Ay ışık üretmez lakin Güneş’in ışığını alır ve değiştirerek üretir. İşte Tanrıça bu yüzden ayla sembolize edilir çünkü o yaratılmış olanı şekillendirme özelliğine sahiptir. O doğrudan yaratmaz o katlayarak yansıtır.
Veya bedensel yansımalarına bakarsak sperm hareketlidir, içsel dinamik ve enerjisi vardır. Yumurta pasiftir, sabittir, hareketsizdir. Sperm yumurtaya özünü verir, aktarır, yumurta alıcıdır. Ardından hızla o spermin verdiği özü kendi içinde böler, çoğaltır bereketlendirir ve bir bebek meydana getirir. Yani önce çoğaltır sonra şekillendirir ve doğum ile meydana getirir. Doğumun özünü veren Tanrısal yüzdür, doğuran ve yaşatan Tanrıçasal yüz…
Veya o topraktır. Tohumu toprağa ekersiniz ve o suyuyla mineraliyle o tohumu ağaç yapar besler… İşte o yüzden toprak “anadır”. Kadim zamanlarda ve semavi dinlerde kadın toprağa ve toprak da rahime benzetilirdi bu yüzden. (Kuran’da ki “Kadınlar sizin tarlanızdır” ayetinin ezoterik sırrı da budur.) Dünya, kadın olarak var sayılır çünkü o, toprak ana yani ana tanrıçadır. Tanrıça yani dişil prensip sonsuz şefkat ve nihai uyum ile dengenin kendisidir.
Semavi dinler ve tanrıça
Tanrıçanın sadece paganizme ait bir kavram olduğu sanılır ama öyle değildir. Yaratıcının yarattığı Yin ve yang yani dişil ve eril enerji-bilinç, ezoterik ve kadim bir sırdır, haliyle ezoterik bütün kültlerde bu sır mevcuttur.
Eski kadim zamanlarda Tanrı ve Tanrıçanın doğrudan Yaratıcı tarafından yaratıldığı ve onların ezoterik sırrı biliniyordu o yüzden bunlar açıktı. İnsanlığın bilinci düşünce, insanlar özü unuttular, sırların mahiyetini de… Ve insanlar şekle bağlı kalmaya başladılar böylece semavi dinlerde de Tanrıça bilgisi gizlendi. Ancak görebilecek gözlere sunuldu bu bilgi.
İncil’de ‘Meryem Ana’ formu içinde saklanmış olarak görüyoruz Tanrıçayı. Yahudilikte ise ‘Shechina’, tanrısallığın dişil yönünü temsil eder yani Tanrıçayı. İslam ezoterizminde ise Tanrı ve Tanrıça yani eril ve dişil enerji-bilincin sırrı besmelede gizlidir; “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla” Rahman ve rahim hemen hemen aynı manaya gelir lakin rahman eril, rahim ise dişildir. Bu da Yaratıcı olan Allah’ın evreni yaratmadan önce eril ve dişili (yin-yang) yarattığı ve sonra bunun üzerinden yaratımın gerçekleştiği sırrını içermektedir. Aynı prensibi ve sırrı Zariyet suresi 49. Ayette de görürüz; “Her şeyi çift (erkek ve dişi) yarattık”
Sevgili Gönül Dostlarım, Büyüden Korunma Ritüelini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir küçük siyah torbaya biraz toprak,…
Sevgili Gönül Dostlarım, Sınırsız zenginlik için kubera mantrasını Om Shreem, Om Hreem Shreem, Hreem Kleem…
Sevgili Gönül Dostlarım, Eski Sevgiliniz ile barışmak mı istiyorsunuz ? İşte bunun için sizlerle çok…
Düşman Korkusundan Kurtulmak İçin Okunacak Dua
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın ismiyle. Allah’ın ismiyle sana okurum. Allah sana şifâ versin. Ey…
Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ-’nın anlattığına göre Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, rüzgar estiğinde ve gökyüzünde…